Kadınlığın göçmen, sığınmacı hali: Dayanışmaya daha çok ihtiyaçları var
Göç ve Sığınma Rejimindeki Kadınlar ve Toplumsal Cinsiyet Temelli Şiddet Konferansında dile gelen gerçekler, kadın dayanışmasının sınır tanımamasının ne kadar hayati olduğunu gösterdi.

Şirin Ahmet Tekeli Kadın Hukukçuları Destekleme Vakfı tarafından gerçekleştirilen “Göç ve Sığınma Rejimindeki Kadınlar ve Toplumsal Cinsiyet Temelli Şiddet” adlı uluslararası konferans, çok sayıda kadının katılımı ve oturumlarda yapılan tartışmalarla sona erdi.

SAVAŞ SONRASI GÖÇLER EN ÇOK KADINLARI VE ÇOCUKLARI ETKİLER

Konferansın açılış konuşmasını Halkların Demokratik Partisi (HDP) İstanbul Milletvekili ve Kadın Hukukçuları Destekleme Vakfı kurucularından Filiz Kerestecioğlu yaptı. Geçtiğimiz yıl yaşamını yitiren Şirin Tekeli’den söz ederek konuşmasına başlayan Kerestecioğlu, savaş sonrası göçlerin en çok kadın ve çocuklar üzerinde etki ettiğini, bu etkilerin böylesi bir uluslarası konferansta tartışılmasının çok önemli olduğunu ifade etti.
Konferansın ilk oturumu “Farklı Ülkeler, Ortak Hikaye: Göç ve Sığınma Rejimindeki Kadınlar ve Dayanışma olanakları” başlığını taşıyordu. Moderatörlüğünü Güneş Engin’in yaptığı oturumda Kıdemli Savunuculuk ve Dış İlişkiler Direktörü (WRC) olarak Joan Timoney, Sınır Tanımayan Göçmen Kadınlarla Dayanışma Derneği Üyesi Akademisyen Emel Coşkun, Gazeteci Fariba Nawa, Mülteci işçi Pervin Bouzi konuşmacı olarak yer aldı.


ONLAR YALNIZCA KURBAN DEĞİL, DİRENÇ VE DİRAYET ÖRNEKLERİ

Joan Timonay, mülteci haklarının savunuculuğunu yapan bir komisyonda çalışma yürütüyor. Timonay cinsel sağlık, cinsiyet temelli şiddetin en temel konular olduğunu, ekonomik zorluklar ve eğitime erişimin cinsiyet temelli şiddeti derinleştirdiğini anlattı. Ancak mülteci kadınlardan bahsederken onları “kurban”laştıran bir tasvirin doğru olmayacağını, çünkü kadınların büyük direnç ve dirayet gösterdiklerini dile getirdi.
“66 milyondan fazla kişi yerinden edilmiş durumda. 21 milyon kişi mülteci durumunda” diyerek rakamlar veren Timonay bu rakamların küresel ölçekte tarihin en yüksek rakamları olduğunu vurguladı.

GÖÇ YENİ DEĞİL, AMA SAVAŞIN GÖÇÜ BAŞKA...

Sınır Tanımayan Kadınlar’dan Düzce Üniversitesi Öğretim Üyesi Emel Coşkun, Türkiye’de sığınmacı kadınların yaşadığı sorunlara ilişkin çalışmalarıyla bilinen bir akademisyen. Konferanstaki sunumunda Coşkun, göçmen kadınların aslında uzun zamandır ülkemize geldiğini, ilk göç biçimi olan bavul ticaretinin kadınlar tarafından gerçekleştirildiğini, sonra satış hizmetinde, eğlence ve seks endüstrisinde çalışmaya başladıklarını hatırlatarak “En son da ev işçisi olarak çalıştı bu kadınlar. 2000’li yıllarda bir çeşitlenme ve artış olduğunu görebiliyoruz.” diyerek değişime dikkat çekti. Son yıllarda Suriye’de yaşananlarla birlikte Türkiye’ye gelen mültecilerin farklı statülerde yaşam sürdürmeye çalıştığını söyleyen Coşkun bu statüleri 3 başlıkta özetledi: Kağıtsızlar-düzensizler, mülteciler-sığınmacılar, yasal olarak ikamet edenler-çalışan düzenli göçmen kadınlar.

Çok sayıda mülteci kadının Afganistan ve Afrika ülkelerinden geldiğini belirten Coşkun, kadınların yaşadıkları sorunlara dair de şunları söyledi: “Ucuz iş gücü olarak görülen kadınlar; sağlıksız barınma koşullarında esnek zamanlı, zamansız çalışma, kayıt dışı ve vasıfsız işlerde çalıştırılıyor. Göçmen kadınlar için en büyük risk de başka ülkelerde tek başına olmak.” Emel Coşkun’un sorunların çözümü için vurguladığı nokta ise oldukça önemli: Kadınların yasal statülerine bakılmaksızın acilen başvuru yapabilecekleri kurumlar oluşturulması, acil çözüm üretilmesi...


MÜLTECİ BİR İŞÇİ KADININ DİLİNDEN...

İki çalışmacının anlattıklarını kendi yaşamıyla somutlayan konuşması ise Suriye’deki iç savaş nedeniyle Türkiye’ye göçmek zorunda kalan Pervin Bauzi oldu.
Pervin’in anlattıkları, bir mülteci kadının var olma mücadelesinin özeti gibi:

- Suriye savaşından kaçarken sınırdan geçtiğimde çocuklarımın ayağında terlik olmadığını gördüm. Bu hala beni etkileyen kısım. Ben buraya geldiğimde 3 çocuğumla beraberdim. Onlar bana güç verdi.
- Okulda çocuklarımın her gün ayrımcılığa maruz kaldığını görüyorum. Kızım bir sene sonra ergenliğe girecek ve okulda yaşadığı ayrımcılığa karşı nasıl mücadele verecek, psikolojisi nasıl olacak çok merak ediyorum.
- Zeytinburnu’nda tezgahtarlık yaptım. Çok sayıda iş değiştirdim. Tacize de uğradım. Ücret eşitsizliği de yaşadım. Kadın mülteci olmamdan kaynaklı her şeyi yapma düşüncesindeler. Erkeklerle aynı işi yapmama rağmen daha az ücret alıyorum.
- 14 yaşında evlendim, 3 çocuk yaptım. 21 yaşında boşandım. Kadınlığımı bile yaşayamadığımı anladım.
- Tecavüze uğrayan çok sayıda kadın arkadaşım oldu örneğin. Bir kadının yaşayacağı her şeye tanıklık ettim. Bunları psikolojik olarak aştım. Konuşamayan kadınlar da bu durumu aşmak için destek bekliyor.

MÜLTECİ BİR GAZETECİ KADININ DİLİNDEN...

Oturumdaki son konuşmacı Gazeteci Fariba Nawa idi. Fariba hikayesini şöyle paylaştı: “Afganistan’da 40 yıllık savaşa maruz kalmış bir kadınım. Ben de mülteciyim. Bu benim seçimim değil. Ben hem aktivistim hem de gazeteciyim. Bu ikisinin birlikte yürümeyeceğini düşünenlere rağmen ben bunun ayrıcalık olduğunu düşünüyorum. Mülteciler konusunda haber yapmak için Türkiye’de 4 kente gittim ve orada kadınların yaşadığı tacizler karşısında çok şaşırdım. Savaştan kaçan kadınlar gerçekliğimiz var. Mesleğim gereği bunlara tanıklık ettim. Hepsi çok ağır şeyler yaşamışlar. 


GÖÇMEN KADINLARIN DAVALARINDA DAHA ÇOK DAYANIŞMA GÖSTERMEMİZ GEREKİYOR

“Göç ve Sığınma Rejimindeki Kadınlar ve Toplumsal Cinsiyet Temelli Şiddet" başlıklı konferansın ikinci oturumunda hukukçu kadınların yasal duruma ilişkin bilgilendirmeleri vardı.
Sınır Tanımayan Kadınlar'dan Beril Eski, Türkiye'deki sığınmacıların Suriyeli olan ve olmayan sığınmacılar olarak ikiye ayrıldıklarını, sığınmacıların iki farklı uygulama ile karşı karşıya kaldıklarını anlattı.
Avukat Meriç Eyüboğlu özellikle göçmen kadınlara yönelik şiddete ilişkin yürütülen davalarda dayanışmanın önemine vurgu yaptı. Meriç, "Kadınlar öldürülmeden önce adalete ihtiyacımız var. Erkek şiddeti ile aktif mücadeleyi yükseltmek gerek" dedi.

Kaynak: MA

İlgili haberler
15 yaşında mülteci bir işçi: Emine

Çocuk o daha. Çağlayan’da taş dizimi yaptığı atölyede onun kadar uzun saatler çalışmaya büyük bir in...

Türkiye'de mülteci kadın olmak

Ülkelerindeki savaş başta olmak üzere insanlık dışı yaşam koşulları yüzünden göç yollarına düşen mül...

GÜNÜN KİTABI: Mülteci Kadınlardan Masallar

Suriye, İran ve Irak’tan Türkiye’ye göç etmek zorunda kalan 7 kadın çocukken dinledikleri masalları...

GÜNÜN ETKİNLİĞİ: ‘Göç ve Sığınma Rejimindeki Kadın...

Şirin Ahmet Tekeli Kadın Hukukçuları Destekleme Vakfı ortaklığıyla bugün ‘Göç ve Sığınma Rejimindeki...