Dolar alıp başını giderken "bize ne dolardan, biz dolar mı kullanıyoruz sanki?" diyenler, bir gecede Türkiye'nin en büyük market zinciri BİM'in yüzlerce ürüne yüzde 40 zam yapması ile dolardan bize ne olacağını acıyla tecrübe etmiş oldu, bizim anlatmamıza gerek kalmadı.
Okul alışverişi ile birlikte zamlar bir daha tokat gibi indi yüzümüze.
Bugünleri, tüm veliler kırtasiye ve kitapçılarda geçiriyor. Eskiden çok keyifli bir işti okul alışverişi. Çocuğun okula en heves ettiği anlardı, rengarenk kalemlerin, şekilli kalemtıraşların, süslü silgilerin arasına geçirdikleri zaman. Bu sene ise dehşeti gördüm tüm velilerin gözlerinde ve kendimde.
Zaman zaman bir nostalji olarak anılan 80'lerden geri gelen, galiba ucu açıla açıla avuç içinde kaybolacak kadar ufalan kalemler ve kaybolmasın diye bir demirbaş olarak delinip ip geçirilerek boyna bağlanan kalemler olacak.
Bakın kulağıma çalınan cümleler şöyle:
-Ne demek ya bir Fen dersi için 120 sayfalık spiralli defter? Ne yazdıracakmış ki o kadar öğretmen? Telli defterden sayfalar kolay yırtılıyor hem. Bak mis gibi karton kapaklı 80 yapraklı alalım işte, ben konuşurum öğretmenle.
-Yavrum kalem dediğinin hepsi aynı? Al bu da kırmızı o da kırmızı, neden 5 Lira verelim durduk yere bir kaleme? Ucu sertse azıcık tükürükleyiverirsin yumuşar o.
-Suluboyanın 24'lüsü mü olur çocuğum aaaa iyice saçmalamışlar ama? Zaten ana renkler 3 tane, karıştır kendin yap. Bak altılısı bile 12 Lira zaten.
-Taneyle ataç yok mu beyefendi? İlla böyle kutusuyla mı alacağız? Hımmm ataç lazım değil aslında. Kıvrılırsa ütüleriz uçlarını defterin çocuğum, olmaz mı öyle?
-Resim hocasıyla konuşalım da karakalem çalıştırsınlar bu sene. Bu kadar boyaya can mı dayanır be?
-Hanım bu okumasın ya, valla bak okuyup da ne olacak Allah aşkına? Koyalım parayı kenara dükkan mükkan açarız ileride, hayatı kurtulsun bari. Bu ne ya?
Formayla gidilen okullarda, kıyafetlerin her bir parçası ateş pahası. En az ikişer adet alınacak ki yedekli olsun. Onda da her gün çamaşır yıkanmalı ki bir sonraki güne kurusun. Oturup matematik çalışalım şimdi. Bir makine en kısa programda ne kadar elektrik-deterjan ve su harcıyor ve bir parça okul tişörtü kaç para?
Dolmuşla da gidemiyor çocuklar okula, güvenli gelmiyor mecbur servise verilecek. Dahası okulda bu çocuklar ne yiyecek? Sınav için ek dersler alınacak, bedensel gelişim için spora yazdırılacak.
Gönülden geçen, yavrular okulda klasik müzik öğrensin, iki piyano tıngırdatabilsin ama gerçekte, oturup "kaç para lan bir flüt" diye ağlayan İbrahim Tatlıses'iz işte.
Peki ne yapacağız? Hepsini de sanayiye çırak, kuaföre kalfa veremeyiz. Okuyacaklar. İnadına da güzel güzel okuyacaklar.
Bir zamanlar TRT'de "atmayın değerlendirin" diye bir program vardı. 80'lerin tasarruf tedbirleri zamanlarında. İnce külotlu çorapların kaçan kısımlarını kesip, sağlam tek bacaklı iki çorabı üst üste giymek gibi ilginç eşya değerlendirme yolları önerirdi.
Hatırlarsınız belki silolarda mercimek fazlası vardı. Tüketemiyorduk, arz talebi sollamıştı. Aynı programın devamında da mercimekli baklavadan mercimekli kol böreğine tarifler verilirdi. Sayısız faydası anlatılırdı, ay adeta bir protein deposu, bir kilosu 10 kilo pirzolaya denk.
Şimdi kendi tasarruf tedbirlerimizi yaratma zamanı. Bir bir andım geçmişten bu yana tanıdığım tüm cimri insanları.
Şöyle çözümler buldum:
1- Her sınıftan birer çocuk alarak komüne geçmek. Mesela 5 tane üçüncü sınıf mı var okulda, her sınıftan birer çocukla beş kişilik komünler kuracağız. Bir adet suluboya, bir adet yazım kılavuzu, okuma kitaplarından birer set alıp ders günlerine göre döndüreceğiz.
2- Markör kalemler çok pahalı, ha keza kitaplar da. Artık önemli satırların altını çizme, üstünü boyama işi geçmişte kaldı. Onun yerine önemli satırlara incecik bir nokta koyacağız kırmızı kalemle. Sonra o noktayı ararken zaten hepsini bir daha okumuş olur çocuk, oh tekrar da etti dersi bahaneyle.
3- Aynı okula giden çocukların velileri olarak mahallelerde birleşelim. İETT ya da dolmuşçular odası ile konuşalım. Her sabah aynı şoför gelsin durağa da kendi servisimizi yaratalım.
4- Tertemiz A4'ten müsvedde olmaz artık. O uzun market fişlerini atmayın. Eşit uzunlukta kesip, üstten zımbalayınca minik not defteri olur, onda karalama yapsın çocuk.
5- Resme özel bir yeteneği olmayan çocuklara, çevre haftası sebebi ile dalı malı olmayan, yeşil topiş ağaçlar çizdirmekte ısrar etmeyin artık hocam. Hele "kağıtta beyaz yer kalmayacak" cümlesi tarihe karışsın lütfen. Bir resim kağıdının her yerini boyamak çok masraflı. Onun yerine empresyonizm, ekspresyonizm, fovizm anlatın mesela. Rokoko'nun gerçekte ne olduğunu öğrensinler. Bakınca Monet mi, Rembrandt mı anlasınlar daha bile yeğ bize.
6- Her şeyi neden not aldırıyorsunuz öğretmenim? Kaleme, deftere, çocuğun elinin terine yazık vallaha. Azıcık da hafızası gelişsin. Siz anlatın, o tutar zaten aklında.
7- Ödev kalksın. Ödev zaman ve kağıt israfı. Günü gününe dersi derste dinlemekten başka çaresi yok zaten bu çocukların, her gün gidiyorlar okula.
8- Klasör, sunum dosyasına da gerek yok. Kaç kişinin evinde faturalar klasörde, dosyada duruyor ki? Gerçek hayatta bu klasör sevdası çocuğun ne işine yarayacak? Eskiden hem klasör mü vardı?
9- Neden her çocuğa sürekli kaybolan silgiler, kalemtıraşlar alıyoruz? Para toplayıp sınıfa sanayi tipi bir kalemtıraş alalım işte. Orada halletsinler işlerini. Silmek de yasaklansın. İnsan hatalarından ders ala ala öğrenir değil mi ama? Muhasebede bile yeri var, yanlış yerin üstünü çizip, doğrusunu yazacaksın. Bir de kaşe - imza, tamam.
10- TDK'nın çalışan bir web sitesi olduğuna göre, sözlük, deyimler ve atasözleri, yazım kılavuzu aldırıp durmayın bize. Her sınıfa çoktan birer bilgisayar verilmemiş miydi?
Açıp bakıversinler olmaz mı öyle?
Bu seneyi de bir şekil atlatıp önümüzdeki sınıflara bakacağız elbette. Çünkü elimizdeki en önemli şey çocuklarımız. Onlar bizim dünyayı yerinden oynatacağımız kaldıraçlarımız. Tüm endişemiz, uykusuz gecelerimiz, emeklerimiz, hayallerimiz onların geleceği için. Bizden sonrası tufan değil, ebeveynsek sorumluluğumuzu bileceğiz.
Dünyanın eksenini kaydıracağız icabında, bu çocuklara bir hayat vereceğiz.
Öğretmenlerimizi uzaklaştırsalar da, akademi koridorları kıraathaneye dönse de, Hababam'dan öğrendik biz, bahçelerde, salonlarda o dersi alacaklar. Nazım Hikmet'i, Sabahattin Ali'yi müfredata almasalar ne olur, biz evde okutacağız, anlatacağız. Klasik müzik sevdirmek de bizim işimiz Neşet Ertaş mütevazılığını anlatmak da. Din dersinde geçmiyordur belki İsa'nın son yemeği, Musa'nın hikayesi, dinler tarihi masal gibidir, 100 yıl savaşları adeta macera filmi. Çocuklarımızı karşımıza alıp eğiteceğiz.
2 neti eksik diye hayatı kaymayacak bu çocukların, hayat artık KPSS'lerle değişmiyor, bu çocuklara mutlu olacakları bir üretim kanalı yaratacağız. Bu çocukları dünyaya getirirken biliyorduk kendimizden başka kimseye güvenemeyeceğimizi. Güç ellerimizde. Bir gider bin geliriz dediğimiz, bizden doğan çocuklar var ardımızda. Dilimiz tutulana kadar hak, adalet, özgürlük ve barış anlatacağız.
Dolardan bize ne denmez de, sizin fır dönen sistemlerinizden bize ne, bizim elimizde yetişecek bu evlatlar. Kalbine siz değemezsiniz, orası doğuştan bizim.
Bileğinize güç, zihninize açıklık, kalbinize bol sabır sevgili ebeveynler.
İlgili haberler
GÜNÜN RAKAMI: ‘Ücretsiz’ okul öncesi eğitime zam!
MEB’e bağlı resmi okul öncesi eğitim kurumlarının aylık ücretleri güncellenerek bazı şehirlerde yıll...
Eğitimde yıkım işte böyle yapıldı!
Eğitimdeki değişiklikler ne bilgisizliğin ne de plansızlığın ürünüdür. Tam tersine başkanlık sistemi...
Okul servislerine zam: Kadınlara okul yolu göründü
Okul servisi ücretleri İstanbul’da yüzde 12, Ankara’da yüzde 13, İzmir’de yüzde 29 arttı.
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.