Son zamanlarda üstümüze kadın emeğini ilgilendiren yasalar, yönetmelikler, taslaklar, raporlar, kampanyalar yağıyor...
Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu TÜRKONFED’in 3. İş Dünyasında Kadın raporuna göre 2010-2015 yılları arasında 1 milyon kadın çocuk bakımı, 112 bin kadın ise yaşlı bakımı nedeniyle çalışma hayatını bırakmış.
TÜRKONFED Yönetim Kurulu Başkanı Tarkan Kadooğlu, “Çocuk ve yaşlı bakımı kadınların çalışmasının önündeki en büyük engel. Kadınların işgücüne katılımını artırırken, sosyal bir devletin sağlaması gereken temel ihtiyaçlar nedeniyle çalışma hayatından uzaklaşmaları kabul edilebilir bir durum değildir” diyor. Kadınların kurumsal bakım hizmetlerine talebinin arttığını ama kreş sayısının yetersizliği, kreş ücretlerinin yüksekliği ve hizmet kalitesine olan güvensizliğin de çocuk bakımında annelere ek sorumluluklar yüklediğini ekliyor. Sanırsın patron örgütünün değil, kadın işçilerin hak gasplarına karşı mücadele eden bir sendikanın sözcüsü! Peki çözüm önerisi ne başkanın? “Çocuk bakım-kreş fonu ve bakım sigortası yoluyla çocuk, engelli ve yaşlı bakım hizmetlerini finanse eden sosyal güvenlik sistemlerinin etkin bir şekilde kullanılması” ve “Teşvik mekanizmalarının yaygınlaştırılması.” Peki kaynak? “Genel Sağlık Sigortası primlerinin bir bölümü ile genel bütçeden fona sağlanacak katkılar.” Yani işçiler ödesin... Yani patronların üstlenmesi gereken hiç bir sorumluluk yok! Yani yasalarla belirlenmiş bir tek sorumluluğu bile yerine getirmesi denetlenmeyen, denetlense de üç kuruş olan cezayı ödemeyi kreş açmaya yeğleyen patronlar için “kadın emeği” kıymetli ama kadın emeğini kullanırken yapmaları gerekenleri yeni bir “teşvik ve bütçeden paylanma” girişimine çevirmek de “olağan.” İşte sınıf tavrı!
Tam da TÜRKONFED araştırması gündemdeyken “Kadın çalışanların gece postalarında çalıştırılma koşulları hakkında” yönetmelik değişikliği yapıldı. Turizm, özel güvenlik ve sağlık hizmeti yürütülen işlerde, işçinin yazılı onayı olduğu takdirde, 7.5 saat ile sınırlandırılan süre aşılabilir hale getirildi. Hepimiz biliyoruz ki, bu talep bu üç sektörle sınırlı da kalmayacak.
7 Temmuz’da Resmi Gazetede yayımlanan güncellenmiş “Ulusal İstihdam Stratejisi (2014-2023) ve Eylem Planı da kadın istihdamındaki artışın temel kaidesini “esnekleşme, daha fazla esnekleşme” olarak ortaya koymuştu.
“İstihdamın Arttırılması” başlığı ile “evden, uzaktan, esnek çalışmayı” kural haline getirecek yasa tasarısı da Eylül-Ekim aylarında meclise gelecek.
Bütün bunlarla birlikte, kadın işçiler için daha güvencesiz ve yoğun bir sömürü hayata geçecek. Başta tekstil olmak üzere imalat sanayiinde kimi işlerin parçalanarak evlere taşınmasının yolu daha da açılacak. Çalışma saatleri uzayacak. Sadece kadının değil, başta çocuklar olmak üzere tüm hane halkının emeğinin ev içinde ücretsiz kullanımının önü açılacak. Sadece kadını değil, ev halkının sağlığını da tehdit edecek işyeri koşulları eve taşınmış olacak. Kadının bir yandan evde “toplumsal rollerin” gerektirdiği işleri yaparken, diğer yandan işyerine dönüşmüş evde çalışması nedeniyle iş yükü artacak. Kadınların İş Kanunu’ndan doğacak hakları, yıllık izin, resmi tatil izinleri, fazla mesai, emeklilik… vb hakları ortadan kalkacak.
Kadın çalışanların yükünü düşünüyormuş gibi çağrılar yapan patronlar, kadınların çalışma yaşamındaki zorlukları, ev ve bakım yükleri nedeniyle karşı karşıya kaldıkları çifte mesaiyi, “esnek çalışma”, “evden çalışma”, “fonlar”, “işverenlere verilecek teşvikler” vs. meselelerine alt yapı sağlayacak konular olarak gündeme getiriyor.
Kadınların çocuk ve yaşlı bakım yükü nedeniyle nasıl zorluklarla karşılaştıkları bir “yazıklama” masalı olarak anlatıladururken, bizim bu gerçeğimiz hükümetin ve patronların elinde çalışma yaşamını daha da kuralsız hale getirmenin, işçilerin birikimleriyle oluşan bütçelerin, fonların yağmalanmasının bir unsuru olarak kullanılıyor.
AKP’ye bağlılığı ile bilinen HAK-İş Konfederasyonunda, Kadın Komitesi başkanlığı ve bağlı sendika olan Öz Sağlık-İş’te Genel Başkanlık görevi yürüten Çalışma Bakanı Jülide Sarıeroğlu bakanlık görevine “işçi dostu ve kadın dostu” reklamlarıyla getirilmişti. Kendisi HAK-İş tarafından 2011’de yayımlanan “Çalışan Kadınlar: Hakları ve Yeni Yasal Düzenlemeler” isimli broşürün de yazarı aynı zamanda. 2011’den bugüne o broşürde “bu gitti, bu gitti, bu gitti...” diye kalem kalem silinen pek çok hakkımız var! Patronların da, hükümetin de, kadın çalışma bakanının da “kadın çalışan dostluğu” yaldızlı bir kağıt gibi. Azıcık kazıyınca pul pul dökülüyor.
İlgili haberler
Hamile işçilere 12 saat çalışma dayatması
Bektaş Tekstil’de aralarında hamile işçilerin de olduğu 55 işçi 12 saat çalışma dayatmasını kabul et...
Çözümü doktor reçetesinde olmayan hastalık: Vardiy...
Gelin görün ki vardiyalı çalışmanın insan bedenine yaptığı eziyeti ele alan bu kadar makale olmasına...
Gece mesaisinde yönetmelik değişikliği: Kadın işçi...
Turizm, özel güvenlik ve sağlık işkolunda gece 7.5 saati aşan mesai yapılmasına olanak tanıyan yasan...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.