Mağdur Hakları Yasası yeniden gündeme geliyor
Kadını erkek karşısında güçsüzleştirdiği, kadın erkek eşitsizliği derinleştirdiği, şiddeti ‘aile içi bir mesele’ olarak ele aldığı için eleştirilen Mağdur Hakları Yasası yeniden gündeme geliyor.

Hükümet çocuk istismarına karşı hazırladığı ve kamuoyunda daha çok hadım ve 12 yaş alt-üstü ayrımıyla gündeme gelen yasa tasarısının ardından şimdi de Mağdur Hakları Yasası için düğmeye bastı.

Dün yapılan Bakanlar Kurulu toplantısı sonrası açıklama yapan Hükümet Sözcüsü Bekir Bozdağ, Adli Destek ve Mağdur Hizmetleri Kanun Tasarısının imzaya açıldığını söyledi. Bozdağ tasarının içeriğine ilişkin ise şu açıklamaları yaptı: “Tasarı, önümüzdeki günlerde parlamentoya sevk edilecektir. Burada kastedilen mağdurlar, suç soruşturması ve kovuşturması sırasında suça muhatap olmuş mağdurları kapsamaktadır. Bunlar içerisinde özellikle kasten öldürme, ağır yaralama, cinsel saldırı ve işkence suçlarının mağdurları için maddi destek sağlanması, meslek edinmeleri amacıyla kurslar düzenlenmesi, eğer kamu görevlisiyse mağdurun yerleşim yeri gerektiğinde ve talebi halinde değiştirilmesi ve pek çok başka önemli yenilikler getirilmektedir.”

Mağdur Hakları Yasası 2017 yılının Eylül ayında Meclis gündemine gelmişti. Hükümetin o dönemde hazırladığı taslak, kadını güçsüzleştiren maddeleri nedeniyle kadın örgütlerinin tepkisine neden olmuştu.

Kadın örgütlerinin tasarıya karşı tepkileri özetle şu yönlerden olmuştu:
* Tasarıda hükümetin amacı mağduriyetlerin doğmasını engellemek değil; tersine kendi politikaları nedeniyle daha da sarsıcı ve acı bir şekilde büyüyen mağduriyetleri “gideriyormuş” gibi yapmak. Tasarıda, “Boşanmaların Önlenmesi Komisyonunda” gündeme gelen, kadınları güçsüzleştiren bir çok madde yer alıyor.

*
Tasarıda kadına yönelik şiddet toplumsal bir sorun değil, sadece aile içi şiddet üzerinden değerlendiriliyor. Dolayısıyla oluşan ‘mağduriyetin’ temel nedenlerinden biri olan eşitsizliğe ilişkin tek bir değinmede dahi bulunulmuyor. Üstelik, şiddeti ‘aile içi şiddetle’ sınırlamak, çözümü de aile içi ile sınırlamak anlamına geliyor.

*
Kadınların ‘kırılgan grup’ olarak tanımlanıyor, aslında eşitsizliklerin, şiddetin, yaşanan sorunların “fıtrat” nedeniyle yaşandığı algısını pekiştiriliyor.

*
‘Mağdurların’ desteklere erişmesi zorlaştırılıyor. Mağdurların hizmetlerden, yardımlardan faydalanabilmesi için kolluğa, Cumhuriyet Başsavcılığına başvurmaları gerektiği belirtiliyor ve belli kriterler getiriliyor. Söz konusu hak ve hizmetlerin öldürme, kasten yaralama, işkence, cinsel saldırı ve cinsel istismar suçları için sağlanacağını düzenliyor.

*
Tasarıda yasanın gereklerini yerine getirecek görevlilere verilen takdir yetkisi çok geniş tutuluyor, uygulayıcıların inisiyatifine bırakılıyor. Ancak ataerkil bakış açısının tüm mekanizmalarına sirayet ettiği bir devlette bu kadar geniş yetki ve inisiyatif taşıyan görevlilerin, kadınların lehine adımlar atacağının garantisi var mı?

*
Tasarının en dikkat çeken maddelerinden biri de boşanma/ayrılma süreçlerinden sonra yaşanan “çocuk teslimi ve çocukla kişisel ilişki kurulmasına dair hizmetler” başlığı altında yapılan düzenleme. Tasarıda, çocuklarını görmekte zorluk çektiğini söyleyen bir grup erkek ‘mağdur’ olarak gösteriliyor. Kadınlar, içine düştükleri şiddet sarmalından bin bir zorlukla kurtulduktan sonra çocuğu ile yeni bir yaşam kurmaya çalışır, bunu her vesileyle engellemeye çalışan erkekle de temas noktalarını da sıfırlamayı ister. Çoğu kez çocuk, erkek açısından kadına karşı duygusal bir koz olarak kullanılır ve kadının bir şekilde “kutsal aile”ye dönüşünün teminatı olarak görülür. Tasarı da şiddete uğrayan kadınla şiddet uygulayan erkeği sürekli yüz yüze getirecek ve yeni şiddet ortamlarının yaratılmasına vesile olacak düzenlemeler içeriyor.

*
Tasarıda mağdur olanlara yapılacak yardımlar ve adalet arayışları sırasındaki giderler için her yıl Adalet Bakanlığı bütçesine ödenek konulacağını söylüyor. Ama ayrıca mağdurlara sağlanan maddi yardımlara destek olarak, mahkumiyetle sonuçlanan davalarda (çocuklar hariç) her hükümlüden katkı payı alınmasını da getiriyor. Mağduriyete neden olan suçlulardan para tahsil etmek demek işlenen suçu bireysel özelliklere indirgemek demektir. Özellikle kadına yönelik suçlarda, failden suçunun yarattığı sonuçlar açısından para tahsil edilmesi “paran kadar hukuk” anlayışının da bir sonucu.

*
Yasa tasarısı diyor ki “eğer suç, mağdurun ‘haksız bir fiili’ sonucunda meydana gelmişse, o zaman mağdura maddi destek verilmeyebilir.” Biz, bu ‘haksız fiil’ lafına kadın cinayeti, tecavüz gibi davalarda çıkan çeşitli adaletsiz kararlardan aşinayız. Bir kadının beyaz tayt giymesinin, sofrada tuzluğu uzatmamasının, boşanmak istemesinin, eşiyle cinsel ilişkiye girmek istememesinin cinayeti hafifleten nedenler olarak görüldüğü yargımızda, ‘haksız fiil’ neye göre belirlenecek?

Yasa tasarısı hakkındaki daha ayrıntılı değerlendirmeleri buradan okuyabilirsiniz.

İlgili haberler
Mağdur Hakları Yasa Tasarısı kadınları ‘mağdur’ ed...

“Mağdur Hakları Yasa tasarısı kadınların şiddetten uzaklaşmasını ve güçlenmesini değil ailenin korun...

Bu yasalar kimin ihtiyacı?

Yasaların oluşturduğu düzen her zaman toplumsal ihtiyaçla şekillenmez. Kimi zaman bu ihtiyaç, toplum...

Mağdur yasasından maraz doğmadan....

Yasa yapmak yetmez, ‘çok yasa çıkarmış olmakla’ övünmek yetmez! Biz kadınlar göstermelik yasaların k...