Ekmek ve Gül Ekim 2018 sayısı
Bu sayımızda krizin yıkıcı ve hayati etkilerini bizzat yaşayanların deneyimlerini aktarıyoruz sayfalarımızda; yazı ve mektupların her biri, bozuk mekanizmanın bize faturası gözler önüne seriyor.
Ve fakat iktidarın baskısıyla yarattığı her sessizlikten, kendi çürümesinin sesi yükselir oldu... Krizin bedelini krizi kim çıkardıysa o ödesin. Biz ödemiyoruz!
Kaybedecek sarayımız da yok, ejder suyumuz da. İster dış güç desinler, ister başka bir şey; Yoksulluk yüzünden intihar etmemek için, insanca yaşam için örgütlenmekten ve mücadeleden başka çaremiz yok!
Ben açık bir kadınım, yan masamda çarşaflı bir kadın arkadaşım çalışıyor. Birlikte yiyor, birlikte iş yapıyor, günün bir kısmını birlikte geçiriyoruz. Hiçbir konuda da ayrı düşmüyoruz. Neden sizce?
1600 TL ile geçinemiyoruz, yüzümüz hiç gülmüyor. Bir arkadaşımız, “Asgari ücretlinin geçinebileceği tek yer Meclis lokantası” diye bir şey paylaşmış sosyal medyada. Ters orantı bu olsa gerek...
O kadar kâr ediyorlar ki biz bir yıl depoda yatsak, sade maaş alsak bunlara bir şey olmaz! Hükümet bunu sağlamalı, işçi atılması olmamalı.
Aşure dağıtan tüm kadınların yüzünde hep aynı gülümseyiş var. Bazen birbirimize selam dahi veremeden geçtiğimiz yollardan, bu kez paylaşmayı yeniden hatırlatarak geçmek gülümsetiyor kadınları.
“Beni krizi bahane ederek işten attılar. Samimi olduğum dört kişiyi de çıkardılar. Sonradan duydum ki ustabaşı, ‘Önümüzde kötü günler var. Bunun gibi düzen bozucuları barındırmamız lazım’ demiş.”
Domates biber alıp konserve yapacağım güya. Domatesin kilosu olmuş 5 lira, o da en ucuzu! Domatese baktım, sonra pazarcının yüzüne...
Üniversite öğrencisi kadınlar barınma sorunu yaşıyor, harçlıklar giderlere yetmezken bir de zamlarla fiyatlar arttıkça artıyor.
Bant bant geziyoruz. Hangi bantta sipariş yoğunsa bizi ‘Siz haftaya gece vardiyasına geliyorsunuz’ diye oraya gönderiyorlar. Soruyorlar mı ev ne olacak? Hayır!
Eve ekmek götüremeyen babanın, ocağına yemek koyamayan annenin evinde kriz var; çantasına defteri koyamayan çocuğun evinde kriz var; kriz bizim patronun evinde değil.
Köylerine yapılmak istenen JES’e karşı direnen Aydın Kızılcaköylü kadınlar ‘Her şeyden tasarruf ettik bir de sağlığımızdan tasarruf yapmayacağız’ diyor.
Krizi yaratan koşullara ve kesimlere karşı mücadelenin en önemli öznesi olan kadınların ülke ülke mücadele deneyimleri...
Grev meydanında bir araya gelen binlerce işçinin bir grev komitesi kurması gerekiyordu. Tamamı kadınlardan oluşan 13 kişilik bir ‘Dokumacı Komitesi’ seçildi, 50 fabrikadaki 25 bin işçiyi temsilen.
Kaybettiklerimizin hesabını sormak, biz geride kalanların boynunun borcudur artık. Ve o borcu ödemeden düşmek de, susmak da, küsmek de, gitmek de yok!
Kimse bir diğerinin hikâyesini dinlemek dahi istemiyor ama anlatmak da istiyor, durmadan konuşmak ve rahatlamak... Sanki anlatınca bitecek, kendine sığınacak bir yuva bulacak gibi... Bitmiyor...
Eğitim yap-boz tahtası değildir, en küçük bir değişikliğin bile sonuçları bilimsel yöntemlere dayandırılarak yapılmalı. Çünkü birisini bile feda edecek kadar değersiz değildir bu ülkenin çocukları.
Öğrenci Velileri Derneğinden Aysel Eyi, karma eğitimin adım adım nasıl tartışmaya açıldığını ve neden vazgeçilmez olduğunu anlatıyor. Velilere de çağrısı var: Susarsak sıra hepimiz çocuğuna gelecek.
Şiir çevirileri yapan, politikaya söyleyecek sözü olan, doğa bilimine yön veren, yeni teori ve önermelere imza atan bir bilim kadını; Lynn Margulis. Bilimci değil, tam hizmet veren entelektüel adeta!
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.