İçimizi rahatlatmayan Nadira kararı ve göç yollarında mülteci kadınlar
Kimsenin güvende olmadığı, kimsenin kendisini iyi ve huzurlu hissetmediği günlerde 8 Mart kapımızı çalıyor.

Gülistan Doku 60 günü aşkın süredir kayıp. Dersim’de üniversite öğrencisi olan Doku’dan hiçbir haber alınamadı. Arkadaşları, Dersim’deki kadınlar, ülkenin pek çok yerinde kadınlar ısrarla soruyor, Gülistan’ın bulunması için çığlıklar atıyorlar ama sonuç yok.

NADİRA’NIN ÖLÜMÜ AYDINLANDI MI YANİ ŞİMDİ!
Nadira Kadirova Özbekistan’lı genç bir kadın. Ülkesinde yaşayamayıp, Türkiye’ye gelmiş, burada çalışan göçmen bir kadın. AKP milletvekili Şirin Ünal’ın evinde çalışırken intihar etti denildi onun için, cenazesi apar topar otopsi işlemleri bile doğru düzgün yapılmadan ülkesine gönderildi. İntihar mı, nasıl gerçekleşti bu gencecik kadının ölümü, objektif ve maddi gerçeğe ulaşmayı hedefleyen bir soruşturma olmalı idi arkasından.

Soruşturmanın sonucu yeni açıklandı. Dosya kapanmış, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı ölümüne ilişkin bir ceza davası açılmasına gerek duymamış. Üzeri mi kapatıldı bu ölümün? AKP’li milletvekilinin evinde gerçekleşen bu ölümde savcılık gerçekten tarafsız ve adil davranabildi mi? Bu kimsesiz göçmen kadın, nasıl öldü hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak biçimde aydınlatıldı mı olay?

NADİRA DOSYASINI KAPATAN DA ŞULE’NİN DOSYASINI KAPATAN SAVCILIK
Bu sorulara bu ülkede “evet” yanıtını vermek çok zor. Çünkü Şule Çet dosyası da aynı Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından kapatılmıştı hatırlayın, kadınların mücadelesi ile dava açılması sağlanmış ve Ankara savcılarının dava açılmasına gerek duymadığı dosyada iki sanık Şule’nin ölümü nedeniyle ceza almıştı.

O yüzden savcılık kararları hele de söz konusu olan kadınlarsa şüpheli bu topraklarda. Zaten çivisi çıkmış adalet sisteminde kadınlar konusunda sabıkaları saymakla bitmez o anlı şanlı adalet saraylarının. Çoktandır o saraylardan adalet, kadınların dişiyle tırnağı ile mücadelesi ile sonuç veriyor bunu hepimiz biliyoruz.

Nadira’nın dosyası da pek çok şüpheye, intihar ihtimalinin zayıflığına karşın benzer bir akıbeti uğradı belli ki. Bir kadın daha intihar etti diye dosyalar kapanırken, ülke ölen, kayıp olan, şiddete uğrayan, itilip kakılan, insan yerine konulmayan kadınların ülkesi olmaya devam ediyor ne yazık ki.

SINIRDA HAYATTA KALMA MÜCADELESİNDE EN MAĞDUR OLANLAR KADIN VE ÇOCUKLAR
Nadira gibi doğduğu ülkede yaşayamayan, çalışmak için, savaştan kaçmak zorunda olduğu için başka ülkelere giden kadınların çocukların görüntülerini izliyoruz bir haftadır bir yandan da. Türkiye’nin sınırı açmasıyla binlerce insan Avrupa’ya geçmek için yollara düştü, sınır kapılarında, denizlerde, Meriç’in sularında hayatta kalma mücadelesi veriyorlar.

Gözümüzün önünde milyarca euro fiyat biçilen bu insanlar Türkiye ile Avrupa Birliği arasında pazarlık malzemesi sadece. Kimse istemiyor onları, bulundukları hiçbir yerde sevilmiyorlar, kabul edilmiyorlar. Oysa ülkeleri yok edildi nereyse, evleri yok, işleri yok, çocuklarının gidebilecekleri okulları yok, hiçbir şeyleri yok. Onlara düşen yaşamak için yollara düşmek oldu sadece…

Şimdi dünyadaki bu büyük göçmen dalgasının sorumlusu olan ülkelerin tamamı sanki hiç kendileri ile ilgisi yokmuş gibi istemiyorlar bu insanları. Tek sorumlu ülkelerini terk edip giden bu insanlar denilirken, ülkelerinin Suriye, Irak, Afganistan gibi yerlerin neden yaşanamaz hale geldiğini hatırlamalıyız mutlaka ki. Bu insanların hiç biri durup dururken yerlerini, yurtlarını bırakıp, yollara dökülmediler.

Kadınlar ve çocuklar bu göç yollarının en mağdurları. Kadınlar için şiddet birkaç kat daha fazla, tecavüz, istismar, kız çocuklarının yaşadıkları korkunç veriler olarak önümüzde duruyor.

Başka ülkelerde, başka topraklarda yaşamak durumunda kalmak, eğer kendi seçimimiz değilse, yoksulluk, savaş, işsizlik gibi nedenlerse hele de çok zor. Birkaç kuruşa bir iş bulup, karnınızın doyduğuna şükretmek durumunda kalırsınız sadece. Hakkınızı aramanız, yaşadığınız olumsuzluklara ses çıkarmanız neredeyse olanaksızlaşır, nankörlüktür yapsanız bile alacağınız karşılık.

Nadira Kadirova da bu kadınlardan biriydi işte. Unutmayalım onu, AKP’li milletvekili Emin Şirin’in evinde çalışırken ölüp gidivermesini kabul edip normal karşılamayalım. Aynı iki aydan fazladır haber alınamayan Gülistan Doku gibi. Gülistan’ı bulmak için neler yapıyor yetkililer, genç bir kadın kayıp iken hayat normalmiş gibi akamaz ki.

Kayıp kadınların, ölen kadınların, itilip kakılan göçmen kadınların, istismara uğrayan çocukların olduğu topraklar burası. Birbirimizin sesini duyurmak zorundayız. Seslerimizin duyulur olmasını sağlamak zorundayız. Göçmen, Suriyeli, kürt, alevi, arap, ermeni, türk olduğumuz değil yaşadıklarımız önemli olan.

Kimsenin güvende olmadığı, kimsenin kendisini iyi ve huzurlu hissetmediği günlerde 8 Mart kapımızı çalıyor. Kadınların yıllardır bıkmadan usanmadan yan yana geldiği mücadele günümüz. Her birimiz kendi çığlımızı, yanımızdaki diğer kadınların çığlıkları ile birleştirmeliyiz 8 Mart günü. Yaşanabilecek bir dünya için, biraz nefes alabilmek için, eşit ve özgür bir hayat için buna mecburuz.

O zaman şimdiden kutlu olsun 8 Mart….

İlgili haberler
Mülteci kadınlar: Barış istiyoruz, başka bir şey d...

İkitelli’de ikamet eden Suriyeli göçmen kadınlara barışı ve savaşı konuştuk. Aslında biz barışı sord...

Gülistan 41 gündür yok, duyun artık sesimizi!

Gülistan 41 gündür yok, duyun artık sesimizi, görün artık annemizin gözyaşlarını.

Nadira Kadirova’nın şüpheli ölümüyle ilgili soruşt...

AKP Milletvekili Şirin Ünal’ın evinde şüpheli şekilde ölü bulunan Nadira Kadirova hakkındaki soruştu...