DERGİMİZDEN

Sağlık iş kolundaki yetki tespit süreci devam ederken bu alanda çalışan kadın sağlık işçileri ile hem yetkili sendika hakkındaki görüşlerini hem de nasıl bir sendika olması gerektiğini konuştuk.

Belediye işçisi kadınlara 3 yıllık toplu iş sözleşmesi imzalanırken talepleri sorulmamış. “Nasıl bir toplu sözleşme olsun isterdiniz?” sorusunu yönelttik kadın işçilere. İşte kadınların cevapları…

Ayşe bir işçi disipliniyle gelip gidiyor alana. “Hakkımızı alana kadar bitmeyecek nöbetimiz” sözünü pelesenk etmiş diline.

‘2015’te ödenmeyen nafakalar için açtığım dava hâlâ devam ediyor. Çocuğun ihtiyaçlarına bekle mi diyeceğim?’

Fabrikada aynı vardiyada çalıştığı bir erkek işçinin tacizine, eski eşinin de şiddetine uğrayan kadın işçi susmadı. Kadınlar da ona destek oldu. Ama fabrika yönetimi gerekeni yapmadı…

Ayşe’nin maceralarından süzülen bu yazı dizisini kadınların duygularını, isteklerini, beklentilerini korkmadan özgürce ifade etmesinin ayıp ya da günah olmadığını vurgulamak için yazmaya başladık.

Şimdiki sesli duam, üç kişilik kiralık evimizin içinde, anneliğim yetsin bir yuva sıcaklığına. Duvarlarına hiçbir kafanın çarpılmadığı bu olmak çığlığında… VARIM.

Kış hazırlıklarını hızlandırdığı yaz ayları kadınlar için eskisi gibi hummalı değil. Kasa ile alınan sebzeler artık kilo ile alınıyor, kilolarca yapılan kurutmalık bir iki ipi geçmiyor…

Mutfağımızın raflarını süsleyen kışlık hazırlıklarımız, içinde bulunduğumuz ekonomik koşullar ve yüksek fiyat farklarıyla bu sene daha renksiz, kavanozlar daha boş...

Melisa Kesmez son kitabı Küçük Yuvarlak Taşlar’da annelik/kadınlık hallerini, aşkı, gidenleri ve kalanları kendine has diliyle ustaca anlatıyor…

Klasik bir töre, namus anlatısına sıkıştırılan ve bunu belli bir coğrafyayla özdeşleştiren senaryolar can sıkıcı ve çok ezber. Film tam olarak bunu yapmıyor olsa da içinde bu klişeleri barındırıyor.

Hayatın her alanında her türlü zorluğa karşı yan yana gelme, karşı koyma, dayanışma hikayelerimizi birlikte yazıp, birlikte anlattığımız yeni bir dergi ile yine karşınızdayız.

Ve işte böyle böyle büyüyor bizim dayanışma hikayelerimiz. Yan yana gelme, karşı koyma hikayelerimizi birlikte yazıyoruz ve her seferinde her deneyimden öğrenip daha da güçleniyoruz…

Biz ‘Bu zamlarla yaşanmaz, yapılan zamlar geri alınsın’ dedikçe imkânsız diyorlar. Onlar da biliyorlar ki tüm bu taleplerin gerçekleşmesi mümkün ve hatta zorunlu.

Fabrikalardan yükselen ‘bir şey yapmalıyız’ sesleri artmaya devam ederken 3 ayrı fabrikadan konuştuğumuz kadın işçilerin anlattıkları gösteriyor ki, işçiler var olanı değiştirmek için adım atıyor.

‘Nasıl bir sendika bizi gerçekten örgütlü kılar’ diye sormaktan vazgeçmemeliyiz. Birimlerden atölyelere gerçek bir örgütlülük sağlanmadığı, tüm karar süreçlerinde yer almadığımız sürece kazanamayız.

TPI Composites’te çalışan Petrol-İş üyesi 3600 işçinin, sefalet zammına ve işten atmalara karşı iş bırakma eylemi kazanımla sonuçlandı. Kazanımın ardında neler olduğunu TPI işçisi bir kadın anlatıyor

Gülay ve Fatma tekstil işçisi iki kadın. Sendikalı olmakla olmamak arasındaki farkın ne olduğunu anlattıkları bu sohbet, kadın işçilerin bir şeyleri değiştirme ihtiyacını da ortaya koyuyor.

İzmir’de sendikalı bir işyerinde çalışan tekstil işçisi kadın ağırlaşan yaşam koşullarına karşı öfkesini paylaşıyor. Bu öfkeden, işçilerin öfkesini görmezden gelen sendikalar da nasibini alıyor.

Paydossuz, tatilsiz, sohbetsiz, aşağılanarak, saatlerce kölece çalıştırmanın ne demek olduğunu iliklerine kadar yaşatan tekstil işçisi bir kadının tüm tekstil işçilerine çağrısı bu mektup…
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.