Öfke ciğere sığmıyor
Ölümüne çalıştırmanın yetmediği, sesini çıkaranın Kod 29’la sabıkalandığı, sendikalaşmanın, hak arayışının önüne güya ‘hukuk’la geçildiği memleketin her karış toprağında birikiyor bu öfke.

Memleketin dört bir yanında irili ufaklı feveranlar yükseliyor. Haksız hukuksuzca işten atılan İzmir Büyükşehir Belediyesi Meslek Fabrikası işçileri, sendikalaşmak istedikleri için işten atılan Çorum Ekmekçioğlu metal işçileri, Çayırova’dan Baldur işçileri, Migros depo işçileri, KT Deri işçileri, TİS oyalamasına maruz kalan belediye işçileri, Kod 29’la işten atılan işçiler, kayyum rektöre isyan eden öğrenci ve akademisyenler, kepenkleri kapanan esnaf, yanlarında çalışanlar, sokak aralarında “Açız, bize verecek yemeğiniz var mı” diye dolaşan yoksullar, ürünü tarlada kalan çiftçiler, pazardan eli boş dönen kadınlar, zamlarla baş edemeyen milyonlar, biçimi ve yöntemi her geçen gün daha da fütursuzlaşan şiddete ve kadın cinayetlerine karşı “Artık yeter” diyen kadınlar… Sokakta her uzatılan mikrofondan bir feryat yükseliyor. Korkusu kalmadı insanların.

Her köşe başından öfkeyle alınan solukların daha büyük bir öfkeyle geri verildiğini, bir sese, çağırışa dönüştüğünü görüyoruz. Aldığımız nefes yetmiyor çünkü artık ciğerlere. Çıkıveriyor öfkeyle, dönüşmek istiyor bir güce…

Ölümüne çalıştırmanın yetmediği, sesini çıkaranın ‘Yüz kızartıcı suç işledi’ diye Kod 29’la sabıkalandığı, sendikalaşmanın, örgütlenmenin, hak arayışının önüne güya ‘hukuk’la geçildiği memleketin her karış toprağında birikiyor bu öfke.

Öfke, kimi zaman çaresizlik duygusundan çıkar ortaya. Artık öfke duymaktan başka bir şey yoktur elinde. Ama öfkenin değiştirici bir güç olabilmesi için “çare”nin ne olduğunun bilgisi de lazımdır.

Toplumun her kesiminde büyüyen öfke gözle görülür hale gelirken, ‘dışarıdan’, ‘yukarıdan’ bir arayış da pompalanıyor insanlara… Gerçek bir değiştirici güce dönüşmesinin önünü alan bir şekilde beklemecilikle, sandıkla, iktidarın kendi kendini yok edeceği güne sabretmekle uslandırılıyor, ehlileştiriliyor insanların öfkesi. Oysa öfkenin değiştirici bir güç olabilmesi biraz da ‘tarih’ bilgisinden geçiyor; tarihin hiçbir döneminde halk, kendisine zorbalık eden, zorbalıktan vazgeçtiği için zorbalıktan kurtulmadı biliyoruz. Birilerinden bizi kurtarmasını bekleyerek değil, birlikte öfkemizi bir gülle gibi büyüterek, birlikte yürümekten başka çare yok. Çare öfkemizi, birlikteliğimize dönüştürmekte.

Sayfalarımızda hayat boyu sütten ağzı yanan, kenara itilen, söylediği görmezden gelinen kadınlar sözlerinin değiştirici gücünü gösteriyor, cesaret veriyor birbirlerine yazdıklarıyla, birlikte değiştireceğimizin gücüne inanarak, artık birlikte görünür olmanın, birlikte ses olmanın ve ses verenlerin sesini çoğaltmanın çağrısını yapıyorlar. Bu değiştirme isteğini, bu mücadele arayışını ‘Ne yapmak’ gerektiğini tartışan dergimiz, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’ne 1 ay kala ayağımızın basacağı yollar için bir harita sunuyor.

Bu yıl 8 Mart süreci aynı zamanda pandeminin yıl dönümüne denk geliyor. Bu sayımızda pandemi dönemi boyunca yaşananların kadın işçi, emekçiler üzerindeki etkisini, bu süreçte kadınların mücadelesine ve örgütlenmesine dair ne gibi potansiyelleri gösterdiğini, 8 Mart’a giderken bu derinleşen sorunlara karşı ne yapacağımızı tartışıyoruz ilk yazımızla.

Pandemi boyunca özellikle emekçiler açısından daha da keskinleşen sağlığa erişememe sorunu önemli bir tartışma konumuz. Dergimizde önleyici sağlık hizmetlerinin gerekliliğine, aşıya erişime ve sağlık alanındaki neoliberal politikaların yol açtığı sonuçlara dair tartışmalarımız yer alıyor. Geçim derdinin nasıl büyüdüğü ve bu derdin yükleneni kadınların yaşadıkları da dergimizde pek çok röportaj ile yer alıyor.

İşten atılmanın yasak olduğu pandemi sürecinde Kod 29 ile işten atılma tehdidiyle yüz yüze olan metal işçisi kadınlar çalışma koşullarını ve üzerlerindeki baskıyı anlatırken, Kod 29 karşısında sessiz kalan sendikaları da göreve çağırıyor: “Bizim sendikamız bize güven verse emin olun işçiler kendini daha güçlü hissedecek.”

Belediye işçilerinin TİS süreci de birçok yerde iş bırakma eylemleri ve TİS maddelerinin yoğun tartışılması ile sürüyor. Kadıköy ve Bakırköy Belediyesinden işçiler yazdı. İşçiler pandemi döneminde iyice eriyen haklarını ve ücretlerini istiyor.

CPS Otomotiv’de 4 yıldır işverenler arasında anlaşmazlıklardan dolayı devir işlemlerinin yapılmaması bugün işçilerin çalışma koşulları ve yaşamlarına mâl oluyor. İşçi Fidan, işçilere örgütlülükten vazgeçmeme çağrısını şöyle yapıyor: “Biz işçiler nefes aldığımız sürece çalışmaya mecburuz! İşçiler örgütlenmek için o kadar bedeller ödediler ve hâlâ ödemeye devam ediyorlar ki biz de bunun mücadelesini yıllarca verdik ve kazandık. Ve bu örgütlülüğümüzü kaybetmeye de hiç de niyetimiz yok.”

Van Tekstilkent’te emek veren, ancak yalnızca işletmelerin adını metinlerine taşıyan haberlere karşılık; elbiselerin gerçek dokuyanları Van Tekstilkent’teki işçilerin yaşamlarına yakından tanıklık ediyoruz.

Esenyurt’ta işçi kadınlar çalıştıkları fabrikalarda edindikleri meslek hastalıklarının ‘meslek hastalığı’ dahi sayılmayışını, ücretsiz izne mecbur bırakıldıklarını anlatıyor: “Kronik rahatsızlığım olduğu için ücretli izin talep ettim, yönetim kabul etmedi. İstersem ücretsiz izne gidebileceğimi söyledi… Bu koşullarda çalışmaya devam ettikçe daha fazla sağlığımızdan olacağız. Üstelik bunlar meslek hastalığı olarak da sayılmıyor.”

Çorum Ekmekçioğlu Direnişi’nde görünmeyen emekleriyle kadınlar da var! Direnişteki işçilerin eşleri direnişten öğrendiklerini paylaşıyor, Ekmek ve Gül aracılığıyla birlik ve dayanışma çağrısı yapıyor.

Kadın işçilerin sorunları karşısında yine her yıl büyüttükleri ‘dayanışma’ ruhunu fiziken yan yana gelemeseler de yüzlerce kadının taleplerini 8 Mart’a taşıyacaklarını söyleyen Esenyalı Kadın Dayanışma Derneği ile pandemi dönemi boyunca dayanışma ve mücadelenin gösterdiklerini hatırlatan Tuzluçayır Kadınları Dayanışma Derneği yazılarıyla kadınlara güç veriyor. Genç kadınların üniversitelerdeki mücadele zemini olan kadın araştırmaları toplulukları, kulüpleri için örnek bir çalışma olan İstanbul Aydın Üniversitesi Kadın Çalışmaları Topluluğu örneği de güç veren yazılarımızdan biri.

Şiddete ve yoksulluğa karşı umuda ve dayanışmaya sarılan Demet, Aliye ve nice kadının hikayeleri, ev işçisi kadınların zorlukları İstanbul’dan Ankara’ya pek çok yerden kadınların anlatımıyla sayfalarımızda yer alıyor.

Film önerimizle bir göç yolunda soluk alıyor, sınırların ötesindeki direnişlere kulak veriyor, tarihten bilgilerle sayfalarımızı çevirmeye devam ediyoruz…

Görsel: Freepik

İlgili haberler
Bu 8 Mart başka 8 Mart olacak...

Kadın işçilerin sorunları karşında yine her yıl büyüttüğümüz ‘dayanışma’ ruhuyla, fiziken yan yana g...

Sendikalar Kod 29’a karşı göreve!

İşten atılmanın yasak olduğu pandemi sürecinde Kod 29 ile işten atılma tehdidi ile yüz yüze olan met...

Sabrımız taşıyor, görüyorlar...

8 Mart’a doğru tüm fabrika, işyeri, mahalle ve çalışma alanlarında yan yana gelmeye devam edeceğiz....