Şiddet karşısında hukuk ve uygulamaları
Hukuk, eğitim, sağlık, medya, istihdam, sosyal hizmetler gibi birçok alanda eş zamanlı tedbir alınması, kararlılık, kadına yönelik şiddetle mücadelenin vazgeçilmez unsurlarından.

Bundan beş altı yıl önce Türkiye çapına yapılan bir araştırma, kadınların; yüzde 39’unun yaşamlarının herhangi bir safhasında eşleri veya birlikte yaşadıkları kişilerce fiziksel şiddete maruz bırakıldıklarını, yüzde 92’sinin yaşadıkları fiziksel veya cinsel şiddete ilişkin resmi kurum ve sivil toplum kuruluşlarından hiçbirine başvurmadıklarını göstermiş. Ancak, bugün gelinen tabloda maalesef bu oranın daha da arttığını söyleyebiliriz. Zira, gerek basına yansıyan olaylar, gerekse bizim hukukçu olarak gördüğümüz, bildiğimiz olaylar bu doğrultuda. Ancak, en önemli sorunlardan bir tanesi de kadınlar açısından hukuka güvenin kalmaması. “Mahkemeye başvurunca ne olacak ki”, “Savcı ifadeyi alır serbest kalır, ben gene korku içinde yaşamak zorunda kalırım”, “Tutuklasa ne olacak, iki ay sonra bırakırlar” gibi sebepler kadınlardan sıkça duyduğumuz endişeler. Asıl korkunç olan ise, maalesef bu endişelerin gerçek olması.

Üç gündür işlediğimiz haberlerde cezasızlığın boyutunu ve verdiği cesaretle vahşileşen şiddeti görüyoruz. Baba vahşeti değil, cezasızlıkla beslenen şiddet!

VAHŞET DERECESİNE ULAŞAN ŞİDDETİ TETİKLEYEN MEKANİZMA: YARGI
15 yıldır iktidarda olan AKP hükümeti ile palazlanan dinci-gerici kesimler kadının yerinin evi olduğu, kadının gerekirse dövülebileceği, öncelikle amacının evinin, eşinin, çocuklarının bakımı olduğuna dair bir çok ‘özlü söz’ söylüyor. En başta AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan tarafından ifade edilen “Kadın erkek eşitliğine inanmıyorum, fıtrata ters” algısı ise yıllardır toplumda yerleştirilmeye çalışılan düşünce olarak karşımızda durmakta. Bu açıdan da kadına yönelik şiddeti engellemesi gereken, kadın haklarının toplumsal alanda kullanılması doğrultusunda kararlar alması gereken, kadın cinayetlerinde Ceza Kanunu’nda yer alan vermesi gereken cezayı vererek, kadın cinayetlerinin önlenmesinde önemli adımlar atması gereken yargı mekanizması da, yukarıda bahsedilen algı ile hareket ederek tam aksi doğrultuda kararlar almakta.
Yargı, cinsel istismara uğrayan küçük çocuklarda dahi rıza arayan, neden bağırmadın diyerek kadını suçlayan, öldürülen kadınların herhangi bir hareketini katile indirim yapmada fırsat olarak kullanan, şiddete karşı tedbir kararlarında dahi, şiddeti önleyici mekanizmalar geliştirmeyerek, kadına karşı şiddet algısının bu düzeyde oluşmasına neden olan en büyük kurumlardan biri olmaktadır maalesef.

ŞİDDETLE MÜCADELE, AMA NASIL?
Kadına yönelik şiddet, bütüncül politikalarla aşılabilecek bir sorun. Hukuk, eğitim, sağlık, medya, istihdam, sosyal hizmetler, sığınma evleri gibi birçok alanda eş zamanlı tedbir alınması, bu tedbirlerin hayata geçirilebilmesi için bütçe ayrılması ve tabii şiddetle mücadeleye ilişkin kararlı bir siyasi iradenin ortaya konması bu sürecin vazgeçilmez unsurlarından. Ancak, bu durum siyasi iradenin kadına yönelik bakışının değişmediği koşullarda bir temenni olarak kalmaktan öteye gidemeyecek.

İlgili haberler
Şiddetin boyutu: Kocası elektrikle işkence yaptı,...

Dini nikahlı eşinden akılalmaz işkenceler gören Gülfidan Sepil, defalarca karakola gitti. Ama ancak...

Cezasızlığın geldiği nokta: Çevremde çok kız kaçır...

Diyarbakır’da kaçırdığı çocuğa dini nikah kıyarak istismar eden 29 yaşındaki M. T. kan donduran bir...

Baba vahşeti değil, cezasızlıkla beslenen şiddet!

Bir baba 2 oğlunu öldürüp 1 oğlunu yaraladı. Eşine defalarca şiddet uyguladığı, kadının defalarca şi...