Kayyumların ve kriz etkisini derinden hissettiren Diyarbakır’da bir kadın, ‘Yani bu kayyum gelmiş hep fakirlere zahmet oluyor. Fakir daha fakir zengin daha zengin...’ diyor.

Kadın cinayetleri en büyük yaramız. Her ay onlarca kadın için çeltik atıyoruz ölümlere. Burhaniye’de kadınların her biri bir ağaca isim oluyor.

‘Üniversiteden mezun olup işsizlik yığınına katılan biri olarak gelecek kaygısını sonuna kadar yaşarken, bu dönemde bir sağlık çalışanının çocuğu olarak endişe ve korkularım çok daha arttı.’

Şiddete, kadın cinayetlerine karşı bir araya geliyor mücadeleyi büyütüyoruz. Bandırma’daki buluşmamızda, özgürlüğümüz için mücadelenin taşlarını nasıl döşeyeceğimizi birlikte konuşuyoruz...

Cinsel istismar, cinsel şiddet vakalarında idam ya da hadım önermekten değil; vaka olmadan önlem almaya, mağdurları korumaya ve toplumsal eşitliği sağlamaya yönelik politikalar üretmek gerekiyor.

Analık izni sonunda yarım çalışma hakkını kullanacak kadın işçi, hangi günler ve hangi saatlerde çalışacağına ilişkin talebini işverene iletir. Ancak kararı işveren verir.

Birbirimize sadece dertlerimizi anlatmıyoruz, çözüm önerileri de sunuyoruz. Anlattıkça çoğalıyor, çoğaldıkça da güçlenmeye devam ediyoruz.

Kaybettiklerimizin hesabını sormak, biz geride kalanların boynunun borcudur artık. Ve o borcu ödemeden düşmek de, susmak da, küsmek de, gitmek de yok!

‘Baba yadigarı ev elden gitti bu süreçte. O evi hayatım karşılığında o adama verdim. Artık elinde bir valiz ve 3 çocukla her zamanki gibi yine yalnızdım. Ancak bu defa mutlu bir yalnız.’

Salgın sürecinde sınır ötesinden şiddet, artan bakım yükü ve vahşi çalışma koşullarına ilişkin tablo, dünyanın her yerinde aynı dertlerden mustarip olduğumuzu açık seçik ortaya seriyor.

Ankaralı kadınlardan bir seçim sohbeti: Bu sistem iş birlikçi bir sistem ve asla halka yönelik bir sistem değil. Ayrıştırılmaya, sömürülmeye dur demek için birlik olmak zorundayız.

Eskişehir Osmangazi Üniversitesinde bir akademisyenin tacizine uğrayan Hilal, yaşadıklarını ve kadınların desteğiyle yürüttüğü mücadeleyi Ekmek ve Gül’e anlattı

İran’da Molla rejiminin baskı ve şiddet politikalarının yarattığı zorlukları birlikte sırtlayan hareketler birbirini tamamladı.“Jin, jiyan, azadi” sloganı kitleselleşti.

Suriye’de Esad rejiminin yıkılması her şeyin güllük gülistanlık olduğu anlamına gelmiyor. Göçmen kadınlar kendileri ve çocukları için kaygı duymaya devam ediyor.

Savaşın haklı ve kazanan tarafı olmadığının objektifiyle gösteren fotoğraf sanatçısı Zehra Saleki, çalışmasını savaşta ölen ve savaş raporlarında isimleri kaybedilen binlerce çocuğa ithaf ediyor.

Etrafa neşe saçan Nazan’ın yaşamı aslında hüzünle dolu. Çocuğu ve eşi için hastane koridorlarında süren mücadelesi umudunu söndürmüyor. Bizim de Nazan için yapabileceklerimiz var aslında…

'Bu süreç bize gösterdi ki yaşamak için yemek yemek, barınmak, su içmek ne kadar elzemse; daha iyi bir gelecek ve hayatta kalabilmek için de örgütlenmek o kadar elzem.'

Dokuz Eylül Üniversitesi Hastanesinde Sağlık-İş üyesi kadın işçiler toplu iş sözleşmesi taslağını hep birlikte yazma ve TİS taslağında taleplerinin nasıl yer aldığını anlatıyor.

Üniversite masraflarını karşılamak için günübirlik komilik yapan Irmak yaşadığı emek sömürüsünü, cinsiyetçiliği anlatıyor ve öğrenciler için eğitim desteği istiyor.

Filmin ilk sahneleri dışında tüm olaylar gasilhanede, tek bir mekanda ve bir günde geçiyor. Gasilhanenin her iki yanında duran banklar karakterlerin ‘karanlıklarını anlattıkları’ yer oluyor.

Editörden