Kadınların gözünden 2022: Şiddet, yoksulluk, hak kayıpları tablosunu birliğimiz değiştirir
EMEP İstanbul İl Başkanı ve Kadın Bürosu üyesi Sema Barbaros, geçtiğimiz yılı kadınlar açısından değerlendirdi: 'Bu kadına düşman, çocuğa düşman düzen değişmelidir'

2022 yılını geride bırakmaya hazırlanıyoruz. Bu yıl kadınlar için bir yandan geçim derdinin yarattığı büyük sorunlarla bir yandan da artan şiddet, hak gaspları ve derinleşen adaletsizlik ile geçti. Kadınlar ise bu sorunlar karşısında ses çıkarmaktan vazgeçmedi. Bu sesin gelecek yıl bu tabloyu değiştirmek için nasıl yükseltileceği, kadınların yaşadıkları sorunların çözümü için daha güçlü birlikler ve mücadele olanakları için neler yapacağı da önemli bir gündem. Emek Partisi İstanbul İl Başkanı ve Kadın Bürosu üyesi Sema Barbaros ile geçtiğimiz yılı değerlendirirken, önümüzdeki yıl kadınların önünde duran mücadele başlıklarını değerlendirdik.

2022 yılını ardımızda bırakırken geçtiğimiz seneye göre kadınların derinleşen sorunları neler oldu?

Maalesef her yıl kadınlar daha çok sorunla boğuşuyor. Kadınların en temel sorunları işsizlik, yoksulluk ve şiddet. Kadınlar yoksullaştıkça hayatlarındaki şiddet sarmalı daha da ağırlaşıyor. Bu yıl özellikle artan geçim derdi, zamlar kadınları istismara ve şiddete daha açık hale getirdi. İyi ve yeterli bir yaşam hakkı açısından; kaynaklara erişimde kadınlar en geri noktada. Türkiye ücretli çalışmada cinsiyet eşitsizliğinin en yüksek olduğu üç ülkeden biri.

İktidarın kadınların haklarına yönelik saldırıları her geçen yık artıyor. İstanbul Sözleşmesinden imzanın çekilmesiyle şiddet sorununun derinleştiğini görüyoruz. İşyerinde, sokakta, toplumsal hayatın her alanında kadınların hak ve özgürlükleri bizzat iktidar eliyle daraltılıyor. 2022 boyunca iktidar kadınlara birçok şekilde “sus ve itaat et" dedi. Kadınların taleplerini dillendirecekleri bütün eylemleri yasakladı. Kadın emekçiler her geçen gün yoksullaşırken, savaş çığırtkanlığı ile yeni çatışma ortamlarına, yeni göçlere, yeni yoksulluklara kapı açıldı, bu koşullara en çok kadınları ve çocukları maruz bıraktı. İşçi kadınların da bir parçası olduğu; çalışma ve yaşam koşullarına ilişkin alınan grev kararları yasaklandı, işçi kadınların fabrika önündeki direnişlerine kolluk güçleri saldırdı. Genç kadınlarda pandemiyle birlikte devam eden barınma, ekonomik sorunlardan kaynaklı okuyamamak, işsizlik, okurken çalışma zorunluluğu ve işyerlerinde taciz ve mobbing tehdidi bu yıl en önemli sorunlardan oldu.

İktidar aile kavramı üzerinde bu yıl da oldukça çok tepindi. Cinsel yönelimleri kriminalize etti, onur yürüyüşlerini yasakladı, LGBTİ’lere karşı nefreti körükleyerek hedef gösterdi. Son zamanlarda başörtüsü tartışmalarını da buna ekleyerek bir anayasa tartışması yapılıyor, yılı böyle tamamlıyoruz. 2023 yılı da gelir adaletsizliği ve şiddet sarmalını düşününce işçi ve emekçi kadınlar açısından daha kolay olacak gibi görünmüyor.


Bütün bu sorunlar karşısında kadınların mücadele deneyimi açısından 2022’yi nasıl değerlendirirsiniz?

Kadınlar bir bütün olarak kadın örgütleri, kurum, kuruluş, siyasi partiler, emek ve meslek örgütleri olarak; sokakta olamasa da, bütün hak kayıplarında, hayatlarına ilişkin verilen kararlarda, meclise sunulan tekliflerde, kadın cinayetlerinde, istismar olaylarında sokakta oldu, sözünü söyledi. Pek çok kesim bu mücadelenin bir parçasıydı. İstanbul Sözleşmesi eylemleri, etkinlikler, davalar en kalabalık, en "birleşik mücadele" çağrılı eylemlerdi diyebiliriz. Bunun devamlılığı için, birlikte hareket etmenin zeminlerini güçlendirmek için çokça adım atmaya ihtiyacımız olduğu da açık. İktidarın saldırılarına karşı birlikte hareket edilmediğinde başarılı olunamayacağını görmek gerekir. Çünkü baskı ve şiddet daha da artacak. Son 25 Kasım eylemleri bunun en net göstergesi, toplanılmasına bile izin verilmeyen eylemler, yasaklanan etkinlikler...

İNSANCA YAŞAYACAK BİR ÜCRET VE İNSANCA ÇALIŞMA KOŞULLARI EN ÇOK KADINLARIN TALEBİ
Bu sene farklı iş kollarında işçi kadınların öne çıktığı pek çok eylem, grev, direniş oldu. 2023’e girerken işçi kadınların mücadelesi geçtiğimiz senenin birikimiyle nasıl olacak?
2022 yılı işçi eylemlerinin arttığı bir yıldı. Kadın işçiler de ocak ayında başlayan grev dalgasından itibaren, metalden petrokimyaya, gıdadan tekstile, eğitimden sağlığa onlarca işyerindeki eylem ve direnişlerde yer aldılar, hareketin içinde, yer yer önünde oldular. En başta düşük ücrete karşı mücadele eden kadınlar açısından fabrika koşulları da ayrıca yorucu. Uzun saatler boyunca ve esnek çalışmanın, işçi sağlığına uygun olmayan koşulların, evde de mesaisi devam eden kadınlar üzerinde bıraktığı etkiler daha yıkıcı. Çalışma yaşamında iş bulabilmekten başlayıp eşit ücrete, sigortaya, patronun, ustabaşıların ayrımcılığına, mobbinge, şiddete maruz kalıyorlar. İnsanca yaşayacak bir ücret ve insanca çalışma koşulları en çok kadınların talebi durumunda yani. Bu nedenle 2022’de olduğu gibi 2023’te de kadınlar mücadeleye atılmaktan geri durmayacaktır. Önümüzdeki yılın, kadınların direniş meydanlarında meydan okuyan kararlılıklarının arttığı, ETF işçisi Müzeyyen’in ifade ettiği gibi “içlerindeki bastırılmış mücadele ruhunun” daha da açığa çıktığı bir yıl olacağına inanıyorum.

ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİNE TÜM KADINLAR “HAYIR” DEMELİ
İktidarın yeni anayasa teklifi bir seçim yılı olan 2023 yılında iktidarın politikaları ve tutumu açısından neye işaret ediyor? Kadınlar için nasıl riskler taşıyor?
CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun “başörtüsüne yasal güvence” iddiasıyla yaptığı çıkış, AKP lideri Erdoğan tarafından “lütfa” dönüştürüldü. İktidar için yeni bir fırsat yarattı. Ve yine maalesef durum kadınların lehine sonuçlanmayacak bir tartışma zeminine dönüşüyor. Tartışılan anayasa değişikliği kadınlar açısından sorunu sadece “başörtülü-başörtüsüz” ikilemine sıkıştırıyor. Ama hangi inançtan, hangi kesimden olursa olsun bu anayasa değişikliği bir bütün olarak kadınlara büyük bir tehdit oluşturduğu için hep birlikte hayır demeliyiz.
Bu değişiklik, nefret söylemleri, ayrıştırma politikaları, cinsiyetçi tutumlar kadınların ve LGBTİ’lerin haklarını ortadan kaldırmaya yönelik bir hamledir. 20 yıl boyunca çocuk cinsel istismarını önlemeyen, kız çocuklarının evlilik adı altında yıllarca süren istismarına ses çıkarmayan iktidarın kendi aile tanımı üzerinden toplumu şekillendirmeye çalışması kabul edilemez. Tam da bunun için toplumun bir arada özgürce yaşamasının güvencesi olan, laiklik ilkesi vazgeçilmezdir. Kadınların yaşamlarını doğrudan ilgilendiren anayasa değişikliğinin seçim sürecine sıkıştırılması kadınlar açısından ciddi riskler taşıyor. Sandık pazarlığı, hiç bir oy beklentisi kadınların en temel haklarını tartışma konusu yapamaz.
Buna karşı birleşik ve tavizsiz bir mücadeleye ihtiyaç var.

‘ÇOCUKLARA KIYAN DEVLET-TARİKAT-MAFYA DÜZENİ DEĞİŞMELİ’
6 yaşında bir kız çocuğu cemaat eliyle “evlilik” adı altında yıllarca sistematik istismara maruz bırakılmış. 12 yaşındayken cinsel istismara uğrayan bir kız çocuğu ailesinden zorla koparılarak, devlet yurdu gözetiminde 14 yaşında uyuşturucu maddeye alıştırılmış, zorla pavyonlarda çalıştırılmış. Manisa Çocuk Yurdu’nda kalan kız çocuklarının yarıdan fazlası kayıp. Siirt’te 12 yaşında evlendirilip, 13 yaşında doğum yapan kız çocuğu 14 yaşında odasında vurulmuş halde ölü bulunup “intihar etti” denilmiş, oysa evlendirildiği erkeğin babası tarafından öldürüldüğü ortaya çıktı. Yine 6 yaşında bir kız çocuğunun açlıktan öldüğüne ilişkin haberler... Bu tabloyu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bütün bu tablo devlet, tarikat ve mafya üçgeni sonucuyla ortaya çıkıyor. Tarikat ve cemaat yapılanmaları bazen dernek, bazen vakıf, bazen sivil toplum örgütü biçiminde örgütlenmiş durumda. Devletin sağlamadığı eğitim, yurt, barınma, beslenme olanakları tarikatların en temel hareket alanı haline gelirken uyuşturucu ve fuhuş çetelerinin elleri de rahatlıkla devletin çocuk yurtlarına uzanabiliyor.
4+4+4 eğitim sistemi ile örgün öğretim dışına atılan, okul yaşında olup da okul kaydı olmayan 1 milyon 200 bin çocuk var. Çocuk istismarının üzeri hastanelerde, savcılıklarda örtülüyor. İstismarın üzerini örtenler değil belgeleyen gazeteciler tehdit ediliyor, haklarında davalar açılıyor, duruma itiraz eden sağlık emekçileri sürgün ediliyor. İktidar eliyle evlilik adı altında çocuk istismarının faillerine af çıkarmaya çalışılıyor, evlenme yaşı 12'ye düşürülmek isteniyor. “Bir kereden bir şey olmaz” diyen Aile Bakanı da, çocuk yaşta evlilikleri savunan Adalet Bakanı da bu iktidarın bakanları. Bu iktidar dönemindedir ki çocuk istismarı hiç olmadığı kadar din kisvesi altında teşvik edilmiş, aklanmaya çalışılmıştır. Diyanet işleri her defasında istismarı aklayan açıklamalar yapmıştır. Bu kadına düşman, çocuğa düşman, mafya ve tarikatlarla kol kola yürüyen düzen değişmelidir. Devlet ile tarikat-cemaatler arasındaki ekonomik, bürokratik ve siyasi ilişkiler kabul edilemez.

‘BİRLİK OLURSAK DEĞİŞTİREBİLİRİZ’
2022 yılı aynı zamanda kadınların talepleri karşısında Millet İttifakının çeşitli sandık vaatleri ile geçen bir yıl oldu. Emek ve Özgürlük İttifakının bir parçası olarak 2023 yılı açısından kadınlara çağrınız ne olur?
Bir seçim tartışmasıdır gidiyor, burjuva siyasetçileri ağzını açıyor seçim, kapatıyor seçim. Vaatler havada uçuşuyor. Burjuva partiler sanki iktidar değilmiş ya da yerel yönetimlerde değilmiş gibi vaatler sunuyor. Bu sırada çocuklar aç okula gidiyor, kadınlar ev ile iş arasında şiddet sarmalında hayatta kalma mücadelesi veriyor, üniversiteliler gelecek kaygıları içinde boğuluyor, tacize, mobinge maruz kalıyor. Bütün bu sorunların sadece sandık ve seçimle değişmeyeceği de ortada. Bizim tek vaadimiz, birlik olursak kazanabileceğimiz. Bunu bilmek de tek başına yetmez, bunun için daha fazla birlikteliğe ihtiyaç var. Saldırılar nasıl topyekûn ise mücadele de böyle olmalı. Bu sebeple ittifakın en önemli çağrısı en geniş kesimlerle eşitlik, özgürlük ve barış için ortak mücadele. Partimizin de kadınlara çağrısı çok açık; başta işçi kadınlar olmak üzere, insanca çalışma koşulları için, işyerinde mobbing, taciz ve her türlü baskıya karşı sendikalarda, sendika içerisinde ayaklarına bağ olan sendikal bürokrasiye karşı mücadelede birleşmeye, tüm kadınları, sürekli kriz, yoksulluk ve şiddet üreten bu sömürü ve baskı düzenini yıkmak ve kadınların eşit ve özgür ortağı olduğu laik bir halk egemenliğini kurmak için birlikte mücadele edelim.

İktidarın seçime giderken arttırdığı baskı, peş peşe getirdiği yasaklar, kayyumlar, Şebnem Korur Fincancı gibi isimleri tutuklanması ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı İmamoğlu için verilen karar ifade özgürlüğünü daraltırken kadınların mücadele eğilimlerini nasıl etkileyecek?
Aslına bakarsanız zaten kadınlar ne kazandıysa tarihleri boyunca mücadele ile kazandılar ve kadınlar mücadele ile kazanmaya devam edecekler. Tek adam yönetimi gerici ve faşist bir iktidarı inşa etmek için işçi ve emekçilerin, kadınların, gençlerin üzerine bir baskı politikası kurmak istiyor.
Siyasal iktidar, muhalifler üzerindeki siyasi yasaklarda sınır tanımazlığını her defasında yeniden yeniden gösteriyor. Daha önce CHP İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu, EMEP Genel Başkan Yardımcısı Umut Yeğin, HDP Eş Başkanları, milletvekilleri ve belediye başkanlarına uygulanan siyasi yasakların yeni hedefi Ekrem İmamoğlu oldu. Grev yasakları, Gezi davasında tutuklananlar, Şebnem Korur Fincancı'nın tutuklanması, HDP il eş başkanı Ferhat Encü'ye atılan tokat ve yapılan gözaltılar saldırıların artacağının işaretlerinden. Tek adam yönetimi ve onun arkasındaki sermaye gücü seçimi kaybetmemek için her şeyi göze almıştır. Bu saldırılara sadece 6 partiyle, Millet İttifakı mitinglerine sıkışmış protestolarla karşı durmak mümkün değil. Bunun için, acilen tüm emek, demokrasi ve emekçi halk güçlerini kapsayacak bir mücadele platformunda birlikte yürümeliyiz. Halkın, işçilerin, emekçilerin örgütlü mücadelesinden başka bunu değiştirecek bir güç yok.
Bu saldırının en açık hedeflerinden biri de kadınlardır. Bu zaten defalarca ortaya çıktı. Kadınların mücadelenin en önünde yer alacağından da kuşkumuz yok. Çünkü bugüne kadar pek çok saldırıya karşı kadınlar; mahallelerinde, işyerlerinde, okullarında bu saldırılara ilişkin eylemlerde en önde yer aldılar.

Fotoğraf: Ekmek ve Gül

İlgili haberler
AKP’nin anayasa değişiklik teklifi bize ne söylüyo...

Yasa önünde eşitlik, insan ve kadın haklarımız, laik hukuk, eğitim, sosyal ve kamusal hayat gidecek,...

AKP’nin anayasa değişiklik teklifi bize ne söylüyo...

Sıbyan mektepleri, ‘çocukların yaşları gereği ihtiyaç duydukları gelişim süreçlerine katkıda’ buluna...

Anayasa değişikliği tartışmalarına yanıtımız: Açık...

Anayasa değişikliği doğrudan kadınların yaşamlarını ilgilendirirken, değişiklikte kadınların görüşü...