Bu masada yok yok! Gündemimiz bol: vergi kesintisi, bir işçi direnişinin öğrettikleri, toplu iş sözleşmesi deneyimi...

Yönetmenliğini Saeed Roustayi üslenen Leyla’nın Kardeşleri filmi İran’da yaşayan yoksul bir ailenin hikayesi. Film ailenin tek kızı olan Leyla’nın hayat mücadelesini mercek altına alıyor.

Dizinin yayına girdiği bu dönemde basın özgürlüğünü kısıtlamaya yönelik uygulamaların artmaya başlaması kamuoyunda oldukça tartışılıyorken, bakalım ekrana yansıması nasıl olmuş?

Sağlık, eğitim, beslenme... Yeldeğirmeni' nde kadınlar, 2024 bütçesinden ne istediklerini konuştu.

Bakanlık hangi kriterlere göre nafaka düzenlemesi yapmak istiyor! Zaten hem maddi hem manevi olarak yıkım yaşadığımız bu dönemde, bir yıkım da devletin kendisinden geliyor.

‘Okulun açılmaması, tam olarak emekçilerin sorununu görmemek, taleplerine kulak tıkamak… Aslında nasıl yönetmek istediklerinin açık bir örneği.’

9 senedir gitgide büyüdük. Geçen sene bin kişiyle yaptığımız etkinliğimiz, bu sene daha kalabalık geçecek. Yaşadığımız bunca kötü haberlere rağmen yan yanaysak umuttur bu.

İş yerinde sorumluluğum çok fazla olduğundan çok yoruluyorum. Aynı şekilde evde de bütün sorumluluk bende olduğu için çocuğun okulu, yemek, temizlik, alışveriş derken yorgunluğum bitmiyor.

Umutsuzluğun sürekli pompalandığı bu dönemde, sürekli birlik olmak gerektiğinden bahsedip elini taşın altına sokmaktan imtina etmek bir şeylerin değişeceğine olan inancı da zayıflatıyor.

Kadro mudur beklediğim yoksa Azrail mi bilmiyorum. Ama şunu iyi anladım ki ne hükümet, ne karakol ne yargı bizi koruyor. Güvenceli işiniz, insanca yaşayacak ücretiniz yoksa mahalle bile değiştiremiyor

Bedenlerimiz kaldırmıyor artık. Çocuklarımızı göremiyor, evliliklerimiz sonlanıyor, yaşadığımız depresyon nedeniyle intiharın eşiğine getirilmiş durumdayız.

Biraz da aşk konuşalım. Bu dönem oldukça popüler olan 'Kimler Geldi, Kimler Geçti', modern zaman ilişkilerini anlatırken ilişkilere dair tartışmamız gereken birçok noktayı da ortaya koyuyor.

İstanbul Sözleşmesi’nin gereği yapılmadığı için kadın cinayetleri her yıl katlanarak artıyor. Bu hale bir gecede mi geldi bu toplum?

İşe alınırken işçilere kadere inanıp inanmadığı, alınyazısına göre mi hareket edeceği, sendika hakkında ne düşündüğü soruluyor, örgütlenme olursa haber vermek için yemin ettiriliyorlar.

‘Kaynak yok diyorlar halka yok kendilerine var. Bütün yük de halkın omzunda… Bu kampanyaya sahip çıkarız biz.’

‘Genç bir işçi kadın olarak sizlere sesleniyorum, bir patronun cebine giren para ile bir işçinin cebine giren ücreti karşılaştırın.’

Seçimler konuşulurken sohbet de memleketin hali de dönüp dolaşıp Suriyelilerin Türkiye’ye gelmesine bağlanıyor. Ülkedeki her sıkıntıdan sorumlu tutulan Suriyeliler ne diyor kendilerinin suçlanmasına?

Mücadele sadece patronlara karşı değil, kapitalist sınıfın bir uzantısı haline gelen sendikal bürokrasiye de karşı!

Aslında o da istiyormuş hakkını aramayı, fakat beni kıskanıyormuş. Ben ona göre girişken olduğum için ‘Benim önüme geçersen zoruma gider. Sonuçta ben erkeğim kaldıramam bunları...’ dedi.

Geçtiğimiz hafta Batı Şeria’da yüzlerce kadın, 21 yaşındaki Israa Ghrayeb’in ailesi tarafından “namus” gerekçesiyle öldürülmesinin ardından sokaklara döküldü.

Editörden