‘İnsanın yeşil parka alası geliyor’
Şimdilik dört işim, günlük giderlerim ve 10 bin TL borcum var. Kendimi bir parodi dizisinde hissediyorum. Çözümü de belli aslında...

Başlıktaki söz geçmiş dönemlerde çekilen bir parodi dizinin repliğiydi. Hayatın içinden esprilerle, inceden eleştirirken güldüren bir diziydi. Şu sıra sanki bir parodi dizinin içindeyim. Kendimi öyle hissediyorum. Hem yaşıyor, hem eleştiriyor hem de gülüyorum.

Üç yıl kadar oldu sanırım, sosyoloji okumaya çalışıyorum. Harcını yatırabildiğim dönemleri sayarsak 3 yıl kadardır da 1. sınıf medya ve iletişim okuyorum. İki yıllık bölümü 3 yıla yaymakta büyük meziyet olsa gerek (!) Alamadığım bir formasyon da var ayrıca. Sosyolog olunca atanamıyorum bari felsefe grubu öğretmenliğinden atanırım düşüncesi en trajikomik olanı. İkisinin de atamasının olmadığı koşullarda fazladan verilen 2 bin 150 TL.

Bir de günlük masraflar ve ev var tabii. Onları da kalem kalem yazmak istiyorum bilmeyeni olmasa da:

Ev kirası: 450 TL
Ev, Van’da deprem öncesinde yapılan bir TOKİ’de, çarşıya 20 dakikalık bir araç mesafesinde, 2+1.

Doğal gaz: 640 TL
Van’da termometre -10, kombi derecesi ise 45. Faturada 10 kalem vergi, zamlı fiyattan 5’nci zam yapılmış orijinal hali.

Elektrik faturası: 72 TL
İki kişi yaşadığımız evimizde bulaşık ve çamaşır makinesini haftada iki defa kullanıyoruz, fırında en son ne zaman bir şey pişirdik hiç hatırlamıyorum, kettle denen icat bizde hiç kullanılmaz, bilgisayarı 1 yıldır görmedim, ütüyü hayattan bezmediğim zamanlarda yapıyorum. Ampullerle televizyonu kapatmak ise imkansız, bunlarla bu fatura böyle gelmez zaten. Meselenin aslı ise Van’da elektrik direklerine çıkarılan sayaçlar ve özelleştirilen elektrik idaresi.”

Su faturası: Eski borç 640 TL - Yeni borç 40 TL
“3 yıldır kiracısı olduğum evin su faturasını henüz ödeyemedim. Metreküpü en ucuz olan sonuçta diye rahatlatıyorum kendimi. Suyu da kesmiyorlar neyse ki.”

Günlük yol parası: 10 TL
Evden çarşıya, çarşıdan kampüse... Parasını geçtim 2 saat sürüyor. 2 saatte yol mu? Biz nereden nerelere gidiyoruz diyenler çıkacaktır muhakkak. Lakin burası merkez nüfusu 600 bin küsur olan bir il.

Günlük yemek: Min. 10 TL - Max. 20 TL
Ya esnaf lokantası ya da henüz gram sistemine geçmeyen tartısı kendi gözü olan tavuk döner satan başka dükkanlar.”

Telefon faturası: Toplam 200 TL
Evde internet olmasa da internet faturasından daha fazla gelen iki telefon faturası var.

Şimdi bunları neden söylediğimi açıklayayım. Öğrenciyim. Evet burs da alıyorum. Ama burs ev kirasına anca yetiyor. Gerçi geçenlerde zam yaptıkları müjdesini vermişlerdi. Evet evet, açıklarken bir havaii fişeklerinin eksik olduğu o gün. Neyse, sözün özü geriye kalanlar için çalışmak gerekse de, burada o da ayrı bir sorun. Kafede ya da benzeri bir yerde çalışırsan 13 saat 45 TL. Parası iyileştirilmiş yerlerin saatleri kötü. Sanayi kenti de değil ki bir fabrikada çalışayım diyemiyorum, hem dediğim gibi sanayi kenti değil hem de tam zamanlı kullanamadıklarını işe almıyorlar zaten. İşin niteliği de önemli tabii onu da bulursan.

Ben de nitelik-para-saat üçlemesinin içinde gide gele çözdüm sistemi. Üç anket şirketiyle çalışıyorum. Saatlerine ben karar veriyorum sonuçta. Ama akşam eve geldiğimde konuşmaktan ve yürümekten mecalim bitmiş oluyor.

Sonra biraz da ‘sanatseviciyim’(!) Bunun hikâyesini anlatmak istiyorum ama. Tiyatroya gidecek param yokken bulduğum bir taktikti, sonra işim oldu. Afişlerini astığım oyunlara ücretsiz girmeye başladım. Şimdi özel bir oyun oldukça afişlerini asıp oyunlarına girmeye çalıştığım şirketin bir üyesiyim. Şirket dediysem kağıt üstünde işte. Öyle biz bize bir şeyler yapıyoruz. Bu işi ben yapabilir miyim diye düşünmedim değil, ama öyle düşünmekle de olmuyor. Hem bir yerde çalışıp hem başka yerde tiyatro oyunu düzenlemek olmuyor öncelikle. Her işin bir raconu var sonuçta. Konser bu racona dahil değildir diye bir çözüm bulmuştum vaktiyle, bir iki işten sonra havlu attım.

Şimdilik dört işim, günlük giderlerim ve 10 bin TL borcum var. Ekonomik krizin sancılarını yaşıyorum. Yaşadıklarımın bir sistem sorunu olduğunu bildiğim ve gördüğüm için kendimi bir parodi dizisinde hissediyorum. Çözümü de belli aslında. Benim de yeşil parka alasım geliyor...

İlgili haberler
Kaşığın ucuyla bize, kepçeye kendilerine...

Bizim gibi evine bakan insanları sefalete sürükleyen devlet vekilleri, bizim aldığımız maaşla kaç gü...

Vay be ne jest ama!

Kadın işçiler asgari ücrete yapılan zamma şaşkın değil. ‘Jest yapacağız’ diyen Cumhurbaşkanına da, ‘...

‘Çocuklarımı düşünmeyeni ben de düşünmem’

Ankara Onkoloji Hastanesinde çalışan kadın işçilerin gündemi asgari ücret. Hükümete öfkeli olan işçi...