Eşimle 2018’de anlaşmalı bir şekilde ayrılmaya karar verdik. Çocuklar bende kalacak babaları ne zaman isterse çocuklarını görebilecekti. Daha bir başvuruda bulunmamış, sadece evlerimizi ayırmıştık. Ta ki eşim bir avukat tutup boşanma davası açana kadar. Eşim çocukların velayetini istedi duruşmada. Hâkime hanım bilirkişiye yönlendirdi bizi. Tabii bu arada babası büyük oğluma oyun bilgisayarı almış, oğlum sürekli orda kalmak istemeye başlamıştı. Bu arada derslerinde düşüş oldu, beni hiç dinlememeye başladı. Bilirkişi babanın evinde çocuklarla ilk görüşmesini yaptı. Ve sonuç olarak babanın ve büyük oğlumun aynı ağızdan konuştuklarını belirterek iki oğlumun da velayetlerini bana verdi. O gün bu haberi duyduğumda dünya benim oldu.
İşten eve gittiğimde çocuklarıma pasta yaptım, bu mutlu günü kutlamak için. Ama büyük oğlumun bana söylediği tek şey “Ben babamda kalmak istiyorum” oldu. Çok üzüldüm, ben ne yapmıştım ki? Benim canımın içi benimle yaşamak istemiyordu. Anladım ki o gün babası etkilemişti çocuğumu.
Eşim sonra bu karara itiraz etti ve yeniden başvurdu. Bu arada işini bıraktı. Bu sefer ben çalıştığım için çocuklarla ilgilenemiyormuşum diye söylemde bulundu. Sanki bu zamana kadar çocuklarıyla ilgili bir babaymış gibi beni kötülemeye, iftiralar atmaya başladı. Kendisi malulen emekli olması nedeni ile çalışmak zorunda değildi tabii. Ben tam 15 sene ona eş oldum. Evli kaldığımız sürede benim evlenmeden çalıştığım sigorta primlerimin üstüne isteğe bağlı bir gün bile ödeme yapmadı. Ben kendime ve çocuklarıma bakmak için çalışmak zorunda olduğum için suçlandım.
Sonra mahkeme gün verdi ben ve çocuklarım bir pedagogun bürosuna gittik. Bilirkişi bey (aynı bilirkişi tekrar karşımdaki) sorular sordu. Daha önce benimle daha sakin konuşan bilirkişi bey benimle aynı tavırda konuşmuyordu. Benim söylediğim tek şey onların benim şefkatime ve ilgime ihtiyaçları olduğuydu. Karşıdan gelen yanıt şu oldu “Sen çalışıyorsun, nasıl ilgileneceksin çocuklarınla! Baba çalışmıyor daha çok vakit ayırır çocuklarına!” Yıkıldım, bir annenin çalışması, evlatlarına vakit ayıramaması demekmiş! Oysa ki babaları çalışmıyor ama bir gün bile evlatlarını okula götürmemişti. Her sabah ben 6’da kalkıp iki çocuğuma kahvaltılarını yaptırıp, büyük oğlumu servise indirip, sonra da küçük oğlumu okula bırakıp, koştura koştura işe gidendim. Öğlen molamda küçük oğlumun okuluna gidip onu doyuran da bendim. Ve sonunda karar çıktı: Anne çalıştığı için, babaya verilmesine karar verilmiştir!
Büyük oğluma sormuşlar, “Kiminle kalmak istiyorsun” diye oğlum da “babamda” demiş. Sonra da iki kardeşin ayrı yaşamaması için iki çocuğumu da babada kalmasını uygun görmüşler. O gün benim kalbimi yerinden söktüler, hayat durdu, nefes alamadım. Avukatım bana haberi verdiğinde sinir krizi geçirmişim, annem ambulansla beni hastaneye götürmüş. Hala anlayamadığım tek şey bilirkişi ilk raporunda babanın çocukları etkilediğini belirterek bende kalmasını beyan ederken neden ikinci raporunda babaya verdi? Aynı bilirkişi nasıl tekrar ikinci görüşmemizde bulundu? Normalde farklı kişilerin karar vermesi ve bulunması gerekiyormuş! Kocaman evimde dört duvar yaşamaya mahkûm edildim. Hâkime hanımın kararı da şöyle oldu: 15 günde bir cumartesi akşamı alacağım çocuklarımı ve pazar günü geri götüreceğim. Ben bunca özlemi bir güne nasıl sığdıracaktım acaba? Günler geçmek bilmiyor. Onlarsız; birlikte yattığımız yatakta yatamaz oldum. Tam 1 yıl oldu ve ben hala aynı acıyla yaşıyorum, her sabah onların odalarına girip “Günaydın kuzucuklarım” diye sesleniyorum.
Bu arada eşim çocukların velayetini aldığı için bir de benden nafaka istedi! Şimdi her ay ona nafaka veriyorum... Biz çalışan anneler namusumuz ile alın terimizle çalışıyor, kimseye muhtaç olmamak için yaşıyoruz. Bu suç değildir!
Fotoğraf: Ekmek ve Gül
İlgili haberler
Erkekler ne de kolay mağdur(!) oluyor!
Yoksulluğa ve işsizliğe karşı mücadele etmeden nafaka hakkına sahip çıkılması mümkün mü?
Bir market işçisinin günlük rutini: Korku, baskı,...
Market işçisi bir kadın; hastalığını belgelediği için kurnazlıkla suçlanmış, izin günü hakkını isted...
Kraliçe Shakespeare: Zulme kalkan mı, zalim mi?
Tiyatro Nükte’nin oyuncu ve yönetmeni Özlem Özkoşar, Shakespeare’in 11 oyununu ve sonelerini süzerek...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.