Ekmek ve Gül dergisi ekim 2017 sayısı
![GÜNÜN BELLEĞİ: Sennur sezer yaşıyor; Dirençle...](/storage/images/h7Kibs8nKlX3aK0eN8LiPQ2JeMNaSm0kNlF1vDpf-t.jpeg)
Sonra bir işçi evinin duvarındaki takvim sayfasından gülümseyen yüzünü ve dizelerini görüyorum; ezilen, sömürülen insanı sınıf kardeşleriyle birleşmeye ve mücadeleye çağıran; Sennur Sezer
![Ekmek ve Gül Ekim sayısı](/storage/images/n6ayCNpNpc24Rg31vAZC550MxOPBuRqbEMtKFpZ3-t.jpeg)
Bu ay da birçok ilden ve ilçeden kadınlar, sorunları ve soruları, sevinç ve kaygıları, isyan ve dirençleriyle yer buluyor sayfalarımızda.
![Rızamız yok hayatımızın karartılmasına](/storage/images/hu1cv91rZ9pHWErln8jHHOZft3WZ9YRWJKE6znkO-t.jpeg)
“Rızamız yok hayatımızın karartılmasına” demeye devam edecek kadınlar. Üzerlerine nasıl bir karanlık çullanırsa çullansın. Çünkü o karanlıkları aşacak gücün soluğu yüz yıldır sönmedi belleklerde.
![İnsandan insana kurulan bağ ayakta tutacak kadınları](/storage/images/2UHRL7YCJeTuBhVm2pj7mQVLLA2dbjMOAq7khTOf-t.jpeg)
Yoksul kadınların ortak öyküsünü okuduk ‘Eğreti Yaşamlar’ dosyasıyla. Esenyalı’dan memleketteki tüm kadınların yoksulluk, şiddet, ezilmişlik tablosunu gördük. Bir bağ kurduk Nuran’la, Sinem’le...
![Üzüntümüz insana dair, mücadelemiz de öyle!](/storage/images/MOcqE9X405IxCjggSc5YPtOuRuKRfxHMpDt030Se-t.jpeg)
Yaşadıklarının ağırlığı yüzüne, bedenine, ruhuna yansımış olan Nuran’ın sinir krizi geçirdiği gece ben de yanındaydım. Sanırım o anları ömrümün sonuna kadar unutamayacağım.
![‘Eğreti Yaşamlar’ın mahalleli kadınlara gösterdiği](/storage/images/fmqhKPAOy2cclfkmIq5ZyEA5Z8XFjaEh96VkInjO-t.jpeg)
Kadınların içinde bulunduğu durumu gözler önüne seren ‘eğreti yaşamlar’ dosyası aslında dernek olarak nelerle karşı karşıya olduğumuzu bir kez daha gösterdi.
![Aile Bakanı bize reva gördüğüyle yaşayabilir mi?](/storage/images/ltYpX1wMsdLgRI85QjkVNLWwZvSh9iyWFUqValTM-t.jpeg)
Esenyalı ve Sincan’dan kadınların hayat hikayeleri…Çileleri, sorunları, talepleri aynı. Memleketin benzer semtlerinde yaşananlar gibi…
![Hayatımızı cehenneme çevirenlere karşı](/storage/images/M4CfMkkVVXC0p5djHfLtQa5l2dJL0IxBiyujJCAX-t.jpeg)
Benim dinlediğim kadınların çoğu maruz kaldıkları şiddetten kurtulmak için çözüm bulmaya bile çalışmıyorlar. “Başvursam ne olacak ki?” diyorlar. Çünkü yasaların kadınları korumadığını düşünüyorlar.
![Asıl müebbetlik mahkemeler, yasalar ve hükümettir](/storage/images/wT8Rx2YWqRLHz9beYZEdx8UgcsTu3pALD5oty45M-t.jpeg)
Nevin Yıldırım serbest bırakılmalıdır, suçsuzdur. Kadın davalarında, mahkemeler, erkekleri teşvik eden yasalar, bu hükümet, kadınlardan, müebbet hapis cezası almıştır...
![Zeliha](/storage/images/uZ1hYLzRE76i5b3mzVX1Q8z8ufNBWSnDIcQjbLf6-t.jpeg)
Zeliha’nın babası ‘Sarıkamış şehidi’ olmuş. Kıtlık günleri başlamış sonra. Hele de annesi hastalanıp ölünce, hayatta kalma mücadelesi eklenmiş üstüne.
![Yasakların ‘Ofsayt’a düşürdüğü kadınlar](/storage/images/itF6XesK8QxUwegZ2LKg7rzp9pBa1Y8HyI7owoEw-t.jpeg)
İran'daki kadın temsilliğini perdeye aktaran 'yasaklı' yönetmen Panahi'nin filmlerinin her sahnesinde İranlı kadınların gerçeklerini görüyoruz. Peki bize ne anlatıyor Panahi?
![Sosyalizmi kurmak Adem’den değil, Havva’dan başladı](/storage/images/0afKQug1KhOyjuX8rzIeyfHI9eX1FLD8YC16lhcI-t.jpeg)
Devrimden önce çalışan kadınlar sadece evlerde hizmetçi ya da çiftliklerde işçiyken, sağlanan eğitimler ve toplumdaki düzenlemelerle artık kadınların binlercesi öğretmen, doktor, mühendis ve dahasıydı
![Kötülüklere şiirlerinle yanıt verdik](/storage/images/67lzcwL8HaC1sHr6LUb134xfGoI2xKlhAuV6YsBm-t.jpeg)
“Başka anlatılacak ne var ki? Daha güzel bir dünya istiyorum.” Sanırım burada yollarımız birleşiyor seninle. Dediğin gibi “İnsan insanca yaşamak ister sözün kısası.”
![102 can ve oğlum için adalet!](/storage/images/dXTFScwhT4tAWRSWxk4w8Oz2Jka1vJw4viKnBF1x-t.jpeg)
10 Ekim Ankara Katliamı'nda hayatını kaybeden Uygar Coşgun'un annesi: Buradan 102 can ve oğlum için; adalet, adalet, adalet diyorum...
![Gülüşümüzü eksilttiler, ama asla umudumuzu değil](/storage/images/2fLuaroa3SpYpVAbJtoovgVS3tKDCEYouNm1wsAC-t.jpeg)
Biz insanlığın güzel günlerini yaratmak için çıktık yola. Aramızdan ayrılanlara, asla artık yoklar demiyoruz. Her birimiz, bizden koparılanların da umudunu, özlemini sırtlayarak devam ediyoruz yola.
![Ayağımdaki nasırın hesabını kim verecek?](/storage/images/ETOoiJlsraWd3afu4zJjApo4XvzKS7uioeMgXWYf-t.jpeg)
Günde 13 saat çalışan genç bir işçi kadın bir gününü anlatıyor ve çalışma temposunun, yaşadıklarının sebep olduğu sorgulamayı: Kim verebilir bacaklarımdaki morlukların, ayağımdaki nasırların hesabını?
![Eşitsizlik evde de fabrikada da aynı](/storage/images/IqH25Yp5FUYQMfXnubSJJWEcFS0PJXL1XS98NO3t-t.jpeg)
Bugün fabrikalarda, depolarda ve diğer çalışma yerlerinde bir sürü kız kardeşimiz eşitsizliğe maruz kalıyor. Bu tür olaylara biz susarsak herkes susar. Susmayalım.
![Başbakan ‘Sendikalaşmaktan korkmayın’ mı dedi?](/storage/images/yZQHl2Jxne9diBdepg9dDX9D4OwbXtQHQ4WDB926-t.jpeg)
Başbakan Binali Yıldırım’ın, daha geçtiğimiz günlerde “Sendikalaşmaktan korkmayın...” çağrısı yaptı. Oysa gerçek Türkiye’de işçiler bir kez daha sendikalaştıkları için işlerini kaybetmekle yüz yüze.
![Din adına hem inancımızı hem emeğimizi sömürüyorlar](/storage/images/J3SXhQy5eLFId4p9Kvh5o7Q1SVJMoyxr4Jj4QJvk-t.jpeg)
Fabrikada haremlik selamlık yapıp erkek ve kadınların sigara içtikleri, yemek yedikleri alanları ayırdılar. Türban takmaya zorluyorlar. Ustabaşı bağırıyor; türbanlarınızı bağlayın!
![Zaman kısıtlı da olsa bir araya gelmeye değer](/storage/images/nx7IuO3wiu07iAMpGciDY5zdXY1cc6SuTDSO1kWf-t.jpeg)
Bunca sıkışmışlığın arasında yine de kadınlarla bir araya gelip iş çıkışı kendimize zaman ayırmaya çalışıyoruz. Çünkü işyerindesohbet etmeye ve birbirimizin derdini dinlemeye zamanımız olamıyor.
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.