Geçen bir yıl içinde ekonomik kriz ve pandeminin etkileriyle işçilerin çalışma ve yaşam koşulları ciddi değişiklikler gösterdi. Şiddet başta olmak üzere, ağır çalışma koşulları, artan iş yükü, baskı, mobbing, Kod29 ile işten atma tehdidi, kısa çalışma ödeneği (KÇÖ) ve ücretsiz izin uygulamaları özellikle kadın işçilerin yaşamını derinden etkiledi. Bunlarla birlikte Cumhurbaşkanı Erdoğan, kadınların tüm itirazlarına rağmen İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararı aldı.
2020 1 Mayıs’ını pandemi koşullarında karşılayan, evlerinden, balkonlarından 1 Mayıs kutlaması yapan işçi emekçiler, pandemi ile birlikte yaşamlarını kökten değiştiren çalışma ve yaşam koşullarına karşı 2021 1 Mayıs’ında alanlarda olacak. Salgına karşı alınmayan önlemlerin faturasının işçilere çıktığı, sermayenin ise kârına kâr kattığı salgın günlerinde kadın işçiler de taleplerini haykıracak. Ekmek ve Gül olarak biz de kadın işçilerin sorunlarını ve taleplerini yakından izleyen işçi sendikaları Birleşik Metal-İş, Dev Sağlık-İş, DERİTEKS ve Gıda-İş ile kadın işçilerin 1 Mayıs’a giderken taleplerini konuştuk.
‘HAKLARIMIZA SAHİP ÇIKMAK İÇİN BİRLİKTE MÜCADELE EDELİM’
Nuran GÜLENÇ (Birleşik Metal-İş Sendikası Uzmanı)
Salgın koşulları altında ekonomik ve sosyal olarak zor bir dönemden geçiyoruz. Eşitsizliklerin derinleştiği, kadına yönelik erkek şiddetinin ve cinsel tacizin arttığı bir dönem. Salgının yükünü de kadınlar ve yoksul halk çekiyor. Salgını önlemeye yönelik etkin önlemlerin alınması, kadınlara, emekçilere, yoksul halka bütçe aktarılması, İş Kanunu’nun 25/II maddesine dayalı işten çıkarmalara denetim getirilmesi, fişleme mantığı ile yapılan işten çıkarma uygulamasından vazgeçilmesi, bu şekilde işten atılan işçilerin işe geri alınması en önemli taleplerimiz.
Bu taleplerimizin yanında, Birleşik Metal-İş’e üye kadınların önemli ve acil talebi, toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanmasıdır. Birleşik Metal-İş Sendikası bu yönde bir süredir çalışmalar başlatmış durumda. Toplumsal cinsiyet eşitliği, kadına yönelik şiddet ve cinsel tacizin önlenmesine yönelik eğitimlerin kadın erkek tüm üye işçilere verilmesini sağlıyor. Eğitimden, toplu sözleşmelere kadar kadın işçileri güçlendiren, taleplerini ve ihtiyaçlarını gören bir çalışma yürütmeye çalışıyor.
Bu çalışmaların yanı sıra kadın komisyonumuz toplanarak taleplerini belirliyor. Bu yılın başında da metal işçisi kadınlar taleplerini ve hedeflerini oluşturdu. Metal sektöründe kadın işçilerin istihdamını artırmaya yönelik politikaların oluşturulması, ücretsiz kreş hizmeti bu dönem daha da öne çıkardığımız taleplerimiz arasında.
İşyerlerinin şiddet ve cinsel tacizden arındırılması geçmişten bugüne en önemli başlığımız. Sendikal kademelerde kadın işçilerin temsilinin artırılması ise her daim öncelikli talebimiz.
İstanbul Sözleşmesi kadın hareketinin en önemli kazanımlarından biridir. Sendika olarak İstanbul Sözleşmesi’ne sahip çıktık ve etkin bir şekilde uygulanmasından yana tutum aldık. Bir gece yarısı kararnamesi ile Sözleşme’den çıkılmasına karşı da cevabımızı metal işçisi kadınlar olarak fabrikalarda yaptığımız eylemlerle, açıklamalarımızla verdik. Bu karar asla kabul edilemez. Bu karar kadınları şiddet karşısında korumasız bırakmak demektir. Bu nedenle bu 1 Mayıs’ta en önemli taleplerimizden biri de kararın geri çekilmesi, İstanbul Sözleşmesi’nin etkin bir şekilde uygulanmasıdır.
Bu yıl da Birleşik Metal-İş üyesi kadın işçiler talepleriyle alanlarda olacak. Bizler yaşadığımız sorunların çözümünün sendikal örgütlülükten geçtiğini biliyoruz. Örgütlü mücadele güçlendirir, kazandırır ve değiştirir. 1 Mayıs yaklaşırken metal işçisi kadınlara ve tüm kadınlara çağrımız, haklarımıza sahip çıkmak için alanlarda birlikte mücadele etmek örgütlenmek, aramızdaki dayanışmayı güçlendirmektir. Bir çağrımız da Metal işçisi kadınlara olacak onları Birleşik Metal-İş Sendikası çatısı altında örgütlenmeye çağırıyoruz.
‘SAĞLIK İŞÇİSİ KADINLAR OLARAK YAŞAMAK VE YAŞATMAK İSTİYORUZ’
Mihriban YILDIRIM (Dev Sağlık-İş Genel Yönetim Kurulu Üyesi)
İçinde bulunduğumuz salgın süreci sermayenin çıkarlarını koruyacak şekilde yönetilirken işçi sınıfı ölmeye, hastalanmaya devam ediyor. Kovid-19’a karşı işçi sınıfını savunmasız bırakan her uygulama ve ağır çalışma koşulları sağlık işçilerinin hayatına tehdit olarak geri dönüyor. Sağlık işçileri olarak en can yakıcı ve en acil talebimiz olan “Yaşamak ve yaşatmak istiyoruz” talebimiz işçi sınıfının da ortak talebi ve ortak mücadelesiyle karşılığını bulacaktır.
Kovid-19’la birlikte özellikle kadın sağlık işçileri hem işyerlerinde hem de evde pandeminin yükünü en ağır şekilde taşıyorlar. Cinsiyetçi iş bölümü nedeniyle bakım yükü, temizlik, yemek gibi ev içi iş yükü artarken kadın sağlık işçileri işyerlerinde de pandeminin yükünü omuzluyorlar. Sağlık alanı kadınların daha yoğunluklu çalıştığı bir alan. Yani pandeminin yükü en çok kadınlara, en çok da sağlık işçisi kadınlara yüklendi desek yanlış söylemiş olmayız. Böylesi bir dönemde kadınların yaşam güvencesi olan İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararının alınmasını doğrudan yaşam hakkına yapılan bir saldırı. Kadın sağlık işçileri ne erkek şiddetinden ne de pandemiden ölmek istemiyor.
‘YAŞAM HAKKIMIZ İÇİN BİRLİKTE MÜCADELE EDELİM’
Kadın sağlık işçilerinin en acil sorunları ve en temel taleplerine gelecek olursak; öncelikle pandemiye karşı gerçekçi önlemlerin alınmaması en büyük sorun.
İstanbul Sözleşmesi’nin iptali kabul edilemez, kararın geri çekilmesi ve Sözleşme’nin uygulanması en temel taleplerimizdendir.
Artan iş yüküyle birlikte çalışma sürelerinin düzenlenmesi, çalışma şartlarının iyileştirilmesi, yeterli dinlenme sürelerinin sağlanması gerekmektedir. İş tanımları belli olmalı, sağlık işçileri keyfi şekilde birimden birime sürülmemelidir.
Yeterli ve nitelikli kişisel koruyucu ekipman kadınların kullanımına uygun şekilde sağlanmalıdır. Çocuk bakımı kadınların üzerine yıkılmadan, her iş yerinde çalışan sayısına göre belirlenecek 24 saat açık kreşler, işyerinde ya da eve yakın çocuk ve yaşlı bakım merkezleri olmalıdır.
Kadınların yoğun olarak çalıştığı bir iş kolu olarak kadına yönelik şiddete karşı her iş yerinde şiddete karşı birimler oluşturulmalı, kadına yönelik şiddetle mücadele ILO190 Sözleşmesi’nin gereklilikleri yerine getirilmelidir.
Kadınların öznel koşulları nedeniyle çalışma yaşamları zorlaştırılmamalı, fizyolojik yaşam döngüleri olan regl günleri ücretli izin hakkı sağlanmalı. Doğum sonrası 24 ay ücretli izin hakkı verilmeli ve her iki ebeveynden birini kapsamalı.
Biz sağlık işçisi kadınlar cinsiyetçiliğe, eşitsizliğe, emek sömürüsüne karşı eşit, özgür bir şekilde yaşamak istiyoruz. 1 Mayıs’a giderken kadın sağlık işçilerine çağrımız söz, yetki ve karar hakkımız için, yaşam hakkımız için birlikte mücadele etmek, sağlık alanında mücadeleyi kadınların yürüttüğü ve yönettiği bir düzlem yaratmak.
KOD 29 YASAKLANSIN, İSTANBUL SÖZLEŞMESİ UYGULANSIN
Pembe MADEN (DERİTEKS Tuzla Şube Sekreteri)
Sağlık kuruluşlarının aslında ne kadar işlevsiz olduğu, devletlerin halk sağlığı ile ilgi kesin ve kalıcı çözümler üretemedikleri, patronların kendilerini virüsün yayılımına karşı izole etmelerine rağmen çalışanlar için karantinalardan muaf olması aslında onların gerçek yüzlerini görmek bakımından işçi ve emekçilere bir fırsat vermiştir. Bir yılı aşkın süredir devam eden pandemi çeşitli sorunları gözler önüne serdi.
Yıllarca kadın emeğinin hiçe sayıldığı, kadınların erkeklerden daha az ücret aldığı çalışma biçimi kadınlara dayatılırken; hakaret, aşağılama, taciz, tecavüz ve şiddete maruz kalan kadınlar pandemi döneminde bunları daha katmerli biçimde yaşadı. Bütün bu hiçe sayma ve şiddet eylemlerinin mağduru olan kadınlar şiddete karşı göreceli olarak kendilerini koruyacak İstanbul Sözleşmesi’nin uygulanmasını isterken, bir gece yarısı kararı ile Sözleşme’nin iptali aslında kadın düşmanlığının da gerçek bir ifadesidir.
Deri, Dokuma ve Tekstil İşçileri Sendikası olarak kadın işçilerle birlikte en başta İstanbul Sözleşmesi’nin bu ülkede yaşayan kadınların yaşam haklarının güvencesi olduğundan yasa olarak getirilmesini ve hayata geçirilmesini; patronların işçileri tazminatsız olarak işten çıkarmasının önünü açan ve her türlü hukuksal yolun önünü tıkayan Kod29’un derhal yasaklanmasını istiyoruz. Tüm bu talepler çerçevesinde iş kollarımızda çalışan kadın arkadaşlarımıza açık çağrımız olarak, gelin hep birlikte el ele omuz omuza bütün bu saldırılara karşı mücadele edelim.
UZUN ÇALIŞMA SAATLERİNE VE DÜŞÜK ÜCRETE KARŞI ÖRGÜTLÜ MÜCADELE
Olcay OZAK (Gıda-İş Sendikası Genel Sekreteri)
20211Mayıs’ını pandeminin ağır koşulları altında ve derinleşen ekonomik kriz koşullarında karşılıyoruz.Pandemi ile birlikte değişen çalışma biçimleri kadın işçileri daha fazla etkiliyor.Gıda işkolunda üretimde çalışan kadın işçiler “iki vardiya /12 saat” çalıştıkları dönemde aşırı fiziksel yorgunluğun yanı sıra duygusal olarak da çok yıprandıklarını,tükenmişlik ve yetersizlik duygusunu yoğun yaşadıklarını belirtiyor; bir robot gibi iş ile ev arasında sıkıştıklarını, kendilerine ve ailelerine vakit ayıramadıklarını,zaman kalmadığını söylüyorlar.
Çok çalışmalarına rağmen ücretlerin düşük olması, hayat pahalılığı karşısında kendilerine ve ailelerine iyi bir yaşam sürdürecek koşulları yaratamadıklarını belirterek mutsuz olduklarını ifade ediyorlar.Çocuk bakımı, çocukların eğitiminin takibinin özellikle kadınların sorumluluğunda olması ise ayrı bir iş yükü zaten. Vardiyalı çalışan kadın işçiler birkaç saatlik uyku ile işbaşı yapmak durumunda kalıyorlar. İşyerlerinde mobbinge kadın işçiler daha fazla maruz kalıyor. Tüm bu sürecin toplamı ise kadın işçilere stres ve kaygı bozukluğu olarak dönüyor.
Kadın işçiler açısından değişen ve ağırlaşan bu çalışma ve yaşam koşullarının üzerine bir de haklarına yönelik saldırılar kaygıları artırıyor. İstanbul Sözleşmesi’nden bir gece yarısı kararıyla Türkiye’nin imzasını çektiğini açıklaması yurdun birçok yerinde kadınları sokaklara döktü. Kadınlar Sözleşme’den vazgeçmeyeceklerini sokaklarda haykırırken, bu öfkenin fabrikalara yansıdığını söylemek gerçekçi olmayacaktır.Gıda işçisi kadınlar içerisinde hem İstanbul Sözleşmesi’nin içeriğine dair hem de kaldırılmasına dair net bir bilgi yok. Kadın işçiler fabrikalarda Sözleşme’ye dair konuşulmadığını belirtiyorlar.Sendikalı/örgütlü fabrikalarda da İstanbul Sözleşmesi’ne dair tartışmalar sınırlı kalıyor.
Tüm bu sıraladığımız sorunlarla birlikte kadın işçilerin en acil ve hızlıca çözülmesini istedikleri öncelikli talepleri ise;
■ Ücretlerin artırılması ve insanca yaşayacakları bir ücret almak,
■ Çalışma saatlerinin düzenlenmesi, 8 saatlik çalışmanın heryerde uygulanıyor olması ve zorunlu mesainin kaldırılması,fazla çalışmanın isteğe bağlı olması,
■ Eşit işe eşit ücretin uygulanması,
■ Her fabrikaya ücretsiz kreş,
■ Ücretsiz iznin ve Kod 29’un yasaklanması, KÇÖ ücretinin artırılarak işsizlik fonundan değil bütçeden ödenmesi.
İlgili haberler
1 Haftalık bilanço: Şiddete değil, kadınlara ve ya...
Sevda Karaca yazdı: ‘Kadınlardan adeta Sözleşme’ye sahip çıktıkları, haklarını ve hayatlarını savund...
Tek adamın kararı, kadınların hayatı, hepimizin 1...
Kadınların kazanımlarını açık hedef haline getiren, hükümetin önüne gericilik programlarını koyan çe...
8 Mart’ta yaptığımızı 1 Mayıs’ta da yapalım!
Samatya Ekmek ve Gül Grubundan sağlık emekçisi kadınlar 8 Mart’ta gerçekleştirdikleri birliği 1 Mayı...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.