Sabrımız taşıyor, görüyorlar...
8 Mart’a doğru tüm fabrika, işyeri, mahalle ve çalışma alanlarında yan yana gelmeye devam edeceğiz. Bu buluşmalar, aynı zamanda kadın işçi ve emekçilerin mücadelesinin de dayanaklarından biri olacak.

Dergimizin bu sayısının kapağına kurdelelere sarılmış, dantellerle süslenmiş bir yağ bidonu resmi koysak, hiç sırıtmazdı. Okudukça göreceksiniz; bütün kadınların dilinde ayçiçek yağı fiyatları. Sadece dergimizde de değil; sağlıkçılar eylemlerinde “Keşke sağlıkçı değil de Ayçiçek yağı olsaydık” dövizi taşıyor, Nizip’te üç kişi bir evden dört teneke sıvıyağ çaldığı için tutuklandı, hükümet PTT’de ayçiçek yağı satılacağını açıkladı, sosyal medya eve 5 litrelik sıvıyağ ile gelen aile üyesinin alkışlarla karşılandığı, evlilik tekliflerinin bir bidon yağ ile yapıldığı videolarla dolu. Nasıl olmasın? Yemekten eti, tavuğu çıkaralı zaten epey zaman olmuştu, en ucuzundan sebzeleri aş etmek, kabuğundan ayrı, çöpünden ayrı tasarruf etmek, market market gezip en ucuzu bulunca sevinmek, borcu borçla kapatmak, ne yaparsak yapalım ay sonunun gelmediğini görünce kara kara düşünmek sıradan hale gelmişti. Kriz, uzun zamandır hayatımızın orta yerinde çünkü. Pandemi, krizin tuzu biberi oldu; artan işsizlik, günde 39 liraya geçinenlerin sayısının artışı, onu bile bulamayan işsizlerin milyonlara varması, üstüne en temel ihtiyaç malzemelerine gelen zamların çığrından çıkışının yarattığı öfke adeta yağ bidonunda sembolleşti.

DEVLET GÜCÜNÜ HAK İSTEYENİ DÖVMEK İÇİN KULLANIYOR

Bizler için, çocuklarımız için, sağlığımız ve yaşamımız için ayrılması gereken kamusal payların, bizim olan fonların patronların cebine aktarıldığı, bizim cebimizde ise icra kağıtları ve ödenmemiş faturalardan başka bir şeyin olmadığı, adeta kaderimize terk edildiğimiz günler geçirdik, geçiriyoruz. Bizde artan sadece borçlar olurken, Koç Holding, salgında önceki yıla göre net kârını yüzde 94, Sabancı Holding yüzde 69, Ford otomotiv yüzde 64 artırdı. Serdar Ortaç bile “milletin evladı” olarak borçlarını erteletti de, bir bizim borçlara faiz üstüne faiz bindi. Ne maskede ne aşıda sıramız oldu, devlet “gücü”nü halkın hayatını kolaylaştırmak için hiç göstermedi ama, sendikalaştıkları için işten atılan işçiler Ankara yoluna düşünce haşmeti birden büyüdü.

PATRONLARIN UZUN VADELİ HESAPLARI

Patronların kârını artıran sadece bizim cebimizden alınıp onların cebine konan teşvikler olmadı elbette. Emeğimizi daha çok sömürmek, haklarımızı elimizden almak için salgını fırsat bildiler. Daha ağır ve yorucu çalışma koşulları, ücretsiz izin, düşük ücretler, kısa çalışma ödeneği, kayıtsız- güvencesiz çalışma, evde mesai saati mefhumu olmadan çalışma, işsizlik baskısı, çalışırken üzerimizdeki denetim hayatımızı iyice yaşanmaz hale getirdi.

Bu dayatmalar bugün için değil yalnızca. Uzun vadeli hesapları da var patronların ve iktidarın. Ortaçağ hasreti çeken patronlar, pandemiyi derebeyliklerini ilan etmek için fırsata çevirdi. Plan halinde olan uzaktan çalışmayı kalıcı hale getirmek, emekçinin sadece mesai saatinde değil hayatının her anında işe, patronların kâr etmesine feda edilmesinin de fırsatına dönüştürüldü pandemi.

KADINLARIN HAYATI İPOTEK ALTINDA

Pandemide patronların karına hizmet eden bu koşulların sonuçları, kadın işçi-emekçiler için daha da ağır oldu. Kısa çalışma, ücretli izne çıkarılma, evden çalışma ve hatta işten atmada ilk akla gelen kadın işçiler oldu. Kadınların ücretleri daha da azaldı, güvencesizlik iyice yaygınlaştı. Bu koşullarda kadınların hem evde, hem de işyerinde yaşadıkları şiddet arttı. İşsizlik, gelir kaybı baskısı, çalışma zorunluluğu kadınların şiddete boyun eğmesi için fırsata dönüştürüldü. İşten çıkarma yasağının istisnası olan ve “Ahlak ve iyi niyet kurallarına uymama” anlamına gelen, işsizlik sigortasından yararlanmayı da ortadan kaldıran, damgalayıcı yönü ile tekrar işe girmeyi de zorlaştıran “Kod 29” ile işten çıkartma pandemi döneminde yüzde 70 arttı. Bu uygulama, kadın işçiler için ekstra baskılar ve damgalamalar yaratıyor.

Pandemi koşullarında hep canımızın derdiyle uğraştık. Her gün vahşice işlenen bir kadın cinayeti haberi alıyoruz, hükümet ise bu gerçeklik tablosuyla dalga geçer gibi ‘Salgın döneminde kadına yönelik şiddet azaldı’ diyor. Yalan söylüyor! Pandemi döneminde ev içine mahkûmiyet, şiddeti önlemek için hiçbir önlem alınmaması, hatta pandemi döneminde var olan hakların bile geriye götürülmesi şiddeti daha da arttırdı. İşçiler ve emekçilerin koşullarını iyileştirmek için, kadına yönelik şiddeti önlemek için parmağını kıpırdatmayan iktidar, şipşak bir biçimde infaz yasası adı altında kadına yönelik suçlara örtülü af yasası çıkardı. Kadınların “şiddete karşı acil önlem” taleplerinin bir teki için bir tek parmaklarını kıpırdatmıyorlar.

Hayatımızı işsizlik ve sefalet ücretleri ile neredeyse mucizeler gerçekleştirerek sürdürdüğümüz, şiddet ve yoksulluğa karşı bir başımıza hayatta kalmaya çalıştığımız gerçeği ortadayken, ekmek talebimize “abartı” diyor, yaşadığımız şiddeti küçümsüyor, bize ‘sabır’ diliyorlar. Sabrımız taşıyor, görüyorlar…

HER YERDE İRİLİ UFAKLI DİRENİŞLER…

Pandemi sürecinde artan öfkeyi bastırmak isteyen hükümet, insanların yan yana gelebileceği, hak arayacağı tüm alanları yok etmeye çalışıyor. Yargı alanında bağımsızlığı iyice ortadan kaldırmak için baroları bölmek, sosyal medyayı denetleyecek yasa çıkarmak, sivil toplum kuruluşu ve dernekleri çalışamaz hale getirmek, sağlık emekçilerinin örgütlerini hedef göstermek, en küçük eleştiriyi Cumhurbaşkanına hakaret sayarak cezalandırmak, işçilerin grev hakkını fiilen yasaklamak, uyduruk gerekçelerle insanları gözaltına almak, hapis cezasına çarptırmak, pandemi döneminde yapılacak yardım kampanyalarını keyfi bir biçimde engellemek, belediyelere kayyum atamak, atayamadıklarını çalışamaz hale getirmek bu dönemin ilk akla gelenleri. Bütün bu engelleme çabalarına rağmen işçiler, öğrenciler, kadınlar, sağlıkçılar, hukukçular ayakta! İrili ufaklı direnişler her fırsatta ortaya çıkmakta…


8 MART’A DOĞRU: HER YERDE BULUŞUYOR, ÇÖZÜM İÇİN ÖRGÜTLENİYORUZ!
8 Mart’a giderken halimiz budur. Bu hali konuşmak, sadece bildiğimiz gerçekleri bir kere de birbirimize tekrar etmek için değil, artık milyonların bilgisi haline gelmiş bu gerçeklerle ne yapacağımızı tartışmak için önemli.
Pandemi koşullarında dahi yan yana gelmekten hiç vazgeçmedik. Şimdi, 8 Mart’a doğru giderken kadın emekçilerin yaşadıklarını açık bir biçimde ortaya sermek, yaşananlardan çıkarılan sonuçları görmek, örgütlenme eğilimlerini açığa çıkartmak, yalnızca bir eğilim olarak kalmaması için somut adımlar atmak üzere özel bir çalışma yürüteceğiz. Bunun için planlar yaptık, görüşme formları, anketler hazırladık. Ekmek ve Gül grupları aracılığıyla ilişkimizin olduğu tüm fabrika, işyeri, mahalle ve çalışma alanlarında yan yana gelmeye devam edeceğiz. Bu buluşmalar, yalnızca halimizi ahvalimizi ortaya koymakla kalmayacak, aynı zamanda kadın işçi ve emekçilerin mücadelesinin de dayanaklarından biri olacak. Birlikte tartışıp, taleplerimizi, ne yapacağımızı, nasıl yapacağımızı birlikte konuşup birlikte yol alacağız. Bu buluşmalar 8 Mart’ta pandemi koşullarına rağmen ve hatta ona inat krize, işsizliğe, yoksulluğa, şiddete ve eşitsizliğe karşı sözlerimizi daha güçlü söyleme olanağı verecek.
İşyerinde, atölyede, okulda, mahallede… Nefes alıp verdiğimiz her yerde kurduğumuz her türlü dayanışma ve mücadele aracı “Ne yapacağız?” sorusunun en temel yanıtı.
İş, eğitim, sağlık, sosyal koruma, insanca barınma ve beslenme, şiddetsiz bir hayat, eşit bir yaşam, özgürlükler ve demokrasi birbirinden ayrılamaz haklarımızdır. Bu haklarımızın tümüne yönelen topyekûn saldırıya karşı, bu haklarımızın bir tekinden bile vazgeçmemek için her birimizin varlığına, yan yana durmaya ihtiyacımız var.
Bu, sadece bir temenni değil. Bu, eğer hayatta kalmak ve bu biricik hayatı yaşanabilir kılmak istiyorsak yapmak zorunda olduğumuz en temel şey! Umudunu kaybetme, kadınlarla yan yana gelmekten vazgeçme, örgütlü olmaktan korkmsa… Gel; hayatımızı kazanalım, bir daha asla geri vermemek üzere!

Görseller: Freepik, Ekmek ve Gül

İlgili haberler
Bu 8 Mart başka 8 Mart olacak...

Kadın işçilerin sorunları karşında yine her yıl büyüttüğümüz ‘dayanışma’ ruhuyla, fiziken yan yana g...

Sendikalar Kod 29’a karşı göreve!

İşten atılmanın yasak olduğu pandemi sürecinde Kod 29 ile işten atılma tehdidi ile yüz yüze olan met...

Gelecek bizim ellerimizde olmalı

Genç bir işsiz kadın: ‘Bahaneler arkasına sığınılmış her şeyin güzel ve sorunsuz olduğu görüntüsü çi...