İşçi kadınlar Sözleşme’den çekilme kararını nasıl tartışıyor?
Pendik ve Tuzla Organize Sanayi Bölgesindeki fabrikalarda çalışan kadın işçiler, İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararının işçiler arasında nasıl tartışıl(ama)dığını anlatıyor…

Bir gece yarısı hukuksuz biçimde alınmış bir karar gibi dursa da aslında uzun süreden beri çeşitli bahanelerle İstanbul Sözleşmesi’ne her fırsatta saldırılıyordu. Neydi bahaneleri? “Aile yapısını bozuyor”, “Eşcinselliği özendiriyor”, “Kadınlar en ufak aile kavgasında erkekleri mağdur ediyor…” Çeşitli bahanelerle kadınların yıllardan beri mücadeleyle kazandığı İstanbul Sözleşmesi’nden çıkma kararı verdiler. Bu kararın kadınların kazanılmış haklarına saldırı olduğu gerçeği ile günlerdir sokaklarda taleplerimizi dile getirmek için mücadele ediyoruz.

GÜCÜ BÖLMEK İÇİN SUYU BULANDIRIYORLAR

AKP hükümeti gerici güçlerin eliyle “Sözleşme ahlakımıza uyumuyor” söylemini adım adım örgütlemeye çalışır durumda. Aslında bir yıldır il il, ilçe ilçe İstanbul Sözleşmesi’nden çıkmak için çeşitli çalışmaları sürdürdüklerini biliyoruz. Bunu yaparken de aynı zamanda bir bölünme de yaratmak istiyorlar çünkü kadınlar uzun süreden beridir her saldırıya mücadeleyle geri adım attırdı. İktidar, bu gücü bölmenin en etkili yolu olarak LGBT karşıtlığı ve ahlak meselesi üzerinden kafa karıştırmaya ihtiyaç duydu. Bu gerici propagandayı da işçi emekçi semtlerde yoğunlaştırdıklarını çok açık ifade edebiliriz.

Mesele işçi ve emekçi kadınlar arasında nasıl tartışılıyor? AKP istediği bölünmeyi yaratabildi mi? Bu sorunun yanıtını da ancak doğrudan işçi kadınların söylemlerinde arayabiliriz. Sendikalı bir fabrikada çalışan işçi kadınlarla Sözleşme’yi konuştuğumuzda bir tanesi, “Bu sabah bir şokla uyandım. Bu kadınları şiddetten koruyan bir yasaydı. Keşke böyle olmasaydı ama ne fayda. Fabrikada konuştuğum işçi arkadaşlarım da pek oralı olmadılar. Sonra benim çabamla konuşuldu” diyor. Konuştuğu arkadaşlarının bir kısmının “Ama iyi de eşcinselliği özendiriyor, bize böyle anlatıldı” dediğini, ama önemli bir kısmının da “Lanet olsun! Bir bu kalmıştı elimizden gitmeyen” diyerek tepki gösterdiğini aktarıyor.

Genel çoğunluğun bu konuda pek bir fikri yok. İşçilerin öncelikli gündemi daha çok diğer sorunlar gibi görünüyor: “Bu haftayı kovulmadan bitirebilecek miyim? Borçlarımı ödeyebilecek miyim? Mayıs ayının sonunda işten atılmaların önü açılacak, peki bana ne olacak?” gibi sorularla daha çok meşguller.

Sendikalı bir tekstil fabrikasında çalışan kadın işçi, iş yerindeki tartışmayı şöyle aktarıyor: “Yemek molasında konuştuk. Farklı partilere oy veren kadınlar vardı, aynı masada yemek yiyorduk. Ben laf attım. ‘Bakın bir gece yarısı Sözleşme’yi iptal ettiler’ dedim. Uzun bir sessizliğin ardından bir kadın arkadaş ‘Ya zaten uygulanmıyordu ki pek fark etmedi benim için’ dedi. Bir diğeri ‘Kadınlar bunu çok abartmıştı. En ufak tartışmada karakola koşuyordu. Ne oluyor o yuva? Küçük bir sebepten bozuluyordu’ dediğinde buna başka bir işçi kadın itiraz etti; ‘Ne alakası var? Hiçbir kadın durup dururken karakola gitmez. Ama bence daha çok dini değerlerimize pek uymuyor. LGBT’liler yüzünden kaldırıldı’ dedi ve tartışma sona erdi.”

BÖLÜNME YOK, KAFA KARIŞIKLIĞI VAR

Toplu iş sözleşmesi sürecine hazırlanan ve yoğun olarak kadın işçilerin çalıştığı bir başka fabrikadan bir kadın “İşyerimizde İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararını tartıştık fakat bu tartışma bir tepkiye dönüşmüş değil. İşçiler bu konuda birbirleriyle tartışırken herkes ‘Benim bildiğim daha doğru’ diye dayatmaya çalıştı. Bir işçi tartışma sırasında eylemlerden videolar, fotoğraflar açtı, ‘Ben İstanbul Sözleşmesi’ne karşı değilim. Sonuçta kadınların şiddet gördüğü gerçeği var. Ama bakın bu görüntülere, hep LGBT sözü. Bu duruma ben de karşıyım. Çünkü biz Müslüman bir ülkeyiz ve bu bizim ahlakımıza uygun değil’ dedi ve konuşma burada sona erdi, bu sözler üzerine kimse bir şey ekleyemedi” diye anlatıyor tartışmayı. İşçilerin bir kafa karışıklığı yaşadığı ortada. Fakat bu durum işçiler arasında bir bölünme, bir gerilim yaratmış değil. Fabrikadaki bu tartışma sonrası daha önce başka tartışmalarda yaşanabilen yüz yüze bakmama, konuşmama, bir araya gelmekten imtina etme gibi durumlar oluşmuyor. Yani iktidarın hedeflediği bölünme yaşanmıyor ama bu konu da bir daha açılmıyor. En çok konuşulan konu TİS süreci, “ne yapacağız” sorusu en çok TİS için soruluyor, bütün sohbetler en çok bu konu etrafında dönüyor.

BİLİNÇLİ VE ÖRGÜTLÜ BİR TEPKİ ÖRÜLMELİ

Pendik, Tuzla Organize Sanayi bölgelerindeki fabrikalarda örgütlü sendikalardan da sözleşmeye ilişkin işçileri bilgilendiren, tutum almaya çağıran bir tek adım atılmış değil. Birleşik Metal-İş Sendikasının örgütlü olduğu fabrikalarda ise kadın işçiler sosyal medyada taleplerinin taşındığı dövizlerle fotoğraf çekip yayınladılar, işyerinde İstanbul Sözleşmesi için çağrılar yapıldığı ifade edildi. Sendika üyesi kadınlara bu etkinlikleri soruyoruz. “Çok az kadınla sınırlı kaldı” diyor biri. Nedenini merak edip soruyoruz, “Genelde baş temsilci buna en hızlı kimi ikna ediyorsa onunla yaptı, yemek molasında ya da çay molasında hızlıca fotoğraflar çekildi. İşyerine yansıyan, diğer işçileri tartıştıran bir durum olmadı.” diyor. Aynı işyerinde çalışan bir diğer kadın işçi ise “Bizim sendikamızın görevi tek bu olmamalı. İşçinin tamamını bu sözleşme nedir, niye sahip çıkmak gerekir diye bilinçlendirecek bir şeye ihtiyaç var. Örgütlü olduğu koca koca fabrikalarda 5- 6 işçiyle fotoğraf çekerek olmaz, geride ‘Ben zaten Sözleşme’ye karşıyım’ diyen onlarca işçi var” dedi.

İstanbul Sözleşmesi’ne yapılan saldırılar elbette işçi sınıfın bir parçası olan kadınları da etkiliyor. AKP, politikalarını emekçiler arasında en geri söylemlerle örgütlemeye çalışıyor ve çoğu zaman da bir karşılık buluyor. Ama bu meselede görünen o ki söylemleri etkili bir bölünme yaratamadığı gibi büyük bir gündeme de dönüşmüyor. Bunun çokça nedeni var. En önemlisi işçilerin kendi hayatlarında daha acil gördükleri başka sorunları tartışıyor olması. Pandemi döneminde hayat memat meselesi haline gelen iş güvencesi bunların başında geliyor. Hal böyle olunca, iktidarın her türlü gerici söyleminin önüne geçmek için işyerlerindeki acil sorunlarla İstanbul Sözleşmesi’nden geri çekilme kararı arasındaki bağlantıları kurma ihtiyacı ortaya çıkıyor. Her meselede olduğu gibi, bunun da işçi kadınların sorunu olduğunu ama sorunun da işçilerin yaşadığı tüm sorunlardan bağımsız olmadığı bilincini ilmek ilmek örmek gerekiyor.

Fotoğraf: Ekmek ve Gül

İlgili haberler
Ekmek ve Gül Nisan 2021 sayısı

Ekmek ve Gül'ün yeni sayısında kadınlar İstanbul Sözleşmesi'nden çekilme kararına öfkelerini dile ge...

Depo işçisi kadınlar ilk kez eylem alanındaydı

Berivan Balkay, Esenyurt’ta depo işçisi kadınların İstanbul Sözleşmesi tartışmalarını ve ardından bi...

Anadilimizde hizmet almak, şiddete karşı korunmak...

‘Kürt kadınların uğradığı şiddet karşısında devletin özel önlemler almak gibi bir ödevi var.’