ILO 190: İş yerinde şiddete karşı bir dayanak
ILO 190 iş yerinde şiddet ve taciz konusunda yazılmış en kapsamlı metin. Biliyoruz ki işyerlerinde dayanışma, birlik ve örgütlülük kurulmadan tacizcilere ve tacize karşı en ufak bir adım bile atılmaz.

Şüphesiz ki tüm dünyada milyarlarca emekçi kadının tarlalarda, atölyelerde, fabrikalarda ve hizmetler sektöründe karşı karşıya kaldığı şiddet ve cinsel saldırılar yeni bir olgu değil. Nasıl ki ev içi şiddet ev denilen mekanın tarihi kadar eskiyse, “iş yerinde şiddet” de çalışma denilen üretken insan faaliyeti kadar eski bir tarihe sahip. Ne var ki toplumsal bir sorunun toplumsal bir sorun olarak kabul edilmesi için o sorunu yaşayanların kolektif bir mücadelesini gerektirdiği de bir başka tarihsel gerçeklik. Son birkaç yıldır “eşit işe eşit ücret”, güvenceli çalışma ve istihdam talepleriyle yükselme eğilimini gözlemlediğimiz emekçi kadın hareketi, kuşkusuz #MeToo hareketinin kattığı görünürlükle beraber, “iş yerinde şiddet ve taciz” sorununu da inkâr edilemez bir biçimde ortaya koyarak ilerledi, ilerliyor.


‘İŞ YERİNDE ŞİDDET VE TACİZ’İN TANINMASI MÜCADELENİN BİR KAZANIMI

2017’de Hollywood yıldızlarının çalışma yaşamında maruz kaldıkları cinsel saldırıları peş peşe teşhir etmesiyle başlayan #MeToo (Ben de) hareketi sektörel görünürlüğün verdiği güce de dayanarak “işyerinde şiddet” kavramını daha tartışılır hale getirdi. Öyle ki hemen ardından ABD’deki 700 bin tarım işçisi kadın “Muhteşem sahnelerde ya da spot ışıklar altında çalışmıyoruz. İzole edilmiş tarlalarda ve paketleme firmalarında gözden uzak, adeta bir gölge gibi çalışıyoruz” diyerek “iş yerinde karşı karşıya bırakıldıkları cinsel taciz ve saldırı nedeniyle sessizce acı çektiklerini” dile getirdi. Asya’da büyük moda tekellerine üretim yapan konfeksiyon işçisi kadınlar yine bu görünürlüğü kullanarak #GarmentMeToo (Konfeksiyon Ben de) etiketiyle üretimde yaşadıkları cinsel saldırılara karşı seslerini çıkarmaya çalışmasının bir örneği.

Emekçi kadınların yoksullaşma ve şiddet ile iç içe geçmiş yaşamlarına istikrarlı itirazı, bu konuda birtakım yasal metinlerin oluşturulmasını gerekli kıldı, kılıyor. Uluslararası Çalışma Örgütünün (ILO)190 sayılı “Çalışma Yaşamında Şiddet ve Tacizin Önlenmesi Sözleşmesi” ve buna eşlik eden 206 sayılı tavsiye kararının ardında da böylesi bir zorunluluk yatıyor. Sözleşmeyi hep birlikte inceleyelim

ILO 190 HÜKÜMETLERE VE İŞVERENLERE SORUMLULUK YÜKLÜYOR
Sözleşme’nin 1. maddesinde şiddet ve taciz tanımı “fiziksel, psikolojik, cinsel ya da ekonomik zarar amacı güden, bunlarla sonuçlanan ya da sonuçlanması muhtemel olan, bir kez ya da tekrarla yaşanmış kabul edilemez davranışlar, pratikler ya da tehditler” şeklinde yapılıyor. Amacı ise “ulusal kanun kapsamında ya da pratikte, sözleşme statüsüne bakılmaksızın” halihazırda çalışan, iş sözleşmesi sona eren işçiler, stajyerler, gönüllüler, iş arayanlar, iş başvurusunda bulunanları korumak olarak tarif ediliyor (md 2). Yani sadece aktif çalışanları değil, kayıt dışı da dahil olmak üzere iş gücüne katılan herkesi, özel olarak da kadınları korumayı hedefliyor ve “çalışma yaşamı” denilen süreci işle ilgili herhangi bir ilişkinin kurulmasından başlatıyor (md 3). Sözleşmede, hükümetlerin işçi ve işveren temsilcisi örgütlerle işbirliği içerisinde çalışma yaşamında şiddet ve tacizi önleyici politikalar üretmesi bekleniyor (md 4). Bu politikalar işyerinde cinsiyete dayalı şiddet ve tacize yönelik özel ulusal yasaların oluşturulmasından başlayarak işçi temsilcileriyle birlikte iş yeri düzeyinde politikaların düzenlenmesine, işyerinde şiddet ve taciz konulu eğitimler ve kılavuzlar oluşturulmasından şiddet ve tacize maruz kalanların desteklenmesine, iş müfettişleri başta olmak üzere etkin soruşturma ve denetim mekanizmalarının kurulmasından faillere yaptırım uygulanmasına bir dizi uygulamayı içeriyor.


‘İŞ YERİNDE ŞİDDET VE TACİZ BİR İŞ GÜVENLİĞİ VE İŞÇİ SAĞLIĞI SORUNUDUR’

Sözleşmede vurgu yapılan bir diğer önemli nokta ise iş yerinde şiddet ve tacizin yaratabileceği çeşitli risklerin, özellikle de psikolojik risklerin mesleki güvenlik ve sağlık kapsamında değerlendirilmesi gerektiği (madde 9). Sözleşmenin 10. maddesi ise işverenleri sadece çalışma yaşamında değil ev içi şiddetin iş üzerinde yaratabileceği riskleri tanımaya ve bunlara karşı makul ölçüde çözüm getirmeye, toplam olarak kadına yönelik şiddet karşısında sorumluluk almaya davet ediyor.

SÖZLEŞMELER ÖNEMLİ, MÜCADELE BAKİ

ILO 190’ın şimdiye dek işyerinde kadına yönelik şiddet ve taciz konusunda yazılmış en kapsamlı metin olduğu söylenebilir. Ama hem kendi tarihimiz hem de bugünümüz en güzel yasaların uygulanmadığı takdirde kağıt üzerinde kalan süslü cümlelerden ibaret kaldığını gösteriyor bize. En yakın örneğini İstanbul Sözleşmesi ve 6284 Sayılı Kanun’un asgari düzeyde bile uygulanması bir yana ortadan kaldırılması girişimlerine karşı yürüttüğümüz mücadeleden biliyoruz. Yine kendi deneyimlerimizin öğrettiği bir şey var ki, işyerlerinde tacize karşı kadınlar arasında dayanışma, birlik ve örgütlülük kurulmadan tacizcilere ve tacize karşı en ufak bir adım bile atılmıyor. Bu dayanışma ve örgütlülükten yoksun kadınlar işten atılma korkusuyla susmaya mahkum bırakılıyor.

Elbette, ILO 190, iş yerinde şiddet ve tacize karşı mücadelede ulusal yasaların oluşturulmasında önemli bir dayanak olabilir. Ama milyonlarca emekçi kadının yaşadığı gerçeklik ortada dururken bir dayanak olmaktan öteye geçmesi mümkün değil. İşyerinde işçi komiteleri ya da sendikal temsilin olduğu yerde temsilcilikler düzeyinde bir örgütlülük sağlanması, toplu iş sözleşmelerinde esas maddelerin içerisinde yer alması ve disiplin kurullarında özel yaptırımların ele alınması gerekir. Zira kadın bedeninin ataerkil tahakküm altına alınmasını emek sömürüsünün bir unsuru haline getiren bu sistemde dönüştürücü olan işçi-işveren arasında kurulacak “sosyal diyalog” değil, kadınların özgürleşmesini esasları arasına alan sınıf mücadelesidir. Bu da deneyimle sabit bir toplumsal gerçekliktir.


ILO, İŞÇİ-İŞVEREN-HÜKÜMET ARASINDA ‘SOSYAL DİYALOG’ YÖNETİMİ ESAS ALIYOR
ILO, Birleşmiş Milletler’e bağlı olarak özel bir gündemle kurulan ilk kuruluş. O zamanki adıyla Milletler Cemiyeti’nin oluşum sürecinde 1919 yılında kuruldu. Kuruluşu itibarıyla İkinci Enternasyonal’in (1889-1916) dağılmasının yarattığı boşluktan faydalanarak ve SSCB’nin önderliğinde kurulan 3. Enternasyonel’e (1919-1943) kapitalist dünyanın verdiği kurumsal bir yanıt olarak değerlendirmek mümkün. Zira esas olarak sınıf mücadelesini değil, “hükümet-işveren ve işçi temsilcileri arasında ortak çıkarlar için yürütülen her türlü müzakere, danışma veya bilgi alışverişi” olarak tanımlanan “sosyal diyalog” yöntemini benimsiyor. ILO Yürütme Kurulu 28 hükümet, 14 işveren ve 14 işçi temsilcisi olmak üzere 56 üyeden oluşuyor ve her yıl mart, haziran ve kasım olmak üzere yılda 3 kez toplanıyor.
ILO 190 2021’DE RESMEN YÜRÜRLÜĞE GİRİYOR

ILO’nun 190 Sayılı “Şiddet ve Taciz” sözleşmesi Yürütme Kurulu tarafından 25 Haziran 2019’da oluşturularak imzaya açıldı. Her ILO sözleşmesi gibi, en az iki ülke tarafından kabul edilmesinin ardından 12 ay içerisinde yürürlüğe girmesi gerekiyor. ILO 190, 12 Haziran 2020’da Uruguay, 25 Haziran’da Fiji tarafından ve 11 Kasım’da Arjantin tarafından imzalandı. 25 Haziran 2021’de ise resmen yürürlüğe girecek. Toplam 20 maddeden oluşan sözleşmenin Türkiye’nin de içerisinde yer aldığı 187 üye ülke tarafından imzalanması bekleniyor.

Fotoğraflar ve görseller: Birleşik Metal-İş Sendikası, Petrol-İş Sendikası, Freepik

İlgili haberler
Fabrikalarda şiddet ve taciz: Ses çıkarmak kolay d...

Fabrikalarda taciz alabildiğine yaygın, kadınlarsa borç yükü, işten atılma kaygısı, ‘adım çıkar’ kor...

Tacizciden ancak emekli olunca kurtuldum

Taşeron işçi olarak çalışan Serpil ve iş arkadaşları, uzun süre amirin taciz ve mobbingine maruz kal...

İş yerlerinde taciz: Anlatması zor, çözmesi örgütl...

Sağlık, büro, temizlik, belediye işçisi kadınlar iş yerlerinde karşılaştıkları tacizi anlatıyorlar....