Evden işe, işten eve hayatlarımızın boğuculuğundan çıkıp, derin bir “Oh be dünya varmış” nefesi almak gibi… Evin zoru büyüyüp bize bir adımlık yer bırakmazken, ellerimizle ite ite açtığımız bir ferahlık alanı gibi… Arkadaştan komşudan uzak, iç açan bir muhabbetten ırak, derde tasaya yakın, koşturup koşturup hiçbir işe yetişememekten bıkkın saatleri bir kenara koyup, kendine ait bir zaman yaratmanın neşesi gibi… Bantta makinenin, evde isteği bitmeyen çoluk çocuğun, televizyonda tek adamların, sokakta kim ne der’in sesi uğuldarken hep kulaklarda, yutulmuş sözleri, boğaza dizilmiş “Yeter be”yi avaz avaz bağırmanın şenliği gibi… Aramıza gerilen kara perdeleri yırtıp atmaya güç, önümüze örülen duvarları yıkıp indirmeye cüret biriktirmişiz biriktirmişiz de hep birlikte aynı anda “Hadi” demişiz gibi… Pandemi koşullarında, insanı insan yapan bir arada olma, yan yana durma, yüz yüze gelme ihtiyacını elimizden alan o garip halin yarattığı yalnızlığı aşıp, hep birlikte güçlü olduğumuzu bir kere daha hatırlamanın gözümüzde çaktığı ışık gibi… Böyle bir 8 Mart’tı. Zordu, zorunu artıran çoktu, bütün zorlara rağmen çok olmayı başaran kadınların azmi, olanaksızlıklardan olanak yaratma becerisi, isteği, gücü umut verdi, güç verdi…
Ülkenin her köşesinde aylardır dipten bir dalga gibi biriktirdi kadınlar 8 Mart’ı. Ekmek ve Gül olarak yüzlerce işçi kadınla yan yana geldik; çözüm için en iyi ilacın birliğimiz, örgütlülüğümüz olduğu bir kere daha ortaya çıktı. Pek çok kentte, ilçede, mahallede irili ufaklı yüzlerce etkinlik, buluşma, açıklama, toplantı, eylem gerçekleşti. Binlerce online buluşma, sempozyum, atölye yapıldı. Kadınlar kendilerinde birikeni başka kadınlarla paylaşmanın yaratıcı pek çok yolunu buldu. Bu inat hikayesi, hayatın her alanında karşısına hep “olmaz” çıkarılan kadınların sebatıyla yazıldı.
Bu 8 Mart, kadınların pandemi koşullarına rağmen binlerce kadınla buluşma gücünün yanı sıra, bu güç karşısında elindeki tüm “bölme, parçalama, değersizleştirme, korkutma, sindirme” olanaklarını seferber eden tek adam iktidarının şiddetiyle de anılacak.
Fahrettin Altun, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı… Tam da kadınların ülkenin dört bir yanında sokağa çıkmaya hazırlandığı gün, LGBTİ’lerin yaşam haklarına saldırdı, adeta 8 Mart sürecinde yaşanacakların işaret fişeğini çaktı. İstanbul’da 5 Mart’ta Kadıköy’de gerçekleştirilen Büyük Kadın Buluşması’na katılmak isteyen LGBTİ korteji polislerce engellendi, gökkuşağı bayrakları, sembolleri teker teker toplanmaya çalışıldı. Buluşmadan sonra alandan ayrılan trans kadınlar bindikleri taksi takip edilip yol ortasında durdurularak gözaltına alındılar. Polislerce uygulanan şiddeti görüntüleyen kadın gazeteciler polis şiddetine, hakaretlere maruz bırakıldı. Adana’da gökkuşağı bayraklarına el kondu, kadın örgütlerinin pankartlarından gökkuşağı sembolleri kesildi polis tarafından. Ankara’da 8 Mart eyleminde polis “Transız, travestiyiz, alışın, barışın” dövizini ve dövizi taşıyan kişiyi “8 Mart’la alakası yok, kadın değilsin sen, giremezsin” diyerek alana almadı. Taksim’deki Feminist Gece Yürüyüşü’ne katılan 12 kadın “Tayyip kaç kaç kaç kadınlar geliyor” ve “Zıpla zıpla zıplayamayan Tayyiptir” şeklinde atılan slogan ritmine göre hareket ettikleri gerekçesiyle, cumhurbaşkanına hakaret suçlamasıyla, gece yarısı evleri basılarak gözaltına alındı.
16 saat çalışmaya itiraz eden, tacizci amirlerin yaptıklarını ifşa eden, ücretsiz izne çıkarılan, direnişlerinin 51. gününde ‘iş barışını bozma’ iddiasıyla Kod 29’dan işten atılan Migros direnişçisi kadınlar, 5 Mart günü tacizci amirleri taşıyan servislerin çıkışında amirlerin karşısına çıktığında dövülerek gözaltına alındılar.
Bütün bunların yaşandığı hafta trans kadın Asel Oktay’ı silahla tehdit eden ve cinsel saldırıda bulunan Harun S.’nin serbest bırakıldığını, bir kadına uyguladığı şiddeti sosyal medyadan canlı yayınlayan Gökhan Özbolat hakkında7 aydır soruşturma açılmadığını, Samsun’da sokak ortasında öldürülesiye dövülen kadının daha önce 9 kez şikayetçi olduğunu ve tek bir işlem bile yapılmadığını, bu vakalarla ilgili bir tek kamu görevlisine görevi ihmalden soruşturma açılmazken, Aydın’da 92 yaşındaki kadına tecavüz edip öldüren failin üç hilal dövmesinin fotoğraflanmasında “bir ihmal ya da kasıt bulunup bulunmadığının soruşturulması için” iki başmüfettiş görevlendirildiğini öğrendik.
Kadınlara, kadın mücadelesine çizilen “sınır hatları”nı giderek geriye çekmeye azmetmiş bir iktidarın çektiği çıtayı kabul etmeyen kadınların büyüyen öfkesi ve genişleyen etki alanı iktidar için büyük bir tehdit oluşturuyor.
Bu memleket halinin hakikatini en güzel, en sade, en çarpıcı biçimde dile getiriyor Migros direnişçisi Fatma; avazı çıktığı kadar bağırarak, “Niye bu yasalar hep Fatma’lara işliyor?” diyor.
Türkiye’de giderek bir faşist tahkimata dönüşen mevzuat ve sokak uygulamalarını faş etmek için bu soruyu her yere taşımalıyız. Cevabını hep birlikte vereceğimiz birliktelikler yaratarak…
İlgili haberler
Gözaltına alınan 22 Migros depo işçisi serbest
Gözaltına alınan 22 Migros depo işçisi serbest bırakıldı. İşçiler tacizci amirlere, ücretsiz izne, K...
8 Mart 2021 | Kadınlar her yerde, mücadele her yer...
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü'nde ülkenin dört bir yanında kadınlar güvenceli iş, şiddetsiz yaşa...
8 Mart Büyük Kadın Buluşması | Mücadelemizi her ye...
İstanbul 8 Mart Kadın Platformunun çağrısıyla, kadınlar Kadıköy'de düzenlenen mitingde büyük bir kal...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.