Depo işçisi kadınlar ilk kez eylem alanındaydı
Berivan Balkay, Esenyurt’ta depo işçisi kadınların İstanbul Sözleşmesi tartışmalarını ve ardından birlikte eylem alanında yaşadıkları dayanışmayı anlatıyor…

Memleketin en muhafazakâr kesimlerinin desteğini seçim öncesinde kendine yedekleyebilmek üzere Cumhurbaşkanının “feshetme” kararı aldığı İstanbul Sözleşmesi’ne kadınlar sahip çıkmaya devam ediyor. Kadınların kimisi komşusuyla, kimisi annesiyle, kimisi iş arkadaşıyla mesaiden çıkarak yaşamına yapılan bu saldırıyı geri püskürtmek üzere soluğu eylemlerde aldı. Biz de bu tartışmaların sürdüğü, işçilerin yoğun yaşadığı Esenyurt’tan sesimizi yükseltiyoruz, “İstanbul Sözleşmesi bizim, vazgeçmiyoruz!” diyerek...

İŞYERİNDE TARTIŞMA ÇOK SINIRLI

Esenyurt’ta yaklaşık 5 bin işçinin çalıştığı bir depodan kadınların kimiyle evinde, kimiyle ise sözleştiğimiz üzere İstanbul Sözleşmesi için yapılan eylem alanına gitmeden önce buluşup konuşuyoruz. Önce depo işçisi kadınlardan biriyle evinde bir araya geliyoruz. Her buluşmamızda çayın demiyle, sofranın sıcaklığıyla pekişiyor sohbetimiz. Daha koltuğa oturur oturmaz şunu söylüyor: “17 yaşında bir kızı öldürmüşler bugün, hem de hamile. Ya bu nasıl bir şey, benim aklım almıyor, Sözleşmeden çekildikten sonra 3 gün içinde 7 kadın öldürülmüş, arkadaşım söyledi. Hâlâ her şey iyi gidiyor gibi göstermenin derdindeler.”

Bunları söylerken işyerinde Sözleşme’ye ilişkin hiçbir tartışmanın da sürmediğini belirtiyor. Aslında bir yanıyla kadınların İstanbul Sözleşmesi’ni umursamadığını düşünüyor. En çok tartışılan şeylerin ise ekonomik meseleler olduğunu ama mesele kadın haklarına gelince kadınların da dahil olmak üzere herkesin sessiz kaldığını belirtiyor. Kendisi daha çok haberlerden ve sosyal medyadan İstanbul Sözleşmesi tartışmalarını takip ediyor.

‘BEN BUNA SESSİZ Mİ KALAYIM?’

Birlikte eyleme gitme kararı aldığımız işçi kadınlarla, eylem öncesi buluşuyoruz. Mesaiden geldikleri için biraz yorgunlar ama öfkeleri hiç de yorgun değil. Sosyal medya hesaplarından öldürülen her kadının ardından “İstanbul Sözleşmesi’ni uygula” paylaşımları yaptıklarını biliyorum, katılacakları eylemin görselini yine sosyal medyada günler öncesinden paylaşmaya başlamış ancak buna olumsuz tepkiler de almışlardı. İşçilerden biri bu olumsuz tepkilere karşı şunu söylüyor; “Senin ne işin var orada, gidecek misin o eylemlere gibi şeyler yazdılar ama yazanlara gereken cevabı verdim, Ekmek ve Gül’den Sözleşme’yle ilgili bir yazı gönderdim. Okusunlar ki asıl meselenin eşcinsellik olmadığını anlasınlar. Neymiş efendim eşcinselliği yaygınlaştırıyormuş. Ya her gün, istisnasız kadınlar öldürülüyor bu ülkede. Ya kocası öldürüyor, ya eski sevgilisi öldürüyor, ya babası öldürüyor, ya manyağın biri öldürüyor. Ama sonuç olarak öldürüyor! Ben buna sessiz mi kalayım?”

‘BİR KADIN DAHA ÖLDÜRÜLSÜN İSTEMİYORUM ARTIK’

Bir diğeri işçi ise şöyle anlatıyor fabrikadaki Sözleşme tartışmalarını; “İşyerinde İstanbul Sözleşmesi’nden haberi yok ki kadınların, kaldırıldığını nasıl bilsinler? Kimse okumak istemiyor, kimse haber izlemek istemiyor. Geçim derdi almış başını yürümüş, herkes borcunu harcını nasıl ödeyeceğinin peşinde. Onları da anlıyorum, hepimiz için geçim zor ama ben bir kadın daha öldürülsün istemiyorum artık.”

BİRBİRİMİZDEN GÜÇ ALDIĞIMIZ BİR GÜN DAHA…

Çokça yan yana gelip tartışmalar yürüttüğümüz depo işçisi kadınlarla ilk kez bir eyleme birlikte katılmanın heyecanıyla alana doğru yürüyoruz. Devletin söz konusu hak arama mücadelesi olduğunda kadınların da, gençlerin de, işçilerin de önüne kurdurduğu polis barikatlarının ve kalkanlarının bizi yıldırmasına izin vermiyoruz o gün, birbirimizden güç aldığımızı hissediyoruz. İşçi arkadaşlarımızdan biri en öne geçip pankartı tutuyor, diğeri ise hemen onun yanında elindeki dövizi yükseltiyor. Eylemdeki diğer kadınlar gibi onlar da bir arada olmanın getirdiği dayanışma gücü ile yükseltiyorlar seslerini; “Kararı geri çek, Sözleşme’yi uygula!” Aramızdaki konuşmalarda da heyecan ve öfkeyle “Daha çok işçi kadına anlatmalıyız İstanbul Sözleşmesi’ni” diyorlar. Eylem alanında hiç tanımadığımız, haklarına ve hayatlarına sahip çıkmak isteyen birçok kadınla yan yanayız…

DOĞRUYU ANLATMA SORUMLULUĞU

Depo işçisi kadınlar açısından en göze çarpan şey şu aslında; bugün İstanbul Sözleşmesi ile, yarın kadınlara yönelik başka bir hak gasbına karşı kadın dayanışmasının önemi fazlaca görünür halde. Hatta bu mücadelenin oturdukları semtlerde, mahallelerde, çalıştıkları işyerlerinde bir karşılığının olması gerekiyor. Peki ne yapmalıyız bunun için? Burada işçi kadınların hak gaspları ve baskılar karşısında “koşulsuz itaatkarlık” içinde beklemeyecekleri kesin. Çünkü tepkileri, “ama”ları, her geçen gün daha da büyüyor. Eylem alanında “İş arkadaşlarım görse ne tepki verirler, kötü yorum yaparlar mı yine, işveren görse işten atar mı” kaygısını bir kenara atıp pankartı tutmak için arkadaşımızın öne çıkıp gösterdiği cesaret, dövizlerini yükselterek öfkeyle hakları için sesini daha da yükselten kadın arkadaşlarımızın değiştirme arzusu “Peki ne yapmalıyız, nasıl yol almalıyız” sorusunu da cesaretle sormamız ve yol almamız gerektiğini gösteriyor. Öncelikle işyerlerine taşımalıyız tartışmaları, yemek molasında, çay molasında her fırsatta konuşmalıyız. Bizim gerçekleri birbirimize anlatma sorumluluğumuz var, haklarımızla ilgili söylenen yalanlara karşı doğruları yaygınlaştırmaya, insanların korkuyla, çekinmeyle fikirlerini ifade edemediği sessizlik sarmalını kırmaya ihtiyacımız var. Bunu yapabiliriz, çünkü bir kişi daha eksilmek istemiyoruz!

Fotoğraf: Ekmek ve Gül


İlgili haberler
Ekmek ve Gül Nisan 2021 sayısı

Ekmek ve Gül'ün yeni sayısında kadınlar İstanbul Sözleşmesi'nden çekilme kararına öfkelerini dile ge...

8 Mart’ta yaptığımızı 1 Mayıs’ta da yapalım!

Samatya Ekmek ve Gül Grubundan sağlık emekçisi kadınlar 8 Mart’ta gerçekleştirdikleri birliği 1 Mayı...

5 soruda İstanbul Sözleşmesi

Cumhurbaşkanı’nın bir gecede çekilme kararı aldığı İstanbul Sözleşmesi’ne ilişkin soruları 5 maddede...