DERGİMİZDEN
Her gittiğimiz yerde “Aman dikkat edin, sizi sömürmesinler” gibi telkinler alıyorduk. Demek ki ülkemizde engelli çocuk sahibi olmak sömürüye açık olmak demekmiş.
16 ülkeden 1200 delegenin, 28-30 Eylül’de Ekvador’un Quito kentinde bir araya geldiği Buluşma, bölgedeki kadın mücadelerinin zirve toplantısı bir anlamda.
25 Kasım’a doğru... Şiddetin türlü biçimlerinin yoksulluk, işsizlik ve güvencesizlik ortamında nasıl daha da ağırlaştığını ve kurtuluşumuzun nasıl mümkün olabileceğini tartışıyoruz dergimizde...
“İki satırlık adamları ömrümüze musallat etmemek” için satırlarca yazdığımız direnç hikayelerimize ve hayatlarımıza sahip çıkıyoruz...
Bugün kadınların kendi hayatları üzerinde her türlü şiddetten azade olarak karar verebilme mücadelesi daha görünür bir biçimde kapitalizmin kalbinde, kapitalizme karşı bir mücadele haline geldi.
Bu benim kız çocuğuna olan inancım, güvenimle ve örgütlü olmamın bilinci ve gücüyle başlayan bir kadın hikayesidir.
Kadınlar mücadeleyle güçlendikçe, öğrendikçe, omuz omuza verdikçe yaşama tutunuyor, şiddete karşı durma cesareti gösteriyor. Dayanışmanın bir parçası oldukça da değişiyor ve etrafını değiştiriyor.
Cesaretli olmakta ve yargıya başvurmakta cesur davranmalıyız. Yargı erkekleri her ne kadar iyi hal indirimleri, haksız tahrik indirimleriyle korusa da biz mücadele etmekten vazgeçmemeliyiz.
Daha önce birkaç kez Ekmek ve Gül’e yazdı Nazlı kendini bulma hikayesini. Ailesinin tüm baskılara inat, yaşamını kurmak için hâlâ direniyor.
‘Şimdi çok mutluyum, yarım kalan eğitimimi dışarıdan tamamlamaya çalışıyorum. Kadınlar gerçekten çok güçlü; sadece bu gücü ortaya çıkaracak bir şeylere ihtiyacımız var.’
Viola’nın İtalya’da köhne namus anlayışına attığı ilk tokat bugün kadın haklarını en ileri boyuta taşımak için gerici yasalara karşı bilinçli politik bir mücadele vermemiz gerektiğini gösteriyor
Sığınmaevinde yaşayan 5 kadının yaşanmış hikayelerinin anlatıldığı ‘Mor’, kadına yönelik şiddeti tiyatro sahnesine taşıyor.
Herkesin sığınmaevinden haberdar olduğu sığınamayan kadınların hikayesi Kadın Sığınağı.
Sendikaya üye olmayan kadın emekçilerin tamamına yakınının kadınların sendikalara üye olmaları gerektiği yönünde olumlu görüş bildirmesi dikkat çekici ve umut veren bir sonuç olarak ortaya çıktı.
Kartal Belediyesi’nde sendikalaşma haklarını kazanan ve ‘gerçek bir kadro’ mücadelesi sürdüren taşeron işçilerin eşleri: Bu kölelik düzenine herkes karşı çıkmalı!
Krizi gerekçeli dayatmalara tepkisini dile getiriyor metal işçisi bir kadın: ‘Yarış atı gibi bizi akşama kadar koşturuyorlar. Biz bu durumdan şikayetçiyiz.’
Bu yaşıma kadar birkaç kez kriz gördüm. Ama böylesini ilk defa görüyorum. Şu an ülkemizde ne tarım ne hayvancılık yapılabiliyor. Bir de ülkede kriz yok deyip yalancılıkla suçluyorlar.
Bu sistem, bu çark nasıl dönüyor biz işçiler gerçekten yetişemiyoruz. Her geçen gün daha çok çöküyorlar gırtlağımıza.
Hayatımızı, bizi mutlu kılan şeyleri de elimizden alıyorlar. Ailelerle, arkadaşlarımızla, sevdiklerimizle geçirebileceğimiz güzel zamanları elimizden alıyorlar.
“Markamın ismini Parzun koydum. Ana dilim olan Zazaca’da süt süzmek için kullanılan torbaya deniyor. Bendeki karşılığı ise arınmak.”
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.