Neco Usta’dan Sisa’ya, çalışabilmek için kadın olduklarını saklayan kadınlar
Masterchef yarışmasında hikayesini öğrendiğimiz Neco Usta gibi, var olabilmek için kadın olduğunu gizlemek zorunda kalan kadınların hikayelerine bakalım…

“Herkes beni Neco Usta diye biliyor çünkü ben kokoreççi ve kebap ustasıyım. Kimse bana bu mesleği öğretmedi.”

“Eşimden ayrıldıktan sonra bu mesleğe bulaşıkçılıkla başladım. 3 tane çocuk geçindiriyorsun, yetiştiremiyorsun ki.”

“Mesleğe başladığımda çok zor oldu benim için, bulaşıkçılıkla başladım. Ustalardan yardım istedim. Sadece bıçak tutmayı öğrettiler. Kebabı öğrenmek istedim, öğretmediler. Kendi çabalarımla… Hatta patrona dedim ki benim kulağım tıkanmış bana bir şiş verir misiniz? Hangi şişi alıyorsan al dedi. Tabii ben kebap şişini aldım. 3 liralık da kıyma aldım. Tabii bundan 17-18 sene önce. Onu sapladım tekrar sapladım, çürüyene kadar. 3 tane çocuk okutuyorsun mecbursun, bu mesleği yapmak zorundasın. Sonra gittim, ilk heyecanlı oldu tabii, oturdum, eleman arıyorlar. ‘Usta mısın?’ ‘Evet ustayım’ dedim. ‘Kaç senedir bu işi yapıyorsun?’ dediler bana. Tabii sesimi erkek tonunda çıkarıyorum, bayan dedin mi almıyorlar. ‘5 senedir yapıyorum abi’ (sesini kalınlaştırarak) dedim. ‘Nerede yaptın?’ dedi. ‘Adana’da, Urfa’da çalıştım.’ ‘Tamam bir deneyelim’ dedi. Başladım. Ondan sonrası çorap söküğü gibi geldi. Ama söylemesi ayıp aranan usta oldum. 5 tane de usta yetiştirdim. Tek tabancayım. 3 çocuğum bir de ben. Saat 4’lere kadar çalıştım. İşyerinden çıkardım evime de yayan giderdim, kelle koltukta giderdim ama çok şükür başımıza bir şey gelmedi.  Kadın isterse her şeyi yapar.”

Bu sözlerin sahibi 20 seneye yakındır mutfak sektöründe olan ve kendi kendine kebap ve kokoreç ustalığı öğrenen Neco Usta. Neco Usta’nın bu hikayesini katıldığı Masterchef yarışması birinci eleme turunda öğreniyoruz.

Neco Usta’nın hikayesi pek çok yönüyle ele alınabilir. Boşanmış bir kadın olarak tek başına ayakta kalma çabasında yalnız kalması, ev içinde sorumluluğu kadınlara yüklenen “yemek” işinde bile işyerinde kadınların tercih edilmemesi, işyerinden gece 4’te eve yürümek zorunda bırakılması, gece eve yalnız yürürken “kelle koltukta” yürümesi… Ancak bu yazıda Neco Usta gibi çalışabilmek, ilgilendiği alanda “erkek işi” denen işleri yapabilmek için erkek kılığına girmek, sesini kalınlaştırmak zorunda kalan kadınlara değineceğiz.

Kadın erkek arasındaki eşitsizlik, kadını toplumsal yaşamın her alanında ikincil plana atarken tarih boyunca kadınlar çalıştıkları işlerde yer edinebilmek, ciddiye alınabilmek için çaba harcadı. Kimi zaman erkek kılığına girerek var olmaya çalışma yöntemini de çeşitli alanlarda kullandılar. Ya sadece hayatta kalabilmek için ya yazdığı kitaplar ciddiye alınsın diye ya da yapmak istediği mesleği yapabilmek için… Neco Usta gibi, var olabilmek için kadın olduğunu gizlemek zorunda kalan kadınların hikayelerine bakalım…

‘ÖZGÜRCE’ ÇALIŞABİLMEK İÇİN

Afganistan’da kadınların çalışamadığı, kız çocuklarının okuyamadığı, yanında bir erkek olmadan kamusal alanlardan kadınların faydalanamadığı Taliban yönetiminde Nadia Ghulam, hayatta kalabilmek için 10 yıl boyunca erkek kılığında yaşadı.

Independent’ın haberine göre, 1993’te evlerine atılan bir bombadan sonra ağır yaralanan ve altı ay komada kalan 8 yaşındaki Nadia komadan uyandığında Afganistan’da Taliban yönetimi vardı. Kardeşi Zalmay’ın ölümü babasının psikolojisini bozmuş, çalışamayacak hale getirmişti. Annesi ve üç kız kardeşiyle birlikte yoksulluk ve açlık içinde yaşarken bir süre sonra Celalabad’daki bir mülteci kampına götürüldüler. 11 yaşındaki Nadia, ailesinin geçimini sağlayabilmek, karınlarını doyurabilmek, aslında hayatta kalabilmek için hayatını kaybeden kardeşinin yerine geçmeye karar verdi. Fark edilmemek için başına erkeklerin taktığı sarıktan taktı, göğsünü kapatıp kardeşinin kıyafetini giydi ve bir tarlada çalışmaya başladı. Patlıcan ve domates topladı, su kuyularını temizledi.


Nadia Ghulam |Ekhlas12/Wikimedia Commons (CC BY-SA 4.0)

France 24’e verdiği röportajda Nadia, uzun süre erkek kılığına girmek zorunda kalmayacağını umduğunu ancak bunun 10 sene sürdüğünü belirtti. Bir süre sonra Nadia’yı bölgedeki bir caminin imamı yardımcısı yaptı. Nadia “Molla Zalmay” olarak çağrılmaya başladı.

Bu 10 yıl boyunca yakalanma korkusunu üzerinden atamayan Nadia, odasında uyurken bile elbisesini ve takkesini çıkarmadı. 2007 yılında 22 yaşına giren Nadia, Afganistanlı kadınlara yardım toplayan bir hayır kurumunda çalışan Sara ile tanıştı. Sara, onu İspanya’ya gönderdi. Nadia Ghulam, hikayesini “Sarığımın Sırrı” adlı kitabıyla anlattı.

‘ÇALIŞABİLMEMİN TEK YOLU BUYDU’

Geçinebilmek için kadın kimliğini bir kenara bırakmak zorunda kalan kadınlardan biri de Mısır’ın Luxor kentinden Sisa Abu Daooh. Sisa, 21 yaşında evlendikten kısa bir süre sonra 1970’lerde eşini kaybetmişti. Bu sırada ise hamileydi. Ailesi tarafından “Kadınlar çalışmaz, evinde otur” baskısına maruz bırakılan Sisa, aynı zamanda yeniden evlenmesi, “dul kalmaması” için de baskıya da maruz kalıyordu. Aile baskısı bir yana yaşadığı şehirde bir kadın olarak iş bulmanın, çalışmanın imkansızlığıyla yüzleşen, kapılar suratına kapanan Sisa, çalışabilmek için erkek kılığına girmek zorunda kaldı.

Times’a göre Sisa’nın kocası öldüğünde Mısırlı kadınların çalışması neredeyse duyulmamış bir şeydi. Bugün bile Dünya Ekonomik Forumu'na göre Mısırlı kadınların çok azı işgücüne katılıyor- erkeklerin yüzde 79'una kıyasla kadınların sadece yüzde 26'sı.

Sisa başını kazıttı, bol erkek elbiseleri giydi, tuğla ördü ve buğday hasadı yaptı. Sonra da ayakkabı boyacılığı yapmaya başladı.

Guardian’a konuşan Sisa, “Kızım için her şeyi yapardım. Para kazanmanın tek yolu buydu. Başka ne yapabilirdim ki? Okuma yazma bilmiyorum, ailem beni okula göndermedi, bu yüzden tek yol buydu” dedi.

Kızı büyüdükten sonra kızının evlendiği kişinin de felç olmasıyla bu sefer 3 kişinin bakımını üstlenen Sisa, ayakkabı boyacılığını sürdürüyor.

Trajikomik mi desek utanmazca mı desek kadınları açlığa mahkum eden, kadınların çalışması, iş bulması için gerekli adımları atmayan, kutsal aile, kutsal anne, makbul kadın söylemleriyle kadınları aileye ve erkeklere bağlı kılan Mısır hükümeti, Sisa’yı “yılın annesi” seçti.

Antik Yunan’dan bugüne, kadınlar ya ev içine hapsedildi, ev işlerinin, bakım sorumluluğunun tüm yükü sırtlarına yüklendi, dindar muhafazakar saiklerle neyi yapıp neyi yapamayacakları belirlendi, bir tek “annelikleri” üzerinden kutsandı, çalıştıysa da ucuz emek olarak ya da aile işçisi olarak çalıştırıldı, makbul kadın olmadığında ise taşlandı, baskılandı… Ancak Neco ustanın da dediği gibi “Kadın isterse her şeyi yapar.” Kadın olduğunu gizlemek, çalışabilmek için erkek kılığına girmek zorunda bırakılmayacağı bir geleceği de yaratırlar.

Fotoğraf: Masterchef Türkiye Youtube Kanalından ekran görüntüsü

İlgili haberler
GÜNÜN KADINI: Antik dönemin savaşçısı Mavia

Filistin’i istila eden Roma’ya karşı büyük başarılar kazanan Mavia ve güçleri döneminin en ünlü sava...

GÜNÜN BELLEĞİ: Kadınların memuriyet hayatına ilk a...

Kadınların iş yaşamına katılabilmesi hatta evden çıkabilmesi çok kolay olmadı tabii. Özellikle de şi...

GÜNÜN BELLEĞİ: Lucy Luck’ın hikâyesi ya da kadın i...

Hizmet ve bakım işleri genellikle kadınlar tarafından yapılıyor ve genellikle düşük ücretli işler ol...