İstanbul Eğitim Araştırma Hastanesi kadınları bu yıl 8 Mart’ta bir ilk yaşadı. Dört sendikanın üyesi kadınlar bir araya gelip bir etkinlik gerçekleştirdi. Hem de işyerimizde; ürettiğimiz, yorulduğumuz, evimizden çok vakit geçirdiğimiz yerde. Farklı bir havada bir araya geldik. Koltuklarımıza yan yana oturup, 8 Mart’ın tarihçesini, kendi çektiğimiz videoları ve duygularını paylaşan kadınları seyrettik ekranda. İşi gücü bırakıp kısa da olsa kendimize zaman ayırdık topluca. Duygulandık, ağlayanlarımız oldu. Müzikler içimizi kıpırdattı. Kol kola halay çektik.
“Olmaz” diyenler olmuştu, “Bu kadar farklı sendika bir araya gelip ortak bir şey çıkaramaz” demişlerdi. Oldu. Çok da güzel oldu. Hem neden olmasın? Biz yan yana çalışıp emek verirken kimse olmaz demiyor sonuçta. Bunu hep yapalım, daha sık bir araya gelelim dilekleri ile ayrıldı kadınlar salondan.
8 Mart’ın değerlendirmeleri yapılırken şiddetsiz, sömürüsüz bir yaşam talepleri dillendirilirken bir gece yarısı Cumhurbaşkanı kararı ile Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekildiği haberine uyandık. Biz daha işyerimizde İstanbul Sözleşmesi ne getiriyor, neden uygulanmıyor tartışmaları yaparken şimdi ortadan kaldırılmasıyla karşı karşıyayız. Bu sefer tersinden de olsa daha çok gündemimizde oldu. Sorduk bu işin muhataplarına, kadınlara;
Sabiha, “Suçlular ceza almasın, ‘O erkektir yapar’ mantığı, erkek egemenliği devam etsin diye bence…” diye başladı söze.
Sakine getirdi devamını: “Bu ülkede korkmadan yürüyebilmek istiyorum. Ben bir anneyim, evlatlarım sokağa çıktığında o korkuyu yaşamak istemiyorum, endişelerimden arınmak istiyorum. Bir kravata, takım elbiseye iyi hal indirimi olsun istemiyorum. Adalete inanmak, güvenmek istiyorum. Türkiye’nin bizim ülkemiz olmasını istiyorum, bizi öldürenlerin ülkesi değil. Kadınların adına erkeklerin karar vermesini istemiyorum. Ve şunu biliyorum ki İstanbul Sözleşmesi yaşatır. Kadına saygı...”
Handan ise “Devletimiz kadınlarımıza sahip çıkmazsa hiç kimse sahip çıkmaz. Kadına değer daha çok biter. Her yerde erkek üstünlüğü var, kadınlarımız eziliyor. Kadın dışarıda çalışıyor, evde çalışıyor, çocuklarla ilgileniyor; erkek ise dışarda çalışıp geliyor evde yatıp dinleniyor. Yine de bir bahane bulup kadınlarımıza şiddet uyguluyorlar. İstanbul Sözleşmesi’ni istiyoruz” diye dile getirdi tepkisini.
UMUT HEP VAR
Bu söyledikleri hep tekrarlanan şeyler belki. İşte İstanbul Sözleşmesi uygulansaydı, 6284 sayılı Yasa uygulansaydı biraz daha güvende hissedecekti kadınlar. Tek sorun fiziksel şiddet de değil tabii. Canımızı dişimize takıp çalışıyoruz hem işte hem evde. Karşılığı?
Verilen cevaplar hep YOK!
8 Mart öncesi Ekmek ve Gül olarak bir anket yapmıştık hem kamu emekçisi hem de işçi kadınlarla. Hepsinin derdi ortak: Kendini yalnız hissetme, evin geçimini sağlayamama, çocuğun bakımı, işyerinde baskı, evde kendine vakit ayıramama…
Öneri de onlardan geldi yine; “Ancak hepimiz bir araya gelirsek, hep birlikte çekersek elimizi işten o zaman anlarlar değerimizi” dedi birçoğu. Bunun nasıl olacağı konusunda ise kafalar karışık. Örgütlenmeye inançsızlık, sendikalara güvensizlik, idare korkusu. Haksız da sayılmazlar. Ama umut hep var.
Bir ay sonra 1 Mayıs... 8 Mart’ta yaptığımızı yine yaparız belki. Birlik, mücadele, dayanışma; ne güzel kelimeler değil mi?
Fotoğraf: Samatya Ekmek ve Gül
İlgili haberler
Ekmek ve Gül Nisan 2021 sayısı
Ekmek ve Gül'ün yeni sayısında kadınlar İstanbul Sözleşmesi'nden çekilme kararına öfkelerini dile ge...
İstanbul Sözleşmesi için eğitim emekçilerinin de s...
Ankara’dan 50 eğitim emekçisi kadının katıldığı araştırma; eğitim emekçisi kadınların İstanbul Sözle...
Her gün bize yaşatılan korkulara artık son
20 yaşında üniversite öğrencisi genç bir kadın, harçlığını çıkarmak için çalıştığı işyerinde, bir mü...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.