Korkma, susma, durma, kalk ayağa, adım at
‘Bize düşen görev daha çok bir araya gelerek sorunlarımızı konuşmak, bulunduğumuz her ortamda kamuoyu baskısı oluşturmak ve bunun için en yüksek perdeden bağırmak olmalı…’

Çocuğunuz var mı? Benim iki çocuğum ve onların geleceği ile ilgili çokça da endişelerim var. Öncelikle sağlıklı, daha sonrada güçlü, özgüvenli, insani değerlere sahip bireyler olabilmeleri konusunda. Ülkemde eğitimden sağlığa, sağlıktan ekonomiye, ekonomiden yargıya, yönetim rejiminden, ahlaki değer yargılarına kadar bir dizi dönüşüm, değişim yaşanmakta olup her nedense bu değişim ve dönüşümler iyiye, güzele, doğruya, çağın gereklerine, evrensel değerlere yönelmesi gerekirken, geriye doğru bir yolculuk serüvenine dahil ediliyoruz, gönülsüzce, rızamız alınmadan. Son gazla ilerliyor aracımız; bir duvara, bir kayaya çarpacağımızı ya da bir uçurumdan yuvarlanacağımızı bile bile aracı süren, gaza basıyor durmadan. Çığlık atanları, “Kaza yapacağız yavaşla” diyenleri duydukça zevk alır gibi gaza basmayı sürdürüyor bu sürücü. Aracın sağı solu parçalanıyor yavaş yavaş. İçindeki korumasız ve savunmasız milyonlarca insanla kaza gerçekleşirse; korkunç bir tablonun ortaya çıkacağını şimdiden öngörüyoruz. Eminim ki birçoğunuz bu tarz benzetmeleri yapıyorsunuz benim gibi ve siz de o araç sürücüsünü yavaşlatmak, durdurabilmek için çığlık atıyorsunuzdur…

Son zamanlarda sizin de kadına ve çocuğa yönelik istatistik rakamları dikkatinizi çekiyordur. Gazeteden, televizyondan, sosyal medyadan okuduğunuz haberler kanınızı donduruyor, midenizi kaldırıyor, sinirlerinizi alt üst ediyordur. Haberin içeriğini okuduğunuzda kızınız ya da oğlunuz aklınıza geliyor mu? Koklamaya kıyamadığınız, aşı yapılırken bile vücuduna giren o incecik iğnenin acısını yüreğiniz de hissettiğiniz bebeğinizin masum kokusunu alıyor musunuz? Çocuğun acısını, attığı ya da atamadığı çığlığı duyabiliyor musunuz? Dünya karmaşık bir yer çocuk için. Duygusu, algısı, düşünce biçimi, mantığı, sorun çözebilme düzeyi, tecrübesi ile büyümeye çalışan çocuğun yaşadığı bir istismar nasıl etkiler ki onu. Neler düşünür, neler hisseder o küçücük korumasız ve savunmasız beden ve yürek tüm yetişkinlere karşı.

DAHA ÇOK BİR ARAYA GELMEK
Bugün sitemizde Psikolog Aylin Akçay Emek Partisinin çocuğa yönelik cinsel taciz ve istismarlara yönelik başlattığı imza ve farkındalık kampanyası kapsamında Yenimahalle ilçe örgütünün davetlisi olarak sitemiz kadınlarına yönelik eğitim verirken yaklaşık on kadar kadın vardık. Akçay anlattıkça oradaki biz kadınların bakışlarındaki kaygı salonu dolduruyordu. Oysa salon kadınlarla dolu olmalıydı. Kadınlar sorunlarına sahip çıktıkça gözlerimizdeki kaygının, yüreğimizdeki korkunun, yavaş yavaş ortadan kalkacağını biz on kadar kadının bir araya gelişin de bile hissedebildik. Çocuğa yönelik ihmal ve istismar konusunda -Hiçbir şey değişmez bu ülkede- diyen on kadın eğitim sonunda bireysel ve toplumsal çözüm yöntemlerini öğrenince, “Evet benim de sorumluluklarım ve görevlerim var” diyerek bir sonraki toplantı için konu önerilerinde bulunarak ayrıldık toplantı salonundan.

Devlet görevini yapmıyor uzun zamandır. Bazı vatandaşlarını, vatandaş olarak bile görmediğini de biliyoruz. Devlet görevini yapmıyorsa, görevini yapması gerektiği kamuoyu baskısıyla hatırlatılır kurumları aracılığıyla. İşte benim bu eğitimden çıkardığım ders şu oldu: “Her şeyden önce 18 yaş altındaki tüm bireyleri çocuk olarak kabul ederek, tüm kurumlarını bağlayan bir Çocuk Koruma Yasası çıkarmalı, yasanın alt mevzuatlarını hazırlamalı, denetleme yapmalı yaptırmalı, istismara uğrayan çocukları rehabilite edecek kurum ve kuruluşları oluşturmalı, eğitim ve okul müfredatlarında çocuk hakları ve cinsel eğitim konularına yer vermeli, ihmal ve istismar konusunda kimyasal hadımmış, idammış gibi ceza yöntemleriyle kamuoyunu oyalamayı bırakıp önleyici tedbirlere odaklanmalı ve bu odaklanmayı konu hakkında sözü olan tüm toplum kesimlerinin, uzmanların, görüş ve önerilerini dikkate alarak yapmalıdır”.
Bize düşen görev daha çok bir araya gelerek sorunlarımızı konuşmak, bulunduğumuz her ortamda kamuoyu baskısı oluşturmak ve bunun için en yüksek perdeden “KORKMA, SUSMA, DURMA, KALK AYAĞA, ADIM AT” diye bağırmak olmalı…

İlgili haberler
Çocuk istismarını aklatmayacağız!

Bu karanlık tablonun daha fazla çocuğun hayatına kast etmesini engellemek için, yetkililere gerçek s...

EMEP’ten kampanya: Çocuk istismarını aklatmayacağı...

‘Çocuk İstismarını Aklatmayacağız’ diyerek ülke genelinde kampanya başlatan EMEP, hükümetin hadım, i...

İl il ‘Çocuk İstismarını Aklatmayacağız’ Kampanyas...

Türkiye’nin bir çok ilinde çocuk istismarına karşı ‘Çocuk İstismarını Aklatmayacağız’ diyerek kampan...