Bizimkisi üç kuşak kadının göç hikayesi
Türkiye’den Almanya’ya göç hikayelerinin anlatıldığı ‘İş ve Göç: Buradan Hikayeler’ sergisi 13 Kasım’da açılacak. Sergide bir köşesi olan Nevriye Koç Cerit de göç hikayelerini Ekmek ve Gül’e anlattı.

Mannheim Teknik Müzesinde (Technoseum) 13 Kasım’da Arbeit&Migration: Geschichten von hier/İş ve Göç: Buradan Hikayeler adlı bir sergi açılacak. Sergi Almanya’ya göç edenlerin yanlarında getirip hatıra olarak sakladıkları bir eşyaları ve ülkelerine tatile gittiklerinde özlemini çektikleri Almanya’dan bir eşya çerçevesinde biçimlendirilecek. Sergide 1977 yılında Almanya’ya gelen, birkaç yıl önce vefat eden Bedriye Koçyiğit ve kızı Nevriye Koç Cerit’e dair bir köşe de olacak. Serginin Türkiye-Almanya İşgücü Sözleşmesi’nin 60. yılıyla doğrudan bir ilişkisi yok ama biz Nevriye Hanım’la annesi ve kendinin göç hikayesi üzerine konuştuk.

ANNEM ALMANYA’YI ÇOK SEVDİ

Annenizle başlayalım. Buraya gelişi nasıl oldu, zorluk çekti mi?

Annemin buraya gelişi, Türkiye’de yaşadığı sorunlardan dolayı kendinin de canı gönülden istediği bir şeydi. Babamın Almanya’ya gelmesinden sonra, hatta daha önce de “Allah rızkımı versin gavur elinde de olsun versin” derdi. Birkaç yıl önce burada vefat etti, vefat etmeden önce, defin işlemlerinin burada yapılmasını vasiyet etti. “Yaşarken oradaki topraklardan bir hayır görmedim, öldükten sonra da oraya gömülmek istemiyorum. Çocuklarımın yanında, burada kalacağım” dedi. Annem, Bedriye Koçyiğit, 1938 doğumluydu, 2018’de de vefat etti. Sekiz çocuğun en büyüğü olarak küçük yaşta sorumluluk üstlenmişti. Kardeşlerine baktı, tarlada çalıştı ve bu nedenle ilkokulu bile bitiremedi. Babası (dedem) tarımla uğraşma kararı almadan önce öğretmendi, sonra ne yazık ki çocuklarının okumasına izin vermedi. Yine de çocuklarından ikisi okudu, biri öğretmen, diğeri lise müdürü oldu. Anneme dönersek, 17 yaşında amcasının oğluyla evlendirildi. 1973’te beşinci çocuğuna hamileyken eşi (babam) Almanya’ya gitti. 1977 yılında da üç oğlan, iki kız beş çocuğuyla birlikte o da Almanya’ya, Bielefeld’e geldi.

Bedriye Koçyiğit| Fotoğraf: Nevriye Koç Cerit'in kişisel arşivinden 

ANNEM ÇOK ÇALIŞKAN VE TOLERANSLIYDI

Beş çocuk olmasına rağmen çalışabildi mi?

Başlangıçta tabii ki büyük sorunlar yaşadı, yeni bir yer, çocuklar... Buna rağmen birkaç ay sonra tarım alanında çalışmaya başladı. Çok çalışkan bir kadındı. Tarlalarda çalışıyordu, ben de onunla giderdim. Daha sonra temizlik alanlarında yarım günlük işlerde çalışmaya başladı. Sekiz yıl da mutfaklarda yardımcılık yaptı. Bu şekilde devam etti, annem hayatı boyunca hiç kimseye muhtaç olmadı, kendi hayatını idame ettirdi. Bu bizi de biçimlendirdi tabii ki, her zaman kendi ayaklarımızın üzerinde kalmamızı öğütlerdi. Türkiye’de bakış açısı biraz farklıydı, belki sorumluluklarından dolayı üzerimizde çok kısıtlamaları vardı. Ama buraya geldikten sonra ya sorumlulukları azaldığından ya da farklı yaşamları gördüğünden çok toleranslıydı. Annem babamla evliyken de kendi düşünceleriyle hareket ederdi. Babam fazla sorumluluk almayan bir insandı. Türkiye’deyken de buradayken de annem çoğunlukla yalnızdı. Babamın bazı yanlış hareketleri nedeniyle annem epey çile çekti. Şiddet yoktu ama maddi olarak zorluk yaşadı. Babamın birtakım yanlışları annemi yıprattı, beraberken pek fazla bir şey yapamıyordu ama çocuklar büyüyüp meslek sahibi olduktan sonra daha rahat oldu, daha sonra da ayrıldı. Annem bağımsızlığa doğru ilk adımının babamdan ayrılması olduğunu söylerdi. Başlangıçta cesaret edemiyordu ayrılmaya. Cesaret edemediği biraz da toplumsal baskıydı. Çevremizde boşanan hemen hemen yoktu. Kararında eşimin de büyük desteği oldu.

ZORDA OLAN KADINLARI ADETA ÇEKERDİ

Sergide annenize ait bir dikiş makinası da olacak. Terzilik de yaptı mı?

Almanya’ya geldikten sonra aile içinde dikişlerimizi de annem üstlendi. Bu bir nevi terzilik kendi kendine öğrendiği bir şeydi. Ölmeden önce emekli olmuştu, aldığı emeklilik maaşı çok azdı ama hiç yakınmadı. Annem burayı seviyordu, Alman komşularıyla çok iyi ilişkileri vardı, kendine geniş bir çevre oluşturmuştu. Aile içi şiddet gören kadınlara her alanda yardımcı olurdu, adeta o kadınları çekerdi. Kadınlarla gruplar oluşturmakta yetenekliydi, bu işi severek yapardı. Ölünceye kadar bu türden çabaları devam etti. Beni kadın çalışması yapmaya yönelten de eminin onun bu yapısı oldu.

Fotoğraf: Nevriye Koç Cerit'in kişisel arşivinden

GELDİĞİMDE 15 YAŞIMDAYDIM
Sizin buraya gelişiniz ve yaşadıklarınız hakkında bilgi verebilir misiniz?
Annem ve kardeşlerimle Almanya’ya geldiğimde 15 yaşımdaydım. Geldiğimde hayatın toz pembe olacağını düşünüyordum. Büyük bir hayal kırıklığı yaşadım. Yalnızlık, arkadaş çevresinden kopmak, okula başlayamamak, mesleğin olmaması, dil sorunu yaşamak. Meslek okuluna aldılar, iki ay falan gittim, sonra bıraktım. Çevremiz politik bir çevreydi, derneklere gittim, çok meraklıydım. Dinlemeyi, öğrenmeyi çok seviyordum. Bu nedenle belki ileri yaşlarda kendi çabamla akşam akedemisinde Almanca öğrendim. 17 yaşımda evlendim, öyle olduğu için de bir meslek eğitimi alamadım. Çocuklar olunca kendime ayıracak zamanım olmadı. Evleninceye kadar annemle mevsimlik tarla işlerinde çalışmıştım, daha sonra lokanta mutfağında çalıştım. Döner dükkanını kapatınca Mannheim’de belediyeye ait hastanede temizlik bölümünde çalışmaya başladım. Dokuz yıl çalıştım. Belediyeye bağlı olduğu için ücretler iyiydi, çalışma koşulları iyiydi, sonra özelleştirilince her şey kötüleşti. 2013’te emekli oldum. Emekli maaşım tek başıma yaşasam yetmez.

Fotoğraf: Sergi afişi

ALMAN ARKADAŞLARIM DAHA FAZLA

Almanlarla ilişkileriniz nasıldı?

Her zaman Alman arkadaşlarım daha fazlaydı. Hep kadın çalışması yaptım, değişik karma kadın derneklerinde ve Ver.di Sendikasında aktifim. Beraber etkinlikler yaparız, gezeriz, buluşuruz. Çocukluktan beri kız çocuklarının dışlanması beni rahatsız ediyordu, annemin bu konuda yaptıkları da beni etkiledi tabi ki. Beş kızım var, onlara da çok şükür bu özelliği geçirebildim.

KIZLARIM BURALI ZATEN
Kızlarınız ne yapıyor?
Kızlarım da üniversite bitirdiler. Bu nedenle tüm kadınlara önyargıları kırmalarını tavsiye ederim. Çocukların eğitiminde laf söylemek, öğüt vermek yerine örnek olmayı esas alsınlar, ben öyle yaptım. Okuldan döndüklerinde onlara günün önemli haberlerini okurdum. Şiir kitapları okumayı çok severdim, okumanın önemini anlatmak için tekerlemeler söylerdim. Kızlarım buralılar. İşlerinden, çevrelerinden memnunlar, biri bir İtalyan’la evli.
Bizim göç hikayemiz gördüğünüz gibi üç kuşak kadın hikayesi. En yaşlımız Almanya ile ilgili hiçbir şey bilmeden buraya geldi ama Alman dostlar edindi, boş durmadı, burayı sevdi ve başta da dediğim gibi bu topraklarda gömülmeyi istedi. Ben, okul eğitimimi almamama rağmen çalıştım, sosyal alanda aktif oldum, bir sürü faaliyetin içinde yer alıyorum. Kızlarım için ise şimdiki durumları, buralılıkları normal, burada doğdular, okudular, meslek sahibi oldular. Üç kuşak kadının uyum hikayesi de diyebiliriz bizim hikayemize.

Manşet fotoğrafı: Nevriye Koç Cerit'in kişisel arşivinden 

İlgili haberler
İsviçre’de bir göçmen: Madam boom boom

İskoçya’dan İsviçre’ye uzanan bir hikayenin başrolünde göçmen bir kadın: Madam boom boom. Parti üyel...

Kadınlığın göçmen, sığınmacı hali: Dayanışmaya dah...

Göç ve Sığınma Rejimindeki Kadınlar ve Toplumsal Cinsiyet Temelli Şiddet Konferansında dile gelen ge...

Almanya’da göçün 60. yılı ve kadınlar…

Türkiyeli işçilerin Almanya’ya gelişlerinin 60.yılında, göçmen kadınların yaşadıklarına bakalım...