LGBTİ’lere dönük saldırıların arka planı: Mevzu hepimiziz!
Toplumsal kazanımları, örgütlülüğü, değişim, özgürlük talebini bozguna uğratmaya çalışırken, bir yandan da yükselttikleri nefret söylemleri ve hak gasplarıyla LGBTİ’lerin yaşam haklarını yok ettiler.

Her güne başlarken o gün yapacaklarımızı şöyle bir gözden geçiriyoruzdur dolabın karşısında. Nerelere gidilecek, hava durumu nasıl bla bla bla. Tüm bunları düşünürken kafamızda o günün kombini de şekilleniveriyor. Renkler uyumlu mu, şık mı spor mu giyindik diye düşündükten sonra en son bir soru geliyor akıllara ‘Acaba bu kıyafetle rahat eder miyim?’ Kafada oluşan düşünce balonunu şöyle bir sallayıp yok ettikten sonra işte evden çıkma vakti geldi. Toplumda en çok hayatına müdahale edilenler, toplumsal rol yüklenenler biz kadınlar oluyoruz. Sabah dolabın önünde geçen o sürenin sonunda oluşan kısa süreli kararsızlığın sebebi de bize dayattıkları toplumsal rol. Ne giyeceğimize, neler yapacağımıza, saat kaçta nerede olacağımıza dair söylenen sözler bir anlık kafamızda belirse de hop uçup gidiyor sonunda.

LGBTİ FOBİSİ: İKTİDARIN KULLANIŞLI SOPASI

Ekim ayını da bu düşüncelerin uçup gittiği hızda bitirdik. Geçtiğimiz ay geldiği gibi giderken ardında pek çok şey bıraktı. Kemal Kılıçdaroğlu’nun başörtüsüne dair kanun teklifi vereceklerini açıklamasının ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan da “Anayasa değişikliği yapalım” diyerek şapkadan yine “ailenin güçlendirilmesi” söylemini çıkardı. Aslında “ailenin güçlendirilmesi” söylemleri bugünün tartışması değil, AKP hükümeti iktidara geldiği günden bugüne kadınların haklarını geriye götüren tüm düzenlemelerin adını “ailenin güçlendirilmesi” koydu. Bir yandan bir ailenin hayatta kalmasının neredeyse tüm olanakları birer birer ortadan kaldırılırken -temel ihtiyaçların karşılanmasının imkânsız olduğu ücretler, barınma, gıda, fatura sorunları, eğitimin, sağlığın, sosyal hizmetlerin özelleştirilmesi, tüm yükün kadınların üzerine bırakılması- diğer yandan kadınların bu yükü “rızayla” olmadı “zorla” üstlenmesi için de ideolojik bir bombardımana da tabi tuttu toplumu. Kadınlarla erkeklerin eşit olmadığını söyledi, boşanmaların önüne geçmek için yasaları bir sopa gibi kullandı, toplumda kadınlara yönelik düşmanlığı pekiştirdi, dini alet ederek, gerici cemaat ve tarikatların toplumsal rolünü güçlendirerek, erkekleri kadınlara şiddet uygulamaya adeta teşvik ederek, kadınlara yönelik şiddeti cezalandırmayarak kadınların tepesine adeta “balyoz” gibi indi.

“Aile”, bir yandan yoksullar için hayatta kalmanın tek çaresi, diğer yandan ise içine tıkıldıkları bir hapishane haline geldi. Sıkıştığı yerde devreye “LGBTİ fobisi” soktu iktidar devreye. “Aileyi yıkan sapkın güçler”, “çocuklarımızı elimizden alacak uluslararası lobiler” diye diye LGBTİ’leri birer korku nesnesi haline getirip, toplumu ikna edemedikleri her değişiklik için devreye bu fobiyi soktular.

HER ADIMDA HAZIR BAHANE

Şimdi bir ay geriye gidelim. Saraçhane’de Büyük Aile Buluşması adı altında LGBTİ karşıtı bir miting gerçekleşti. İstanbul Valiliğinin izninde, RTÜK’ün “kamu spotu” diyerek çağrısını yaptığı bir miting. Kürsü konuşmalarında kadın eylemleri, öğrenci kulüpleri, 6284 sayılı şiddetin önlenmesi yasası hedef gösterildi, LGBTİ örgütlerinin kapatılması için imzalar toplandı.

Mevzu Saraçhane’de başlamadı tabii ki.

Baroları bölmek istiyorlardı, buna meşru gerekçeler uyduramadılar, pat, “Barolar LGBTİ’yi savundu, Diyanet İşlerine kötü laf ettiler” diyerek yasal düzenleme yaptılar. Boğaziçi Üniversitesine kayyum atayıp diğer üniversitelerde yapacakları köklü değişiklikler için örnek yaratmak istediler, büyük bir tepki ve hareket olunca “LGBTİ’ler kampüste dine hakaret ettiler” diyerek büyük bir tutuklama furyası başlattılar. Üniversitelerde öğrenci toplulukların kapatılmasında, mezuniyet törenlerinin iptal edilmesinde hep aynı söylemi kullandılar. Onur Yürüyüşlerini büyük bir tehdit olarak görüp yasakladılar.

Öncesinde, şiddete karşı devlete sorumluluklar yükleyen İstanbul Sözleşmesi’ni yok etmek için kullandıkları hiçbir argüman tutmayınca, “Bu sözleşme aileyi dinamitliyor, LGBTİ’lerin sapkın emellerine hizmet ediyor” diye bir laf tutturup, toplumu böyle ikna etmeye çalışmışlardı.

Her seferinde, bir yandan toplumsal kazanımları, örgütlülüğü, değişim, özgürlük talebini bozguna uğratmaya çalışırken, bir yandan da yükselttikleri nefret söylemleri ve hak gasplarıyla LGBTİ’lerin yaşam haklarını yok ettiler... Aslında 20 yılda ‘aileyi güçlendirme’ adı altında, LGBTİ’lere karşı ayrımcılığı da derinleştirmenin adımlarını attılar.

Fotoğraf: Şehlem Kaçar/csgorselarsiv

SALDIRILARI ANAYASAL DÜZLEME ÇEKME HAMLESİ

Şimdi kadınların kazanılmış hak ve özgürlüklerine yönelik saldırılar ve LGBTİ’lerin yaşam haklarının ortadan kaldırılması için yapılan hamleleri anayasal bir düzleme taşımaya çalışıyorlar. Böylece iktidar toplumsal hayata ve özel hayata yönelik müdahalelerini derinleştirirken, laikliği iyice kadükleştiriyor, kadınların kılık kıyafeti üzerinden toplumu siyaseten bölüp, aileye ilişkin düzenlemelerle de Medeni Kanun’dan Ceza Kanunu’na bir sürü alanda kazanılmış hakkın geriye götürülmesine zemin yaratıyor.

TÜM DÜNYADA BENZER TABLO
Bugün iktidarın söylemleri ve politikaları dünyada yükselen kadın düşmanı ve homofobik söylem ve politikalardan bağımsız değil. Örneğin 2021 yılının temmuz ayında Macaristan hükümeti ‘reşit olmayanları koruma’ bahanesi ile LGBTİ’leri destekleyen şirketlerin eğitim ve reklam faaliyetlerini yasaklayan yasayı yürürlüğe soktu. 2022 temmuz ayında İran’da iki LGBTİ hakkında ‘eşcinselliği teşvik ederek toplumu yozlaştırma’ suçlamasıyla idam kararı verildi.
‘Aileyi güçlendiriyoruz’, ‘aileyi koruyoruz’ diyerek yürütülen tüm politikalar kadınların, LGBTİ’lerin kazanılmış hak ve özgürlüklerine, yaşam haklarına birer müdahaledir. Ne giydiğimizle, nasıl yaşadığımızla, cinsel yönelimimizle kavga ederek tüm haklarımız elimizden alınmak isteniyor. Tüm bunları yaparken LGBTİ’lere yönelik nefret söylemini de yükseltiyorlar. Ama diğer yandan da yaratılan nefret ortamına, hayatımıza yapılan müdahalelere karşı kadınlar, LGBTİ’ler ülkenin ve dünyanın dört bir yanında sokaklarda ses çıkarıyor. İran’dan Macaristan’a, Türkiye’ye kadınlar, LGBTİ’ler haklarından ve hayatlarından vazgeçmediğini sokaklarda gösteriyor.

Fotoğraf: Eylem Nazlıer/Evrensel

İlgili haberler
Erdoğan ‘Aileyi korumayı hedefliyoruz’ diyerek yin...

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İlçe Müftüleri İstişare Toplantısı’nda yaptığı konuşmada, Anayas...

Erdoğan, anayasada değişiklik 'niyetini' açıkladı:...

Kılıçdaroğlu’nun başörtüsüne ilişkin kanun teklifine "anayasa değişikliği yapma" hamlesiyle karşılık...

LGBTİ karşıtı yürüşe tepkiler sürüyor: İzin verenl...

18 Eylül’de İstanbul Saraçhane Parkı’nda “Büyük Aile Buluşması” adı altında yapılacak olan LGBTİ düş...

'Büyük Aile Buluşması'nda LGBTİ örgütlerinin kapat...

Pazar günü İstanbul Saraçhane'de 'Büyük Aile Buluşması' adıyla LGBTİ karşıtı miting gerçekleşti.

Ne Var Ne Yok 20 Ekim | Antidepresan artışı, Diyan...

Ne Var Ne Yok Sevda Karaca'nın sunumuyla ekranda!

ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ: Lafta eşitlik, anayasada ayrı...

Başörtüsü tartışmalarının ardından Erdoğan’ın gündeme getirdiği anayasa değişikliğinin içeriği ortay...

Anayasa değişikliği teklifinde ailenin korunmasını...

Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, anayasada değişiklik yapmak üzere teklifin hazırlanıp Cumhurbaşkanı’na s...