‘Kadınlar, kız çocukları yaşamaya layık’
Seher ve iki kızı şiddetin canlarına tak dediği bir gece yarısı ise evden kaçarak hayatlarını kurtarmışlar. Şimdi kendi seçtikleri yaşamı yaşamak istiyorlar.

Ücretlerini alamayan Eyüpsultan Devlet Hastanesi yemekhane işçilerinin haberini yapmak için işçilerle buluştuğumuzda tanıştık onunla. Ben Seher diyeceğim ona güvenlik nedeniyle. Siz de hikayesini okuduğunuzda anlayacaksınız zaten ismini neden vermek istemediğini.

8 aydır hastane yemekhanesinde çalışan, hastaneye bile korka korka gelen, çocukları için endişe duyan bir kadın Seher. Daha bir buçuk ay önce boşanabildiği adamdan tehdit almaya devam ediyor çünkü. Bu nedenle güvenliği olan bir sitede ev tutmuş iki kızıyla birlikte. Kirası yüksek olsa da kendini güvende hissediyor ama bu sefer de ücretini düzenli alıp kirasını ödeyemediği için evden çıkarılma korkusu yaşıyor. “Ben en baştan hikayemi anlatayım” diyerek başlıyor söze.

“Biz 7 kardeştik. Babam alkolikti. Bizi bırakır giderdi. Hep hasta, yara bere içindeydik. Annem de cahil, saftı. Köyde rençberlik yaparak bize bakmaya çalıştı. Kadıncağız artık yetemedi, köydekilerin yardımıyla babamın yanına götürdü bizi. Dayak vardı evde, ne ararsan vardı. Sokakta yattık. Kardeşimin biri kanserdi, karda soğukta donarak öldü. Bir kardeşim yine ciğerleri bitmek üzereyken kurtarıldı. Keza ben de öyle, ciğerimin yarısı küçükken alındı. Sonra babam vefat etti. Her gün eziyet ederdi bize, sokaklara atardı, aç kalırdık. Onun bunun verdiği kıyafetlerle, onun bunun verdiği yiyeceklerle büyüdük.”

Bu yokluk, eziyet günlerinden sonra bir arkadaşı vasıtasıyla eşiyle tanışmış Seher. O dönem kendi 17 eşi 50 yaşındaymış. Kömür yardımı yaptığını, karınlarını doyurduğunu anlatıyor: “Sıcak yemekler giriyor midemize. Kardeşlerim de mutlu oldu, onları tedavi ettirdi. Annemin fare ısırıklarına yardımcı oldu. Daha sonra eşiyle ayrıldığını, ona eş olabileceğimi söyledi. O kararı verirken önceleri çok zorlandım, çok ağladım. Bir dede, baba gibi görmüştüm ama ne aileme ne de ona belli ettim. Lakin hayal ettiğimden bambaşka başka bir hayat başladı evlenmemle birlikte. Dört duvar arasında kısır döngünün içerisinde bir hayat…” Kardeşlerine dahi şiddet uygulamış Seher’in. Seher hem ilk eşinden olma çocuklarını, torunlarını büyütmüş, hem de adete bir hapis hayatı yaşamış. Onları aç bırakmamış ama boğazlarından geçen her lokmayı da zehir etmiş. “Ondan izinsiz bir dilim ekmek yiyemezdik. Evlenene kadar birkaç kardeşimle birlikte yaşadık. Büyüdükçe anneme küçük bir ev tutabildik. Şimdi bir kardeşim annemle yaşıyor.”

ÜÇ KADININ BİR GECE YARISI ŞİDDETTEN KAÇIŞI

İki kızı olmuş Seher’in. Biri üniversiteyi, biri de liseyi bitirmiş. Ailesine bakmak için çalışıyor kızı, ama üniversite okumayı da istiyor. “Bir kere dışarıda yaşama fırsatı vermedi bize. Ben yol bilmem iz bilmem. İşe girdim çalıştım ama kendi götürüp getirdi. Maaşımı da aldı elimden. Çalıştığım yerlerle genelde sigortasız anlaştı. Hep yemekhanede çalıştım. Bir dönem 6 ay kadar akşam sanat okuluna gittim ama çok zorla. Çok dayak yedim o konuda da. Arkadaşımın ısrarı üzerine gittim. O belgeyi alana kadar getirdi götürdü ama çok dayak yedim” diyerek anlatıyor çektiği eziyetleri.

Kızları da çok şiddet görmüş babalarından. Büyük kızının psikolojisinin kötü olduğunu, çalışamadığını söylüyor. Ayrılmak için de çok çaba sarf etmiş, hatta bir kere ayrılmış Seher. Ancak küçük kızının velayetini alamadığından, kızı da çok şiddet görünce 1 yıl sonra geri dönmek zorunda kalmış eve. O süreçte annesinin yanında kalmış ama, kızı bir de aniden şeker hastası olunca duramamış. “O benim çaresizliğimi kullandı hep. ‘Çocuklarını vermem, göstermem sana’ dedi. Resmi nikah yaptık tekrar, dayanmaya çalıştım ama bu sefer daha da fazla yapmaya başladı. Alkolik arkadaşlarını çağırıyordu. Kızlarımla birleşip koruyabiliyorduk kendimizi. Bir gün büyük kızı ‘Artık dayanamıyorum. Kararınızı siz verin. Ben bu evden gideceğim’ dedi. Gece yarısı evden kaçtık üçümüz. 1 buçuk ay yurt gibi bir yerde yattık, resmen yerlerde…”

GÜÇLÜ DURMAYA, KIZLARIMA ÖRNEK OLMAYA ÇALIŞTIM

Sonra ev tutmuşlar kendilerine. Kızı markete girmiş, bir iki ay bakmış annesiyle ablasına. Hastanede çalışmaya başlamış Seher. Bir buçuk ay önce de zoraki boşanabilmiş. Nafaka dahil hiçbir hak talep etmemiş boşanabilmek için. “Kurtulabilmek için her şeyden feragat ettim. Bu süreçte arkadaşlarım çok destek oldular. Ekmek gönderen, eşya gönderen… Ama tek söyledikleri şey ‘Dönme’ oldu. Ben şimdi 44 yaşındayım. Her gün ne zaman öldürür, ne zaman karşıma çıkar, çocuklarımı ne zaman bulur korkusuyla yaşıyoruz. Kredi çektik hem evi tutabilmek hem eşya alabilmek için ama hastaneden de maaşımızı alamıyoruz. Yaşamaya çalışıyoruz, tam toparladık diyoruz başka bir engel çıkıyor. Hep engebe, hep bir sınav. Sınanmamız hiç bitmiyor kadın olarak. Ben gizli gizli kızlarımın kitaplarını okuyarak geliştirmeye çalıştım kendimi. Güçlü durmaya çalıştım, kızlarıma örnek olmaya çalıştım. Onlar da benimle gurur duyduklarını söylüyor. Bu bana güç veriyor.”

Seher kız çocuklarına sesleniyor önce: “Aileniz ne yaşarsa yaşasın sakın erken yaşta ve kendinizden yaşça çok büyük biriyle evlenmeyin. Hayatınızın karardığı nokta olur. Benim gibi bir kısır döngüde kimse yaşamasın. Kadınlar, kız çocukları yaşamaya layık, bu hayat yaşamaya layık ne kadar zor olursa olsun. Bizim gibi ablalar anneler sizlere örnek olsun. Sesimizi duyun. Anne babalar da çocuklarını erken yaşta evlendirmesin, sahip çıksınlar kızlarına.


İlgili haberler
Boşanırken çalışmak da suç oldu!

Kendime ve çocuklarıma bakmak için çalışmak zorunda olduğum için suçlandım. Çocuklarımın velayeti es...

‘Korkma biz arkandayız’ diyemeyen devlete nasıl gü...

Çocuk yaşta zorla evlendirilen, evlendiği gün şiddet gören, üzerine kuma getirilen, boğazı kesilen,...

Erkekler ne de kolay mağdur(!) oluyor!

Yoksulluğa ve işsizliğe karşı mücadele etmeden nafaka hakkına sahip çıkılması mümkün mü?