Anadilimizde hizmet almak, şiddete karşı korunmak hakkımız!
‘Kürt kadınların uğradığı şiddet karşısında devletin özel önlemler almak gibi bir ödevi var.’

İktidarla kadınların İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme çekişmesi son yıllarda hep gündemimizin üst sıralarındaydı. Ne zaman sözümüzü söylemek için meydanlara çıksak, özel gündemimiz ne olursa olsun “İstanbul Sözleşmesi yaşatır” demeyi de hiç ihmal etmedik. Zira karşı karşıya olduğumuz şeyin farkındaydık. Bugüne geldiğimizdeyse bir gece yarısı Cumhurbaşkanı kararı ile Sözleşme “feshedildi.” Bir de üzerine “Bu iş burada bitti” denildi.

İstanbul Sözleşmesi’nin kadınların kadın olmaktan dolayı yaşadıkları her türlü şiddet biçimiyle etkin, çok yönlü ve bütüncül bir mücadeleyi öngören bir içeriği olduğunu biliyoruz. Sözleşme’nin “Temel haklar, eşitlik ve ayrımcılık yapılmaması” kenar başlıklı 4. Maddesinde Sözleşme hükümlerinin, özellikle de mağdurların haklarını korumaya yönelik tedbirlerin, cinsiyet, toplumsal cinsiyet, ırk, renk, dil, din, siyasi veya başka tür görüş, ulusal veya sosyal köken, bir ulusal azınlıkla bağlantılı olma, mülk, doğum, cinsel yönelim, toplumsal cinsiyet kimliği, sağlık durumu, engellilik, medeni hal, göçmen veya mülteci statüsü veya başka bir statü gibi, herhangi bir temele dayalı olarak ayrımcılık yapılmaksızın uygulanmasını temin etme yükümlülüğü veriyor.

Tıpkı en temel insan haklarını güvence altına alan tüm metinler gibi eşitlik vurgusu içeriyor. Hepimiz temel haklar bakımından birbirimizle eşitiz. Özel farklılıklarımız bu metinlerin her birine göre önemsiz. Ama gerçekte böyle mi yaşıyoruz? Yaşamıyoruz tabii…

SÖZLEŞME FATMA ALTINMAKAS İÇİN UYGULANSAYDI EĞER…

Fatma Altınmakas ismi hafızamızda çok taze. Muş’ta evli olduğu erkeğin kardeşi tarafından sistematik olarak cinsel saldırıya maruz kalması ve tehdit edilmesi sebebiyle jandarma karakoluna şikâyetçi olmaya giden Fatma’nın Türkçe bilmediği için ifadesinin doğru düzgün alınamadığını, Fatma evli olduğu erkek tarafından öldürüldükten sonra öğrendik.

İstanbul Sözleşmesi uygulansaydı Fatma şikayetçi olmak istediğinde bir tercüman eşliğinde ifadesi alınırdı. Ardından hukuki süreç doğru düzgün işletilirken Fatma’nın güvenli, gizlilik içinde, fiziksel koşulları itibarıyla yaşamaya elverişli bir kadın sığınmaevine gitmesi sağlanırdı. Sözleşme gereği psikolojik ve fiziksel sağlığına kavuşması için uzman desteği sağlanırdı. Yani Fatma bugün hayatta, ona cinsel saldırıda bulunan kişi cezaevinde olurdu. Fatma’nın iyileşmesi için gerekli koşullar sağlanır, desteklenirdi.

Oysa sözleşmenin yüklediği hiçbir ödev yerine getirilmedi Fatma için. Bir tercüman bile temin edilmedi. Kürtçe konuştuğu için ifadesi dahi doğru düzgün alınmadı. Evli olduğu erkek tarafından öldürüldü. Hem cinsel saldırıya uğradı hem de büyük bir ayrımcılığa. En doğru sözü de Fatma’nın kardeşi söyledi sonra; “Ablamın katili tek kişi değil…”

DEVLETİN ÖZEL ÖNLEMLER ALMAK GİBİ BİR ÖDEVİ VAR!

Türkçe bilmediği için en temel yaşamsal ihtiyaçlarını gideremeyen, eğitimde büyük zorluklar yaşayan, sağlık hizmetinden yararlanamayan Kürt nesilleri yaşıyor bu ülkede. Yakın geçmişin can yakıcı anıları değil, bugünün gerçeğinin bir parçası bu durum. Fatma Altınmakas’ın yaşadıkları da bunun en yakın en yakıcı örneği değil mi?

KADES’te Kürtçenin dil seçenekleri arasında bile olmadığını düşününce, yalnızca Kürtçe bilen kadınların devletin şiddetle mücadele politikasında nerede konumlandırdığının önemli bir işareti.

Kürt kadınların uğradığı şiddet karşısında devletin özel önlemler almak gibi bir ödevi var. Şiddet mağdurları için var olan kamu hizmetleri hem ciddiyetle geliştirilmeli hem de Kürtçe hizmet temin edilmeli. Kadınların yaşadığı bölgesel ve özel ayrımcılık şekillerine karşı özel politikalar hayata geçirilmesi için çalışmalar yapılmalı.

Bugün olduğumuz yerden her ne kadar tüm bu basit ama önemli önlemler çok uzak dursa da, kendi mücadele tarihimizden haklarımızı nasıl kazanacağımız biliyoruz. Ekmek ve Gül okuru kadınları tam da bu amaçla, eşitliği kazanmak ve ayrımcılığı önlemek için çalışan derneğimiz Dersim Yenigün Kadın Dayanışma Derneğinde buluşmaya, neye ihtiyacımız olduğunu, neyi nasıl yapacağımızı birlikte konuşmaya, olduğumuz her yerde bir araya gelmenin yollarını bulmaya çağırıyoruz.

Fotoğraf: Ekmek ve Gül

İlgili haberler
8 Mart’ta yaptığımızı 1 Mayıs’ta da yapalım!

Samatya Ekmek ve Gül Grubundan sağlık emekçisi kadınlar 8 Mart’ta gerçekleştirdikleri birliği 1 Mayı...

5 soruda İstanbul Sözleşmesi

Cumhurbaşkanı’nın bir gecede çekilme kararı aldığı İstanbul Sözleşmesi’ne ilişkin soruları 5 maddede...

Her gün bize yaşatılan korkulara artık son

20 yaşında üniversite öğrencisi genç bir kadın, harçlığını çıkarmak için çalıştığı işyerinde, bir mü...