Hikayeleri Tuzluçayır Kadınları Dayanışma Derneği ile birleşen, gelişerek değişen kadınların sesi her birimizin yaşamlarına değiyor. Açılışı üzerinden 6 yıl geçen Tuzluçayır Kadınları Dayanışma Derneği, yüzlerce kadının kendi deyimlerini ve seslerini duyurdukları bir mecra oldu.
Derneğin kapısından içeri girdiğimde Irak’tan göçüp gelen Büşra’ya okuma yazma öğreten Elif Hoca’yı, dernekte toplanan kıyafetlerden ihtiyacı olanı kendine seçen mahalleli bir kadını ve ertesi günkü koronun hazırlıklarını yapan diğer kadınları görüyorum. Çaylar hazır ve kendileri dahil mahalledeki kadınlar için ne yapabileceklerini tartışıyorlar. Gündemlerinde ekonomiden hayatlarının orta yerindeki şiddete, dayanışmadan mücadele yöntemlerine ne ararsanız var. Birbirlerinin hayatlarına dokunan, değişen, değiştiren, dayanışan, yıllar sonra da olsa kendilerini bulmak üzere yola çıkan kadınların aynı zamanda yan yana gelerek talepleri için mücadele etme imkanı bulduğu Tuzluçayır Kadınları Dayanışma Derneği’nde yolumun kesiştiği ve sınırlı bir zamanda yaşanmışlıkları paylaşmaya çalışacağım.
Konuştuklarımız, hissettiklerimiz, geç kaldıklarımız ama yola çıkınca önce kendimizi bulduğumuz bu kesişim noktalarımız mutlaka büyümeli. Sözü onlara bırakıyorum. Dernekle açıldığından ya da birkaç hafta öncesine kadar tanışan kadınlar yaşadıklarını anlatıyor.
‘EŞİ ÖLÜNCE KURTULAN KADINLARDANIM BEN DE’
Mürvet Bağcı uzun uzun anlatıyor bize yaşadıklarını: “Komşuma 1 Mayıs çağrısı için dernekten gelmişler. Bana anlatmasıyla derneğin varlığından haberim oldu. Buraya bir girdim daha çıkmadım. Ben daha önce de kendi çabalarımla kadınlara yardımcı olmaya çalışıyordum. Kadınların bir arada olması ve birbirlerinin hayatlarını kolaylaştırması dışarıdan sıradan bir şey gibi görünebilir ama bizim için hayat gibi bir şey. Biz burada umut buluyoruz.
Ben eşimden şiddet görüyordum. Şikâyet ettim. Komiser bana eşimin ismini söyleyerek ‘O benim arkadaşım. Burada bir gece kalsın çayını çorbasını içsin, sabah kahvaltısını yapsın göndeririz’ dedi ve kendi karısını nasıl dövdüğünü anlattı bana. Bir daha karakola gitmedim. Eşi ölünce kurtulan kadınlardanım ben de…
Ayrılmayı çok düşündüm. Çocuklarım küçüktü ve ailem ‘çocuklarını bırak gel’ diyordu. Çocuklarımı nasıl bırakabilirdim? Sığınma evlerini aradım, birçok yere başvurdum ama hiçbir yerden olumlu yanıt alamadım. Şiddete katlanmak zorunda kaldım ama şu anda özgürüm. Dernek o zamanlar karşıma çıksa bütün yaşadıklarıma belki katlanmazdım. Şimdi de burada bizim yaşadıklarımızı yaşayan kadınlarla başka kadınlar şiddet görmesin diye mücadele ediyoruz. Dernekte okumayı öğrendim, yazmayı da öğreneceğim. Şimdilerde Ekmek ve Gül’ün çocuklar için “Bir Öğün Ücretsiz Yemek Kampanyasını” anlatıyoruz. Kendimi o kadar yararlı hissediyorum ki…”
DAYANIŞMA RAHATLATIYOR
Name Kılıç bize hikayesini anlatan başka kadınlardan biri: “Evde torunlarıma bakıyordum. Derneğe gelince çevrem genişledi. Ev içerisinde bomboş zaman geçirmek yerine kadınlarla birlikte dayanışmak ve etkinlikler yapmak bir kere psikolojik olarak bile rahatlatıyor. Evden çıkmak, kadınlarla bir arada olmak iyi geliyor. Burada ihtiyacı olan bir kadına yardım ettiğimiz zaman o duygu bile bizi rahatlatıyor”
‘YARALARIMIZ YAN YANA GELDİKÇE GEÇECEK’
Eylem Koçoğlu sohbetimize dahil oluyor: “Tuzluçayır’da birbirimize her şekilde yardım ediyoruz. Yoksul kadınlar, şiddete uğrayan kadınlar derneğe ulaşıyor. Kadınlar hiçbir zaman sessiz kalmamalı. Bu tür derneklere gitmeli, el ele verip güçlü olduklarını göstermeli. Çünkü bu yıpranmışlıklarımız, bu yaralarımız yan yana geldikçe geçecek.”
‘DERNEĞE GELEBİLMEK İÇİN İZİN GÜNÜMÜ DEĞİŞTİRDİM’
Nazife Göçen Boyraz’ı dinlemek eski zamanları hatırlatıyor bir yandan da… “Ben 7 yıl önce okuma yazma öğrenmek için muhtarlığa gittim ve muhtarlık derneğe yönlendirdi. Buradan içeri girdiğimden itibaren hayatımda çok fazla şey değişti. Buraya gelmeden önce sürekli eşim tarafından şiddet görüyordum. Alanım sadece evden ibaretti. Cezaevinde gibiydim. Eşim hastalıktan öldü ve ben ancak bu sayede kurtuldum. O öldükten sonra ilk yapmak istediğim şey, okuma yazma öğrenmekti. Şimdi okuyabiliyorum. Cumartesi günleri dernekte bir araya geliyoruz. Buraya gelebilmek için işten izin günümü değiştirdim. Kendimi çok huzurlu hissediyorum çünkü kendimi burada tanıdım.”
‘KADINLAR YALNIZ DEĞİL, KIZ KARDEŞLERİ VAR’
Seda Sönmez yaşadıklarını paylaşıyor bizimle: “Ben iş arıyordum buraya kadınlarla görüşmek için geldim ve o gün bu gündür hala geliyorum. Burada kadınlar hiçbir beklentisi olmadan birbiriyle dayanışıyor, yaşadıklarını paylaşıyor ve birlikte gülebiliyor. Burada kadınlar yalnız değil, kız kardeşleri var. Ben yaşadıkları yüzünden susmak zorunda kalan ama buraya geldikten sonra hayatı değişen birçok kadına şahit oldum. Kadınlar üç beş kişi de olsa yan yana gelmeli, örgütlenmeli ve yaşamlarında neleri değiştirebildiklerine şahit olmalı.”
’20 KADINA EV KURDUK, 60’INA OKUMA YAZMA ÖĞRETTİK’
Tuzluçayır Kadınları Dayanışma Derneği Başkanı Elif Sancı ise derneğin yeni yaşına yönelik aktarımda bulunuyor: “Biz Mamak’ta bir kadın derneğinin ihtiyaç olduğunu 6 yıl boyunca yaşayarak öğrendik. En az 20 kadına ev kurduk ve 60’a yakın kadına okuma yazma öğrettik. Binlerce kadının hayatına dokunduk. Kimisi okuma yazma öğrendi kimisi kurduğumuz dayanışma ile temel ihtiyaçlarını giderdi, şiddetten ve istismardan kurtulmak için ve hakları için mücadele etmek isteyen kadınlar bize ulaştı. Kadınlar burada artık yalnız olmadığını görüyor. Tuzluçayır ve civarında olan kadınlar artık derneğin farkındalar. Biz sırf örgütlenmek istediğimiz için binlerce liralık tazminatla tehdit edildiğimiz de oldu. Kadınlara ‘Ne yapalım geri mi duralım yoksa mücadeleye devam mı edelim’ dediğimizde, kadınlar ‘Biz tazminatı göze alıyoruz dernek olarak mücadeleye devam edelim’ dediler. Bu da aslında katettiğimiz yolu gösterdi bize…”
Fotoğraf: Ekmek ve Gül
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.