AKP seçim beyannamesinde kadınlar-3 | Yaptıkları yapacaklarının garantisi: Takla attırılan veriler, aile arabuluculuğu…
AKP seçim beyannamesi, kadınları güvencesizleştiren, kız çocuklarını eğitimden koparan, kadına tüm bakım yükünü yıkan politikalara 'aynen devam' diyor.

AKP’nin seçim beyannamesi kız çocukları açısından da önemli bir yerde duruyor. Eğitimin özelleştirilmesi ve eğitim masraflarının tüm yükünün ailelere bırakılması yıllar içerisinde çocuk işçiliğin, çocuk yaşta zorla evliliklerin önünü de açtı.

‘EĞİTİM / ERKEN YAŞTA ZORLA EVLİLİKLER’

Uluslararası Af Örgütü tarafından hazırlanan “Türkiye Sözleri Eyleme Geçir” başlıklı raporda yer alan Dünya Ekonomik Forumu’nun verilerine göre Türkiye, kadınların ekonomiye katılımında 156 ülke arasında 133. sırada, ilkokula giden kız çocuk sayısında 118. sırada ve kadınların siyasi açıdan güçlendirilmesinde 114. sırada yer alıyor.

Tüm tepkilere karşın iktidarın dayatması ile 2012-2013 eğitim öğretim yılında hayata geçirilen 4+4+4 eğitim sisteminin yarattığı tahribat resmi veriler ile ortada.  Eğitim sisteminin 11 kez değiştiği AKP iktidarında, ilkokulda okullaşma oranı giderek düşüyor.

Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) yayımladığı, “Cinsiyete göre net ilkokul çağı okullaşma oranı” tablosuna göre, kız ve erkek çocuklarının okullaşma oranı geriledi. Eğitimde açılan kara deliği ortaya koyan tabloda, 2012-2013 eğitim öğretim yılında ilkokulda yüzde 97,8 olan kız çocuklarının okullaşma oranı, 2018-2019 eğitim öğretim yılı için yüzde 93,7 olarak kaydedildi. Erkek çocuklarında ise okullaşma oranı

2012-2013 eğitim öğretim yılında ilkokulda yüzde 97,5’ken 2018-2019 eğitim öğretim yılında 93,7’a geriledi.

TÜİK’in 2012-2013 ve 2018-2019 arasındaki eğitim öğretim dönemlerini kapsayan ilkokul çağındaki öğrencilerin okullaşma oranı tablosunda şu veriler yer aldı:
2012-2013: Yüzde 97,6
2013-2014: Yüzde 96,2
2014-2015: Yüzde 95,1
2015-2016: Yüzde 93,9
2016-2017: Yüzde 93,4
2017-2018: Yüzde 93,4
2018-2019: Yüzde 93,3

AKP beyannamesinde bu verileri alt üst ederek okullaşma oranının yüzde 93’e yükseldiğini ifade ediyor. Oysa oran yüzde 97,6’dan yüzde 93’e gerilemiş olup eğitim sistemi açısından çok ciddi bir sıkıntıya işaret ediyor. İktidar partisi beyannamesinde rakamlarla oynayıp, gerçeği eğip bükmekte bir sıkıntı görmüyor, bütün ülkeye yalan söylüyor.  

Aynı durum erken yaşta ve zorla evliliklere ilişkin de geçerli. Bu konuda eylem planları oluşturulduğundan söz edilmiş, uygulanan eğitim politikaları ve Ceza Kanunu’nda yapılan düzenlemeler ile erken yaşta ve zorla evliliklerin önemli ölçüde azalmasının sağlandığı ifade ediliyor.   2003 yılında yüzde 8,1 olan 16-17 yaş grubunda evlenen kız çocuklarının oranının 2021 yılında yüzde 2,3’e gerilediği belirtiliyor.

Eğitim politikaları yukarıda ifade etmiş olduğumuz üzere kız çocuklarının okula girme oranını düşürüyor. Öte yandan bu noktada ceza kanunlarında yapılmış olumlu bir düzenleme de yok. Hatta tam tersi TCK 103’de değişiklik yapma, erken yaşta hamile kalmış ve evlendirilmiş kız çocuklarına tecavüz edenlere af çıkarmak için uygun zamanı sürekli kollayan bir AKP söz konusu. Hiranur Vakfı mensubu ailesi tarafından 6 yaşında evlendirilmiş olan kız çocuğunu ve cemaat, tarikat ellerinde yaşananları unutmadığımızı da tam da bu noktada ifade etmeliyiz.

‘İSTİHDAM’

Kadın istihdamının arttırıldığı, buna ilişkin çalışmalar yapıldığı belirtilen beyanname bu konuda rakamlara yer verilmiyor. O halde biz resmi kayıtlardan söz edelim:

◾2022 yılında geniş tanımlı işsizlik verilerine göre kadınların yüzde 48’i işsiz, her iki kadından birinin çalışmadığı bir tablo söz konusu. Aynı veriler çalışan 10 kadından 3’ünün kayıt dışı çalıştığını gösteriyor.
◾2022 yılında kadın istihdamı oranı yüzde 30,4.
◾1915’te bile daha çok kadın istihdama katılıyor. 1913 ile 1915 Endüstri Sayımı’nın verilerine göre ülkedeki önemli endüstri kuruluşlarında istihdam edilenlerin hemen hemen üçte biri kadın.
◾1927 Sanayî Sayımı verilerine göre 147 bin 128 çalışandan 37 bin 640’ını kadın işçi, yüzde 25,58 tekabül ediyor.
◾1990’lı yıllarda Türkiye’de her üç kadından biri çalışıyor.
◾2000’li yıllarının başında her 4 kadından 1’i çalışıyordu.

Bu rakamlar ortada bir başarı olmadığını açıkça gösteriyor.

“Şu kadar kadın kooperatifi kurduk, sigorta primlerinin bir kısmını karşıladık, doğum izinleri, emzirme ödenekleri sağladık” gibi sayılan bilgiler bir yere oturmuyor. Hele de “Kadınlar için esnek çalışma saatleri uygulamasını başlattık” biçimde başarı olarak sayılan uygulamanın kadınlar için uzun çalışma saatleri, düşük ücret, en insanlık dışı uygulamalarla gerçekleşen üretim baskısı anlamına geldiğini ayrıca belirtmek gerek. Tuvalete dahi gitmeye izin verilmeyen, regl olduğunda ped değil çocuk bezi kullanmak zorunda kalan kadınların haberleriyle dolu Ekmek ve Gül sayfaları. Bir yandan 12-13 saat çalışan diğer yandan ev içi yükler yüzünden tükenmişlik sendromu yaşayan, buna rağmen insanca geçinemeyen kadınların ülkesi bu ülke.

TAM GÜNLÜK KAMU KREŞİ BULMAK ZOR, ÖZEL KREŞ, SIBYAN MEKTEPLERİ HER YERDE

“Aile ile iş hayatı arasındaki dengenin kurulması amacıyla kreş ve anaokulu işletmelerini ve bu alandaki yeni yatırımları teşvik kapsamında öncelikli yatırımlar arasına alarak bu işletmelere vergi istisnaları getirdik. İşverenlerce, kreş ve gündüz bakımevlerinde çalışan kadınlara ödenen ücretleri de gelir vergisi istisnası kapsamına aldık. Böylece okul öncesi eğitimin yaygınlaştırılmasını ve kadınların çalışma hayatında daha fazla yer almalarını destekledik” ifadesi ise ülkenin mevcut gerçekleri ile mutlaka karşılaştırılmalı.

Çünkü okul öncesi eğitim, bugün pek çok çocuk açısından erişilebilir bir hizmet değil. Kamuya ait, tam günlük kreş bulmak ne kadar zorsa özel kreşler, vakıflara, tarikatlara ait kreşler her yerde!

Türkiye genelinde resmi ve özel, toplam 30 bin 978 okul öncesi eğitim veren kurum var. Bu kurumların öğrenci kapasitesi ise toplam 1 milyon 226 bin civarında.

Milli Eğitim Bakanlığının yayımladığı istatistiklere göre 2020-2021 eğitim öğretim yılında MEB’e bağlı 161 resmi kreşte yalnızca 8 bin 704 öğrenci eğitim gördü. MEB dışındaki kurumlara bağlı olan 2 bin 338 resmi kreşteki toplam öğrenci sayısı ise 53 bin 804.

Resmi kurumlara bağlı kreşlerdeki öğrenci sayısının toplamı ise ancak 63 bine yaklaşıyor.

Kamu kreşi sayısı ve imkanları çalışan aileler açısından yeterli değilken özel kreşlerin fiyatları ise çok yüksek. İşyerlerinde de durum kadınlar için kolaylaştırıcı değil, yalnızca 150’nin üstünde kadın çalıştıran işyerlerinin kreş açma zorunluluğu var.

Çalışma hayatına ilişkin beyannamede kurulan cümlelerin tamamı aile ve iş yaşamı arasındaki dengeden söz edilerek kurulmuş durumda. Bu dengenin kadınların aileye dair sorumlulukları asla aksatmayacağı, kadının esas görevinin aile sorumlulukları olduğu vurgusu olduğunu anlıyoruz. Nitekim 21 yılda Cumhurbaşkanı ve çeşitli düzeylerdeki AKP’lilerin kadının esas kariyerinin annelik olduğunu ısrarla vurguladığını unutmamak gerekli. Beyanname kadının aileye dair yükümlülüklerinin hafifletilmesi, kamusal hizmetlerle kadınların omuzlarındaki yükün azaltılması gibi bir çabanın olmadığını gösteriyor. “Birlikte yapacağız” bölümünde de somut hiçbir önlem ve plan yer almıyor.  

AİLE UYUŞMAZLIKLARINDA ARABULUCULUK

AKP beyannamesinin “Daha Hızlı ve Öngörülebilir Adalet” için bölümünde ise “Boşanma sürecinde özellikle kadın ve çocukların örselenmelerini önlemek için uluslararası sözleşmelerdeki standartları da dikkate alarak mahkeme temelli aile arabuluculuğu müessesesi oluşturacağız” cümlesi yer alıyor. Bir süredir konuşulan aile uyuşmazlıklarında arabuluculuk hedefinin devam etmekte olduğunu bir kez daha görmekteyiz.

Derya Yanık’ın açıkladığı Çocuk Hakları Strateji Belgesi’ne de boşanmalara aile arabuluculuğu sıkıştırıldı. Haberi okumak için TIKLAYIN

Mahkeme temelli, uluslararası standartları dikkate alarak oluşturulacak bir arabulucuktan söz edilmiş ise de Aile arabuluculuğunun İstanbul Sözleşmesi’ne açıkça aykırı olduğunu biliyoruz. Bu vesile ile İstanbul Sözleşmesi’ne yönelik ısrarımızın ne kadar önemli olduğunu bir kez daha hatırlamalıyız. İstanbul Sözleşmesi kararının arkasından kadınlara yönelik olumsuz yasal düzenlemelerin devam edeceği konusundaki endişelerimizin haklılığına da vurgu yapmak gerekir. AKP beyannamesi bir kez daha bu durumu ortaya koymaktadır.

Daha önce bu konuda yapılan açıklamalarda “Şiddet varsa arabuluculuk olmayacak” denilse de tarif edilen şiddet türünün yalnızca fiziksel ve cinsel şiddet olduğu açıktır. Oysa Türkiye’de kadınlar, boşanma kararı almalarında etkili olan pek çok farklı şiddet türüyle karşı karşıya. Boşanmaların sadece fiziksel değil psikolojik veya ekonomik anlamda şiddet nedeniyle de gündeme geldiği çok açık ve çok bilindik. Aile arabuluculuğu fiziksel şiddet dışında kalan tüm şiddet türlerini yok sayacaktır.

Aile arabuluculuğunda tarafların eşit olmadığı ve olmayacağı da çok açık. Bu durum evlilik birliğinin tamamında yaşanan somut bir durum iken üstelik siyasal iktidar da kadınları erkeklere eşit olmayan canlılar olarak tanımlarken masada karşılıklı oturup eşit taraflar olarak müzakere ortamı oluşmayacağı çok açık.

AKP, beyannamesinde araya bir yerlere sıkıştırarak aile arabulucuğunu tüm itirazlara rağmen gündemde tuttuğunu göstermiştir.

AKP ‘AYNI YOLDA DEVAM’ DİYOR

Kadına yönelik şiddet, kadın yoksulluğu, kadın işsizliğinin mimarı, kadına yönelik ayrımcılığı temel politika olarak uygulayan AKP, sayfalar dolusu beyannamesinde kadınlara aslında yeni hiçbir şey söylemiyor.
Sunulan bir çözüm önerisi olmadığı gibi, yaptıkları yapacaklarının garantisi sözüne denk düşen bir beyanname karşımızdaki.

AKP, muhafazakar politikalarda ısrara devam edeceğini açık ve net söylüyor beyannamesinde. Üstelik şimdi durum eskisinden de daha tehlikeli. AKP’yi kurmuş oldukları ittifaktan ve 14 Mayıs seçimlerindeki ortaklarından bağımsız düşünmek mümkün değil. Hüdapar ve Yeniden Refahla yürüdüğü yol kadınlar açısından karanlık demek.

O nedenle seçim vaatlerinin temeli olan beyanname kadınlara değiştirmemiz gereken toplamı gösteriyor.

Yazı dizisinin önceki yazılarını okumak için:
AKP seçim beyannamesinde kadınlar-1 | ‘Aile bütünlüğü’ uğruna kadınlar feda ediliyor
AKP seçim beyannamesinde kadınlar-2 | Kendi kendini yalanlayan beyanname

Fotoğraf: Ekmek ve Gül

İlgili haberler
Cinsiyetçilik: AKP’nin olağan hali

Yeni eğitim öğretim yılı başlamasına çok az bir zaman kala hafızalarımızda henüz taze olan bazı olay...

AKP'nin Çocuk Hakları Strateji Belgesi'ne boşanmal...

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık'ın duyurduğu Türkiye Çocuk Hakları Strateji Belgesi ve E...

İstanbul Sözleşmesi'nden vazgeçmiyoruz çünkü...

Geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanı Kararı ile feshedildiği açıklanan İstanbul Sözleşmesi nedir? Kadın...