Cumhurbaşkanı Hiranur Vakfındaki istismar için ‘münferit’ dedi, yine LGBTİ’leri hedef aldı
AKP Kadın Kolları Başkanlığının düzenlediği Kadın Emeği Zirvesinde konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Hiranur Vakfındaki istismar için ‘münferit bir hadise’ dedi, LGBTİ’leri hedef aldı.

Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan, Hiranur Vakfının kurucusu Yusuf Ziya Gümüşel’in kızı H.K.G.’yi 6 yaşında evlendirmesine ilişkin olarak “Münferit bir hadise” dedi. Erdoğan, “Ne kız çocuklarımızın istismarına izin vereceğiz ne de kin ve nefret kokan hezeyanlarla milletimizin rencide edilmesine göz yumacağız” diye konuştu.

AKP Kadın Kolları Başkanlığının İstanbul’da düzenlediği Kadın Emeği Zirvesinde Cumhurbaşkanı Erdoğan, başörtüsü düzenlemesini de içeren anayasa teklifine vurgu yaptı.

LGBTİ’leri de hedef gösteren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ülkemizde kadınların, gençlerin, çocukların sorunları ile ilgilenenlerin üzerinde durmaları ve çözüm aramaları gereken mesele; evlatlarımızı tehdit eden sapkın akımlardır. LGBT denilen olay bizim kitabımızda yok! CHP’nin kitabında, diğer yavru muhalefetin kitabında var. Bizim böyle bir şeye ihtiyacımız yok” diye konuştu.

Erdoğan’ın açıklamasından önemli satır başları şöyle:

“Geçmişte ülkemizde sözde modernlik, çağdaşlık iddiasıyla kadınlarımızı inançlarından, kıyafetlerinden, cinsiyetlerinden dolayı dışlayan bir zihniyetin biz bu ülkede nobranlıklarına şahit olduk… Geçen aylarda bir gece yarısı videosuyla yeniden gündeme getirilen başörtüsü ile ilgili yasak düzenleme teklifi hepimize yeniden o günleri hatırlattı. Üstelik bu tartışma vesilesi ile gördük ki, birileri hâlâ o karanlık dönemin özlemi ile yanıp tutuşuyor. Biz de Anayasa düzeyinde çözecek bir teklifte bulunduk. Meclis’teki komisyon ve genel kurul süreçlerini bekliyoruz. Kimlerin kadın haklarının istismarcısı olduğu, kimlerin kadınların haklarına samimiyetle sahip çıktığı, bu süreçte belli olacak.

‘İSTİSMAR OLAYI MÜNFERİT BİR HADİSE’

Bu süreçte yeni bir istismar konusu ortaya atılmış; uzun süredir idari ve hukuki takibi yapılan husus bir anda ülkenin gündemine öne çıkartılmıştır. Biz hiçbir zaman; kız evladımızın fiziki ve ruhi olgunluğa erişmeden, hukuki olarak reşit hale gelmeden evlendirilmesini tasvip etmedik, etmiyoruz. Kendi aile hayatımızda da zaten bunun bir örneği yok. Çocuk yaşta cinsel istismar ne İslami ne insani olarak kabul edilebilecek bir davranış değildir. Gündeme gelen hadise konusunda da en başından itibaren tüm kurumlarımız gerekli takipleri yapmış, süreçleri hassasiyetle işletmiştir.

Ülkemizde küçük yaşta evlilikle ilgili sıkıntılar maalesef eskiden beri yaşanıyor. Ama son dönemde çok istisnai dışında sorun önemli ölçüde çözülmüştür. Başka sorunlar yaşamaya başladık bu arada. Sosyal medya başta olmak üzere internet mecralarının; televizyonlardaki kimi programların etkisi ile çocuk yaştaki evlatlarımızın görünüşlerinden diğer insanlarla ilişkilerine kadar her alanda ciddi savrulmalar yaşadıklarına şahit oluyoruz. Bu sancılı durum ülkemizin her köşesine yayılıyor… Münferit bir hadise üzerinden milletimizin inancına ve değerlerine saldıranlar, Meclis’ten gönüllü kuruluşlarımızı tehdit edenler, vakıf ve derneklerimize alçakça iftira atanlar; çıkardıkları gürültü ile gerideki bu vahim tabloyu gizlemeye çalışıyoruz.

Ne kız çocuklarımızın istismarına izin vereceğiz, ne kin ve nefret kokan hezeyanlarla milletimizin rencide edilmesine göz yumacağız.

ÇOCUK İSTİSMARINA EVLİLİKLE AF: ADIM ADIM NASIL BURAYA GELDİK?
■ 2004 yılında yeni TCK hazırlanırken, kaldırılması için kadınların mücadele ettiği maddelerden biri de “tecavüz mağduru ile evlenmesi durumunda failin cezasız kalması”ydı. Bu madde kaldırıldı.
■ 2009 temmuzunda Milli Eğitim Bakanlığı yönetmelik değişikliğiyle lise ve ortaokul öğrencilerinin nişanlanmasını serbest bıraktı.
■ 2012 yılında getirilen 4+4+4 sistemiyle örgün eğitimdeki kız çocuklarının sayısında ciddi düşüş yaşandı. İlk dört yıldan sonra kız çocuklarının okuldan alınmasının ve öğrenimlerine “açık öğretim” şeklinde devam etmelerinin önü açıldı. Örgün eğitim fiili olarak zorunlu olmaktan çıkarıldığı için kız çocukları okullardan alınıp din eğitimi adı altında çeşitli kurumlara gönderildi.
■ Nisan 2012’de MEB, dini eğitim veren, yurt ve pansiyon açan kurumların denetiminden sorumlu olmaktan çıkarıldı, bu görev Diyanet’e verildi.
■ 2013’te dini vakıf ve cemaatlerin açtığı kurs, yurt ve okullarda istismarlar ve sorunlar gündemdeyken, TCK’de yapılan bir değişiklikle kanuna aykırı eğitim kurumu açmak ve işletmek tamamen suç olmaktan çıkarıldı.
■ 2013’ün eylül ayında evli öğrencilerin açık öğretim lisesine yönlendirilmesi düzenlemesiyle lise çağlarında evliliğin önü açıldı.
■ 2015’in mayıs ayında Anayasa Mahkemesi, resmi nikah kıymadan dini nikah kıyan imam ve çiftlere ceza verilmesini öngören TCK maddesinin kaldırılmasına karar verdi. Bu hamle, “Çocuk yaşta evliliklerin ve çok eşliliğin önünü açan karar” olarak tarihe geçti.
■ Kasım 2015’te Anayasa Mahkemesi yine bir yasa iptaliyle “Çocukların cinsel ilişkiye rıza yaşının 15’ten 12’ye indirilmesi”nin önünü açtı. Mahkemenin iptal gerekçelerinden biri “fiilden sonra mağdurun yaşının ikmali ile fiili birlikteliğin resmi evliliğe dönüşmesi ihtimali” idi. Yani “evlilik ihtimali” değerlendirilerek aslında bir cezasızlık öngörülmüştü.
■ 2016 yılının mayıs ayında Mecliste kurulan Boşanmaların Önlenmesi Komisyonu, hazırladığı raporla, çocuk istismarcısının tecavüz ettiği çocukla 5 yıl boyunca “sorunsuz” ve “başarılı” bir evlilik sürdürmesi halinde denetimli serbestlikten yararlanmasını öneriyordu. Raporda ayrıca cinsel saldırı, cinsel istismar ve reşit olmayanla cinsel ilişki suçlarında hadım uygulanması önerisi de vardı. Yanı sıra şiddete karşı kadınların korunma hakkının sınırlandırılması, boşanmanın zorlaştırılması, nafaka ve mal paylaşımı haklarının yok edilmesi, aile danışmanlığının, aile hukukunun dini temele oturtulması da komisyon önerileri arasındaydı.
■ Temmuz 2016’da Anayasa Mahkemesi, çocuklara yönelik cinsel istismar suçunu düzenleyen TCK’nin 103. maddesindeki “15 yaşını tamamlamamış her çocuğa karşı gerçekleştirilen her türlü cinsel davranışın cinsel istismar sayılacağına” ilişkin hükmü iptal etti. Bu iptale kadar, TCK’nin çocuk istismarını düzenleyen 103. maddesine göre, “15 yaşını tamamlamamış her çocuğa karşı gerçekleştirilen her türlü cinsel davranış”, cinsel istismar sayılıyordu.
■ 2017’de yapılan bir yönetmelik değişikliğiyle çocuk istismarlarını en çok açığa çıkaran meslek grubu olan rehberlik öğretmenlerinin görev tanımı değiştirildi.
■ Müftülüklere resmi nikah kıyma yetkisi veren düzenleme tüm toplumsal tepkilere rağmen Aralık 2017’de Mecliste onaylanarak yürürlüğe girdi. Böylece din adamları aile hukukuna karışabilecek özneler haline getirildi. Toplumsal yaşamın ve aile yaşamının temel kurallarını içeren Medeni Hukuk “dini hassasiyetler” adına delindi.
‘LGBT, EVLATLARIMIZI TEHDİT EDEN SAPKIN AKIMLARDIR’

Ülkemizde kadınların, gençlerin sorunları ile ilgilenenlerin üzerinde durmaları ve çözüm aramaları gereken mesela; evlatlarımızı tehdit eden sapkın akımlardır. Ne demek istediğimiz anlıyorsunuz değil mi... LGBT denilen olay... Bizim kitabımızda yok! CHP’nin kitabında, diğer yavru muhalefetin kitabında var. Bizim böyle bir şeye ihtiyacımız yok.

İnşallah önümüzdeki dönem bakanlıklarımızla, tüm ilgili kurumlarımızla, STK’larımızla bu büyük tehlikelere karşı daha müteyakkız şekilde mücadele edeceğiz.

Birilerinin gündemi farklı da olsa, aile kurumunun temel direği olan kadınların üretim yanında siyasetteki varlık ve etkinliklerinin arttığı bir gerçektir. Güçlü aile olmadan güçlü bir millet olmaz. Kadın olmadan siyasetin, üretimin, büyümenin olamayacağı anlayışımızın en somut örneği de Meclis’teki temsil düzeyidir…”

‘EŞİTLİK LAFIYLA EŞİTLİĞİN ORTADAN KALDIRILMASI HAMLELERİ’
Ekmek ve Gül Editörü ve Evrensel gazetesi Yazarı Sevda Karaca Anayasa’da yapılması öngörülen değişiklikleri şöyle değerlendirmişti:
“Önerilen değişiklikler yurttaşların hak ve özgürlüklerinin çerçevesini çizen ana metin olan Anayasa’da eşitliğin bir kere daha lafta kaldığını, gerçekte ise bu düzenlemeyle ortadan kaldırıldığını ilan ediyor.
Anayasa değişikliği için ortaya konulan istisnalar, bu istisnalara ‘eşitlik, özgürlük, ayrımcılık karşıtlığı’ gibi süslü laflar eşlik etse de aslında eşitsizliği, özgürlük kısıtlarını, ayrımcılığı ‘anayasal bir norm’ haline getiriyor. 24. maddede öngörülen, ‘Kadınların başlarının ve boyunlarının açık veya örtülü olması kamu hizmetlerinde görev almalarında ve eğitim-öğretim hayatında ayrımcılık olarak kabul edilemez’ şeklindeki değişiklik kadınlara bir istisna getirmesiyle esasen kadınlar üzerinden ayrımcılık yasağına bir ‘sınır çizgisi’ çekiyor. Genel olarak da laiklik, eşitlik, ayrımcılığın ortadan kaldırılması ilkelerinin sınır çizgilerini belirginleştiriyor.
Oysa kimsenin giydikleri yüzünden ayrımcılığa uğramamasının garantisi, esası, inanan ve inanmayan herkesin özgür yaşamasının, kaygı duymamasının en önemli güvencesi gerçek bir laikliktir. Kadınlara ayrımcılık yasağı olarak anayasaya geçirilen bu ifadenin, eşitlik hakkının güvence altına alınması ve gerçek bir laikliğin hayat bulması ihtiyacının, talebinin de üstünü örttüğünü düşünüyorum. Esası güvence altında olmayan hiçbir hak, istisna cümlelerle garanti altına alınamaz.
KADIN VE LGBTİ’LERİN HAKLARINI GASBETMEYE ANAYASAL KILIF
41. maddedeki değişiklik önerisinde ise daha derin bir ayrımcılık ve eşitsizlik söz konusu. “Aile, kadın ve erkekten oluşur” tanımı öncelikli olarak LGBTİ’lerin birlikte yaşamalarını tümüyle ‘kanun dışı’ hale getirmenin önünü açıp büyütülmeye çalışılan nefrete ‘anayasal bir form’ kazandırmayı amaçlıyor. Aynı zamanda kadınlar için de büyük bir tehlike yaratıyor.
Türkiye’de resmi istatistiklere göre 2020 yılında toplam hanehalklarının yüzde 9,7’sini tek ebeveyn ve çocuklardan oluşan aileler oluşturuyor. Tek ebeveynli ailelerin yüzde 2,2’si baba ve çocuklardan, yüzde 7,5’i ise anne ve çocuklardan oluşuyor. Yani kadın ve çocuklardan aile oranı oldukça yüksek. Şimdi aileyi “kadın ve erkekten oluşan” bir kurum olarak anayasal düzeyde ilan ettiğinizde bu ailelere ne diyeceksiniz? Bu değişiklik kadınların çocukları üzerindeki velayet haklarının tartışmaya açıldığı, boşanmaların zorlaştırıldığı, nafaka hakkının topun ağzında olduğu ağır bir saldırı gündeminde medeni haklardan çocuk haklarını düzenleyen uluslararası sözleşmelere kadar pek çok değişikliği de beraberinde getirmeyecek mi?

Fotoğraf: DHA

İlgili haberler
Erdoğan ‘Aileyi korumayı hedefliyoruz’ diyerek yin...

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İlçe Müftüleri İstişare Toplantısı’nda yaptığı konuşmada, Anayas...

LGBTİ’lere dönük saldırıların arka planı: Mevzu he...

Toplumsal kazanımları, örgütlülüğü, değişim, özgürlük talebini bozguna uğratmaya çalışırken, bir yan...

ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ: Lafta eşitlik, anayasada ayrı...

Başörtüsü tartışmalarının ardından Erdoğan’ın gündeme getirdiği anayasa değişikliğinin içeriği ortay...