Doğum yapmadan bir hafta önce yeni bir eve taşınmıştık. Çalışan kadının evi işe yakın olmalıydı… Normal doğum olunca aynı gün hastaneden çıktım. Annem yanıma geldi. Ben otuzlar durağında, annem altmışıncı durağı geçmiş iki yolcu yan yanaydık. Annem bu eve ilk kez gelmişti. Kapı çalınınca haliyle o kalktı. Koridorda ilkin bir kapıyı açtı, küfrederek kapattı. Arkasından bir kapı daha açıldı ve arkasından bir küfür daha yükseldi. İlkin annemin ne yaptığını anlayamadım, sonra anladım ki annem dış kapıyı bulamıyor.
Annem üçüncü kapıya da küfrü sayınca artık dikişlerimi tutarak güldüm. Ya bir insan evin dış kapısını nasıl bulamaz? Annem en son evin tamamına okkalı küfürler savurdu. Aklı gecekonduya, tren gibi odadan odaya açılan evlere alıştığından ilk kez gördüğü L şeklindeki koridor annemin kafasını karıştırmış olmalıydı. Bütün kapılar annemin küfürlerinden nasibini aldı. Gelen kocammış kapı açıldığında telaşla,
“Anne kapıyı niye geç açtın çocuğa bir şey mi oldu?”
“Yok oğlum kapıyı bulamadım.”
Kocam şaşırmıştı “Kapıyı mı bulamadın!”
“Aldığınız evin…” diye başladı annem. “Her yer demir, üst üste ev mi olur…”
O gün o kadar çok güldüm ki... Üstelik erinmeyip sağa sola telefon açarak annemi, kapıları ve küfürlerini anlattım. Sonra az biraz psikoloji yalamış biri dedi ki,
“Annenin durumu sıradan bir kapı bulamama olayı değil. Kapı çözüm, kapı umut. Kapı dışarısı.. Gayrı sen anla…”Bebeğime o kadar çok odaklanmıştım ki annemi anlamayı geçtim.
Annem çocuğun göbeğinin düşmesini beklerken söylendi de söylendi,
“Doktoru ne dinliyorsun, bunun cevabını da mı kitapta arıyorsun, çocuğu kokutacak mısın?” Anneme kalsa göbeğinin düşmesini beklemeden yıkayacak, beni dinlemeyecek ama kocamdan korkuyor. Neyse bir hafta sonra göbeği düştü çocuğun. Kuzenim Özlem geldi o gün törenle ilk yıkamasını yapacağız.
Salonun ortasında halıları topladık, malzemeleri getirdik, çocuğu soyduk, çok küçük kırmızı tatlı bir şey ben ellemeye korkuyorum. Annemin eli o yaşta bile çok yatkın ve korkusuz. Özlem annemin talimatlarıyla su döküyor. Ben fotoğrafçıyım, ilk banyoyu adım adım fotoğraf karesine sığdırmaya çalışıyorum. Annem birden benim dokunmaya kıyamadığım kuzumu iki ayağından tutup tek eliyle tepetaklak etmez mi? Çocuğun kafa aşağıda ayakları annemin elinde. “Anne ne yapıyorsun, çocuğun bir yerini çıkaracaksın!” desem de annem zaten yıkamak için bir hafta beklettim diye bana kızgın “Sen sus, kitaba baka baka çocuk mu büyütülür? Biz bütün köy çocukları kitapsız büyüttük, hani ne eksikleri var!”
Baktım anneme laf dinletemeyeceğim bari bu kareyi dondurayım. Deklanşöre basınca aklımdan da bu fotoğrafları tap ettirirken fotoğrafçıya kendim gideyim, kocam bu kareleri görmesin diye geçirdim. Olur da görürse onun dilinden kurtulamam.
Tabii ben ucundan kıyısından yakalamaya çalıştığım gündelik işlerin koşuşturmasından fotoğrafların tap edilme işini unuttum gitti. Bir akşam kocam elinde fotoğraflarla çıkıp gelmez mi? Adam bir kadehte içmiş, beni yanına çağırdı,
“Aşkım, şu fotoğrafa böyle bakıyorum olmuyor. Çevirip şöyle bakıyorum yine olmuyor. Canım, ben bu fotoğrafı elimde nasıl tutayım hı?”
Bir yandan kendinden şüphe eden kocamın haline acırken öte yandan ‘Fotoğrafı doğru tutuyorsun, çocuk tepetaklak’ deme cesaretini bulamıyordum. Daha ne kadar susacaktım ki,
“Fotoğrafı şöyle tuttuğunda doğru.”
“Nasıl olur böyle bakınca çocuğun kafası aşağıda, ayakları yukarıda oluyor!” Cümleyi bitirdiğinde yüzüme baktı, işte o an her şeyi çözmüştü.
“Sen ne yaptın Aysel, siz benim oğluma ne yaptınız?”
“Ben yapmadım, valla anneme kaç kez dedim, öyle yapma bir yerini incitirsin. Ama dinlemedi. Onlar köyde çocukları böyle yıkıyorlarmış…”
“Sus Aysel, hadi annen cahil sen buna nasıl izin verirsin? İtiraz etmediğin o kadar ortada ki sen fotoğrafı çeken kişisin!”
“Yaa sen annemi tanımıyor musun, annem laf mı dinliyor?”
Kocam yanımdan kalkarken “Sanki sen çok laf dinliyorsun.” dedi. Fotoğrafları toplarken arkasından seslendim,
“Kızlar devamıdır annelerinin.”
Döndü, salonun kapısından kafasını uzatarak “Sen dahil, tüm kardeşlerinin tepetaklak yıkandığı o kadar belli ki!” dedi.
Kötü bir şey söyledi ama üstünde durmayacağım.
İlgili haberler
Eğilip yıkılmayan Mahmure
Mahmure bir gün okula gelmedi. Bir hafta sonra, okul yolunda karşılaştım Mahmure’yle. Yanında kocama...
Biri çocuklarla yaz tatili mi dedi!
Çocukların en sevdikleri zaman yaz. Orası kesin. Peki ya anneler? Onlar da yaz için aynı şeyleri düş...
Ebru artık yepyeni bir yaşam kuruyor
Ebru’nun zorluklarla ama mücadeleyle dolu hayatı... Önce işsiz kaldı, sonra severek evlendiği adamın...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.