İŞSİZ KALAN EGE ÜNİVERSİTESİ İŞÇİLERİ: Hem eve hem de açlığa mahkum ettiler!
Kadro uygulaması yüzünden işsiz kalan Ege Üniversitesi işçileri, enflasyon artışları ve zamlar yüzünden zor günler yaşıyor.

Kadro uygulaması nedeniyle işlerinden olan Ege Üniversitesi’nde çalışan taşeron işçilerin eylemleri devam ediyor. Haftada bir gün Ege Üniversitesi Rektörlüğü’nün karşısında oturma eylemi yapan kadın işçilerin bu haftaki gündemi, enflasyon ve zamlar oldu. Hükümetin KHK dayatmasıyla işsiz kalmanın yarattığı yıkımın yanı sıra bir de enflasyon ve zamların etkisiyle açlıkla boğuşan işçiler, konuyla ilgili Ekmek ve Gül’e konuştu.

İki çocuk annesi Zülfiye Boncuk, zamların zaten zor olan hayatlarını daha da içinden çıkılamaz bir hale getirdiğini söyleyerek, “Birisi 12, birisi 18 yaşında iki çocuğum var. 230 lira küçüğün servisi, 550 lira büyüğün dersanesi... 3000 lira maaş alıyor eşim, nasıl yaşıyoruz sen düşün.. Bir altın 450 lira bir yakınımın düğünü oluyor, ben altın takamıyorum, 50 lira takıyorum. En ucuz domates 3 lira pazarı bile yapamıyoruz. Köylüler geliyor mahalleye araçlarla, ne lazımsa o gün onu alıyorum. 5 buçuk aydır işsiziz bizi hem eve hem de açlığa mahkum ettiler“ sözleriyle yaşadıkları durumu özetledi.


DEFTERİN BİRİNİ ALDIYSAK İKİSİNİ ALAMIYORUZ
Yıldız Ağdaş, ise hükümetten yapılan açıklamaları hatırlatarak “Önce Başbakan yapsın fedakarlığı, dolarını bozdursun gemilerini satsın. Okullar açılıyor, 1 liralık kalem 3 lira olmuş en basitinden. Defter, kitap her şeye zam gelmiş… Örneğin, defterin birini aldıysak ikisini alamıyoruz. Eğitimde tasarruf yapıyorlar o bile bizi vuruyor, mecbur okullar velilere yöneliyor masrafları çıkarmak için...” diye tepki gösteriyor.

ÇOCUKLAR BÜYÜSE DE MASRAFLARI AYRI DERT

Yıldız Ağdaş’ın ardından söze giren Bircan Yıldızhan ise “Benim çocuklarım büyük masrafları da büyük haliyle… Üniversiteyi kazandı oğlum Antalya’da bir özel okul. Yüzde 75 burslu kazandı. Yıllık 8 bin lira vermemiz gerekiyor. Yemesi, içmesi, kalması daha fazlaya mal oluyor, gönderemedik haliyle. Markete gidiyoruz, her şeye zam gelmiş deterjanından tut kalemine kadar. Tekrar hazırlanacak oğlum bu sene dershaneye göndereceğiz, nasıl göndereceğiz bilmiyorum. Dönem başladı ama biz hala kayıt yaptıramadık” diyor. Hükümetin tutumuna ilişkin “Açıkçası patronlarla birlik olup işçileri eziyorlar” diyen Bircan, “İşçilerin sendikalaşmasını dahi istemiyorlar” diyerek Flormar işçilerini hatırlatıyor.


GÜNÜ KURTARMAYA BAKIYORUZ
Tepecik Hastanesi’nde çalışırken işsiz kalan Gülizar Kurşun ise Hizmet İş Sendikası üyesi ancak başından beri Genel-İş Sendakası işçileriyle mücadele edenlerden. Gülizar, “Okullar açılıyor, çocuklarımız mağdur. Üniversiteye göndereceğiz para yok. Yaşamı krediye bağladık krediyi krediyle ödüyoruz. O da tükendi. Bir emekli maaşıyla ev kredisi ödüyoruz, iki çocuk okutuyoruz. Normal şartlarda pazara çakamıyoruz dolap bomboş. İki kilo aldığımızı bire düşürdük. Günü kurtarmaya bakıyoruz” diyor.

Psikolojisinin bozulduğunu söyleyen Gülizar Kurşun, “Durup durup ağlıyorum. Kızım ‘anne işini bu kadar mı çok seviyordun?’ diye soruyor. ‘Herkes tatil yapmak ister sen işin için ağlıyorsun’ diyor. 'Evet’ diyorum ne deyim, durumumuzu çocuklara yansıtmamak için gülüp geçiştiriyorum. İnan çocuk kilo almış, kıyafetleri olmuyor, bir şeyler almak lazım görüyorum ama alamıyorum. O da bir şey demiyor, hatta bu yüzden evden dışarı çıkmıyor çoğu zaman kukuman kuşu gibi oturuyoruz ikimizde evde.”diye konuşuyor.

Fedakarlık çağrılarına, “Önce kendi fedakarlık etsin sarayın ışıklarını söndürsün. Ben holün ışığını yakıp, banyo, mutfak salonu öyle kullanıyorum, elektrik faturası çok geliyor diye. Karanlıkta oturuyoruz neredeyse. Çocukları suları akıtmayın az açın diye uyarıyorum durmadan. Çoğu zaman karınlarını ekmekle doyuruyoruz napalım. Daha nasıl fedakarlık yapalım hal mi kalmış. Üstelik ben mi sebep oldum ki ben fedakarlık yapayım” diye bir çırpıda aktarıyor içindeki öfkeyi.


KRİZDEN ÇIKAMADIK Kİ GİRELİM
"Biz zaten işsiz kaldık, diğer işsizler gibi dibin dibini görmüşüz, krizden çıkamadık ki girelim” diyen Mine Söyler ise “Filler savaşıyor olan bize oluyor” diyerek özetliyor yaşadıklarını.

Tüm kartlarının ödeyemediği için kapandığını yakında da hacizlik olacağını söyleyen Dilek Didem Uyan ise, krizin en çok kadınların yaşamını etkilediğini belirterek, “Fabrikaları özelleştiriyorsun, çiftçiye ürettirmiyorsun, üretici köylüyü büyükşehirlere kaçırıyorsun. Ülkenin tüm kaynaklarını patronlara peşkeş çekiyorsun sonra da milli birlik diyorsun. Bunlardan tek kurtuluş yolu var o da mücadele. Savaşmadan mücadele etmeden kazanamayız. Biz mücadele etmeye devam edeceğiz” diyor.

Burada görüşleri yer alan almayan kadın işçilerin tamamı, yaşadıkları bu durum karşısında mücadele vurgusu yapıyor. Ancak mücadele edenlerin kazanabileceğini söyleyen işçiler, aylardır sürdürdükleri direniş sayesinde kendileri olmasa bile başka işçi arkadaşlarının işlerine geri döndüğünü, bir çoğunun ise tepkileri sayesinde bu durumu yaşamak zorunda kalmadığını hatırlatarak, birleşik mücadele çağrısı yapıyor. Krizden en çok kadınların etkilendiğini söyleyen işçiler, kendileri gibi tüm kadın işçilere sendikalaşma ve krizin faturasını ödememek için mücadeleyi yükseltme çağrısı yapıyor.

İlgili haberler
Tasarruf tedbiri buluruz biz de, ağlanacak halimiz...

‘Gönülden geçen, yavrular okulda klasik müzik öğrensin, iki piyano tıngırdatabilsin ama gerçekte, ot...

ESENYALI’DAN YOKSULLUK MANZARASI: Veliler okul iht...

Efe, ‘Altı sürekli dikilen yırtık çantayla okula gitmem’ diyormuş. ‘Kim istemez çocuğu okula başlark...

‘Ülkeyi de fabrika gibi yönetiyorlar’

Eğitim harcamalarını bile gidermeye çalışırken kılı kırk yaran işçi kadınlar bu ekonomik koşullarda...