1 Haftalık bilanço: Şiddete değil, kadınlara ve yasal haklara savaş
Sevda Karaca yazdı: ‘Kadınlardan adeta Sözleşme’ye sahip çıktıkları, haklarını ve hayatlarını savundukları için de öç alınıyor açıkça.’

20 Mart’ta Cumhurbaşkanı kararıyla İstanbul Sözleşmesi’nden Türkiye’nin tek taraflı olarak çekilmesi kararının ardından korkulan durumlar yaşanmaya başladı bile. Şiddete uğrayan, koruma kararı almak, sığınmaevine gitmek için karakollara başvuran kadınların, savcılığa ve aile mahkemelerine gönderildiklerini, hakimlerin 6284 sayılı Şiddetin Önlenmesi Yasasının gerektirdiği koruma kararlarını vermekten imtina ettikleri örnekler bu haftaya damgasını vurdu. Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme bildirimi Avrupa Konseyi’ne ulaşsa da Sözleşme temmuz ayına kadar yürürlükte kalacak. Ayrıca çok sayıda baronun ve kadın örgütünün Danıştay’a açtığı iptal davasının sonucu da bekleniyor. Üstelik de 6284 Sayılı Şiddetin Önlenmesi Yasası halen yürürlükte. Yani karakollarda ve mahkeme salonlarında kamu görevlileri açıkça suç işliyor! Şiddete uğrayan kadınların hukuksuz bir şekilde oradan oraya sürüklenmeleri kadınların canıyla oynamak anlamına geliyor.

Bir tek bu da değil. Kadınlardan adeta Sözleşme’ye sahip çıktıkları, haklarını ve hayatlarını savundukları için de öç alınıyor açıkça.

Denizli’de dört İranlı mülteci, İstanbul Sözleşmesi’ne sahip çıkmak için yapılan eyleme katıldıkları için “kamu düzenini bozmak”la suçlanarak gözaltına alındı. İran’da eşitlik ve özgürlük istedikleri için baskılara uğrayan, ailelerinden kayıplar olan, hayati tehdit altındaki mültecilerin İran’a geri gönderilmesi söz konusu. İstanbul Sözleşmesinin “Göç ve İltica” başlığını taşıyan yedinci bölümü mülteci kadınları şiddetten koruyan, onlara statü sağlayan hükümler getiriyor. AKP, İstanbul Sözleşmesi’yle birlikte mülteci kadınların haklarını da rafa kaldırıyor. İstanbul Sözleşmesi’ne sahip çıkan mültecileri hayati tehlikelerini bile bile geri göndermeye çalışarak bütün kadınlara da göz dağı vermeye çalışıyor, kadınlar arasındaki dayanışmayı baltalamaya çalışıyor.

AKP'li Akdeniz Belediyesinde çalışan üç kadın, 8 Mart yürüyüşüne katıldıkları için "Kod 29" öne sürülerek işten çıkarıldı. Mersin’de eylemlere katılan pek çok kadına pandemi bahanesiyle üst sınırdan binlerce liralık cezalar kesiliyor. İstanbul Sözleşmesi eyleminde Mersin’de güvenlik şube müdürü polisin kadınlara “Sizin hayatınızı bitireceğim” diye doğrudan tehditte bulunduğunu aktarıyor kadınlar. Yapılmaya çalışılanın bu olduğunu biliyoruz, “açık sözlü” kamu görevlisi malumu ilan etmiş.

Görünen o ki İstanbul Sözleşmesi’ni feshetme kararı verenler, “Kadınları koruyan yasalara da kurumlara da savaş açtık, şiddeti değil kadınları engelleyeceğiz” diyor.


Yine bu hafta Diyarbakır’da düzenlenen ev baskınlarında aralarında kadın hakları savunucuları, siyasetçiler ve gazetecilerin de olduğu 20’den fazla kadın gözaltına alındı. Rosa Kadın Derneği basıldı. Belgelerine, defterlerine el kondu. Bu tutum yeni değil, 22 Mayıs’tan bu yana özel ve sistematik bir baskı altında olduklarını söyleyen Rosa Kadın Derneği, gözaltına alınan kadınlara yöneltilen suçlamalarda taciz, tecavüz, erken yaşta zorla evlendirmelere karşı, İstanbul Sözleşmesi’nden geri çekilmeye karşı, nafaka hakkının gasp edilmesine karşı, TCK 103’ün infaz düzenlemesi içerisinde geçirilmesine karşı düzenlenen eylem ve etkinlikler olduğunu söylüyor. Yapılan baskında derneğin birçok resmi evrak ve proje evraklarına el konduğu yetmiyor gibi, baskının hemen ertesinde resmi bir denetime de tabi tutulmuşlar. Bu sistematik baskı aslında toplu bir yok etme girişimi. Geçtiğimiz aylarda yasalaşan ve adıyla ilgisiz bir biçimde kitle örgütlerini yok etme planı olan “Kitle İmha Silahlarının Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine İlişkin Kanun”a göre terörle mücadele kapsamında hakkında soruşturma açılan dernek yöneticileri İçişleri Bakanlığınca mahkeme kararı olmadan görevden alıkonulabilir, dernek faaliyetleri durdurulabilir ve uzaklaştırılan kişiler yerine İçişleri Bakanlığı kayyum atayabilir. Üstelik bir dernek hakkında inceleme olursa, derneğin ortak iş yaptığı başka dernek ya da kuruluşlar da denetim altına alınabilir. Kadınlara ve çocuklara yönelik şiddetle mücadele etmek ve haklarımızı korumak için mücadele eden kadın dernekleri Rosa Kadın Derneği örneğinde olduğu gibi zincirleme bir biçimde hedefe konuyor.

Görünen o ki İstanbul Sözleşmesi’ni feshetme kararı verenler, “Kadınları koruyan yasalara da kurumlara da savaş açtık, şiddeti değil kadınları engelleyeceğiz” diyor.

Fotoğraf: Ekmek ve Gül

İlgili haberler
Koruma kararı vermeyen karakol: Devlet her kadının...

Emniyet’in, koruma kararlarının keyfi olarak uygulanmadığı haberlerini yalanladığı gün Adana’dan bir...

Şiddete uğrayanlar devlet kapısından döndürülüyor

Şiddet mağdurlarına verilen cevaplar, halen yürürlükte olan İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı Yasa’...

Koruma ve tedbir taleplerinin uygulanmaması Meclis...

HDP’li vekil Filiz Kerestecioğlu, Ekmek ve Gül’ün de gündeme taşıdığı, şiddet gören kadınların korum...