GÜNÜN BELLEĞİ: Lucy Luck’ın hikâyesi ya da kadın işi erkek işi
Hizmet ve bakım işleri genellikle kadınlar tarafından yapılıyor ve genellikle düşük ücretli işler oluyor. Emek piyasalarının cinsiyetçi yapısından kaynaklanan bu durumun tarihsel bir alt yapısı da var

19. yüzyılda kapitalizmin büyük fabrikalarda kitlesel üretime geçtiği dönemde tekstil kadınların yoğun olarak çalıştığı bir sanayi idi. Ama kadınların tek işi bu değildi. Bu yüzyılda da bir süre batıda kadınlar sınai üretimi yapan fabrikaların yanı sıra küçük ölçekli imalat, ticaret, evlerde kibrit kutuları yapmak, tablacılık, çamaşırcılık gibi geleneksel kadın alanlarında çalışmaya devam ettiler.

Yaşam koşulları o kadar ağırdı ve ücretler o kadar düşüktü ki bazen kadınlar birkaç işi birlikte yürütmek zorunda kalıyorlar, günde 16-18 saat çalışmalarına rağmen geçinemiyorlardı. Çünkü erkek ücreti aileyi, çocukları geçindirecek temel ücret olarak düşünülürken, kadın ücreti sadece bireysel ücret olarak düşünülüyordu, onun çalışması bir katkıydı... Bu, bekâr kadınlar için bir iki yerde çalışmak anlamına geliyordu.

Bonnie S. Anderson / Judith P.Zinsser tarafından yazılan Avrupalı Kadının Tarihi kitabının birinci cildinde İngiliz hasır dokuyucusu Lucy Luck "zamanın bir kısmını işyerinde, bir kısmını evde çalışarak geçirdiğini" anımsadığını yazar... Lucy durgun dönemlerde gündelik temizliğe, ya da bulaşık yıkamaya giderek ücretini takviye etmekteydi...

1848-1922 yılları arasında yaşayan işçi kadın Lucy Luck’un hikâyesi 19. yüzyılın sonu ve 20. yüzyılın başında kentteki kadın çalışanların koşulları ve yaşadığı değişimler hakkında önemli bilgiler sunar.

Lucy, Londra’nın kuzey doğusunda bulunan oldukça büyük bir kentte dünyaya gelir. Duvar ustası olan babası, Lucy 3 yaşındayken onları terk eder. Bir süre sonra kanser olan annesi de yaşamını yitirince, Lucy ve üç kardeşi yapayalnız kalırlar. Bir süre hapishane gibi olan yoksullar evinde kalırlar.


Burada çok kötü koşullar altında da olsa okuma yazma öğrenir. 8 yaşında ailesine bakmak için artık yeteri kadar büyüdüğü düşünüldüğünden iş aramaya başlar. Bölgede bulunan bir ipek fabrikasında işçi olarak çalışmaya başlar. Kilisenin parasal yardımıyla fabrikaya yakın oturan bir ailenin yanına yerleştirilir...

Fabrika’daki ilk gününü şöyle anlatır küçük Lucy “İşin ilk günü büyük tekerleklerin gürültüsünden çok korktum, fabrikada çok yüksek sesle konuşan erkekler çalışıyordu. Ben o kadar küçüktüm ki altıma tahta bir platform koydular, boyum yetişsin diye. Bir kenara çekildim ve ağlamaya başladım...”

Yasal olarak Lucy 11 yaş altında olduğu için yarım gün fabrika işi yapabiliyordu, işten geldikten sonra da yanında kaldığı bakıcı ailenin evinde çalışıyordu.

Lucy 18 yaşına kadar tam bir göçebe hayatı yaşar. Bir evde temizlik yapar, başka bir yerde çocuklara bakar... Kendini geçindirecek kadar bile ücret alamamaktadır...

18 yaşında bu tür işlere son verir ve hasır örgücülüğüne başlar. Fakat hasır örme işi de sezonluk bir iştir.

1864 yazında, yani daha 15 yaşındayken iş bulmak için nasıl çalıştığını şu satırlarla anlatmaktadır: “Devamlı iş arıyordum, bazen sadece boğazımdan bir şeyler geçsin diye çalışıyordum. Çoğu zaman da ayaklarım öyle ıslanıyordu ki botlarım düşecek gibi oluyordu ayaklarımdan, buna rağmen iş bulamıyordum. Çok zaman gayrimeşru yollara başvurayım diyordum ama bir el beni daima alıkoyuyordu.”


TEKSTİLDE PARÇA BAŞI ÜCRET
Kadınların ücretleri o kadar düşüktü ki çoğu zaman bekâr genç kadınlar daha iyi para kazanmak için ya fahişelik yapmak zorunda kalıyorlar ya da bir erkeğe sığınarak onun metresi oluyorlardı.

Sonunda bir çalışma evinde terzilik buldu, ama o kadar çok dikiş dikiyordu ki gözleri görmez hale geliyordu: “geceleri 12 saat dikiş dikmek zorunda kaldığım için gündüz ışığında gözlerim görmez hale geliyordu”.
Fransız sosyal bilimci Frederich Le Play’ın 1856 Paris’inde 2 çocuklu işçi ailesindeki kadın işçi için anlattığı koşullar, Lucy’in koşullarından çok farklı değildir. Onun üzerinde bir de ailenin ve çocukların bakım yükü vardır. Terzi olan eşi için akşam saat 11’e kadar dikiş dikmektedir.

“Çalışma süresi bir gün için 12 saati geçmekteydi. Bunun yanında bir de ev işleri vardı. Evi temizliyor, yatakları yapıyor, çocukları giydiriyor, yemek yapıyor. Çocukların elbiselerini dikiyor. Her hafta büyük çamaşırları yıkıyor.”

Paris’teki bir işçi kadının yaşam koşulları da Lucy’nin hikâyesinden pek farklı değildir.

Tekrar Lucy’e dönersek, son girdiği işte patronun “seni dövmez” diye garanti verdiği bir çalışma arkadaşı ile evlenir. Üç çocuğu olur... Evlenmek zorundadır çünkü tek başına kendini geçindirecek durumda değildir.

Evlilik onun için ömür boyu sürecek bir şeydir, erkeğin kazandığı paraya ömür boyu ihtiyaçları vardır çünkü. Evlilik romantik bir aşk hikâyesinden çok ekonomik güçlerin birleştirilmesi anlamına gelmektedir.

Geçinemedikleri için Londra’ya taşınırlar, eşi iş bulur... Birkaç zaman evde oturduktan sonra bu kez de aileye katkı olsun diye yine mevsimlik bir iş olan hasır dokumacılığına başlar. Çocuklarının giysilerini kendisi elinde diker, onların iyi yetişmesi için elinden geleni yapar, bir kızının teşviki üzerine hayat hikâyesini yazmaya başlar...

Anlattıklarından sigorta, emeklilik aylığı vs. gibi şeylerin o dönemde çalışan kadın işçilerin hiçbir biçimde gündeminde olmadığını görüyoruz. Hayatı boyunca güvencesiz, mevsimlik işler yapmıştır...

Bu işlere göre nispeten daha düzenli olan giyim sanayisinde çalışan kadınların ücretleri de çok düşüktür. Giyim sanayisinde çalışan kadın işçiler genellikle parça başı ücret alırlardı. İşin hızı ve yoğunluğu çok fazlaydı, ama ücretler o kadar düşüktü ki kendilerini ancak geçindirirlerdi. Çalışma süresi sabah beşten akşam dokuza kadardı.


ERKEK İÇİN AĞAÇ VE METAL. KADIN İÇİN AİLE VE KUMAŞ
Gerçekten de kadın emeği her yerde ucuz emek olarak görülüyordu. Kadınlar ucuz emekle bütünleştirildiler, ama bu tür emeklerin tümü kadınlara uygun sayılmadı. 1867 Sanayi Ürünleri Sergisinde bir Fransız delege cinsiyete, malzemeye ve tekniğe göre ayrımları açıkça betimliyordu: Erkek için ağaç ve metal. Kadın için aile ve kumaş. Hangi işin kadınlara göre daha uygun olduğu meselesi, zamana göre bazı değişikliklere uğradı ama toplumsal cinsiyet istihdam değerlendirilmelerinde düzenli olarak rol oynadı. Kadınların çalıştığı işler “kadın işi”, fiziksel yeteneklerine ve doğuştan üretkenlik düzeylerine biraz uygun işler olarak tanımlandı. Bu bakış kadınların bazı iş gruplarında toplanmasına hizmet ederek, onları mesleki hiyerarşilerin her zaman en dibine yerleştirdi. Ücretlerini de asgari geçim düzeyinin altında saptayarak emek pazarında cinsel işbölümünü üretti.

Bugün bile kadın işi olarak görülen iş gruplarında çalışan kadınların da ne kadar düşük ücret aldığını hâlâ güvenceli çalışma hakkından yüksek oranda yoksun olduklarını biliyoruz.

Kaynak: Petrol İş Kadın Dergisi

İlgili haberler
GÜNÜN BELLEĞİ: İzlanda’nın en aktif yanardağı

24 Ekim 1975’te İzlanda’da hayat normal seyrinde akmayı bıraktı. Çünkü o gün ülkenin yarısını oluştu...

GÜNÜN BELLEĞİ: Grev yasaklarına mücadeleyle yanıt...

Evet, yasaklar çok ancak yasaklara karşı hakları için mücadele edenler de çok! İşte yasağa rağmen 15...

GÜNÜN BELLEĞİ: Çin mahallesinde kadın işçilerin mü...

Bundan tam 36 yıl önce New York’ta bulunan Çin mahallesinde 20.000’den fazla kadın işçi greve gitti....