Tüm zamanların en büyük tiyatro ozanı Shakespeare, Ortaçağ’dan modern öncesi döneme adım atılan, feodalitenin kan kaybettiği, ‘monarşi’lerin güçlendiği, toprağa bağlı üretim düzeninden kapitalist girişimciliğe, emperyalist yayılmacılığa girişilen, bilimin ışığı ile boş inançların karanlığının yan yana var olduğu Rönesans İngiltere’sinde yarattı tüm eserlerini. Böyle bir dönemin tüm keskin çelişkilerini yarattığı karakterlerle anlattı.
Bir yanda monarşinin gücünü ve egemenliğini ispatlayacak şaşaalı bir zenginliğin ve gösterişin alabildiğine parlayışı ve “güçlü” Kraliçe Elizabeth’i ışıklandırışı… Diğer yanda farelerin insan gözü kemirdiği, vebanın, can çektiren frenginin, yoksulların peşini hiç bırakmayan açlık salgınının halkı kırıp geçirdiği çelişkiler dönemi… Bu dönemin düşünce dünyası da eskiyle yeninin çarpışmasının izlerini taşır elbette. Örneğin, bir yanda monarşinin “kalesi” olarak “aile” olgusunun püriten bir ahlakçılıkla yeniden inşa edilişi, diğer yandan “kadın” ailenin temel direği kabul edilirken Havva’nın Adem’e yaptıklarından yola çıkılarak, ‘kadın’ cinsinde ‘ahlak’ duyusunun olmadığı yaygarasının koparılışı… Bir yanda İngiltere’nin yazgısını elinde tutan Kraliçe Elizabeth’in yükselişi, diğer yanda ancak söz dinleyen, uysal ve becerikli olmaktan başka bir özelliği olmaması gereken, kusur işlerse kocasının patağından nasibini alması normal karşılanan kadınların “yola getirilişi”…
Bütün tutkuları ve zaaflarıyla kendisini gerçekleştirmeye çalışan insanın tarih sahnesinde belirdiği Rönesans’ın çocuğu olan Shakespeare, insanı “olduğu” haliyle betimleme gücüyle tüm zamanların en çok okunan yazarı. “İyi” ya da “kötü” değil, tüm iyiliği ve kötülüğüyle, saflığı ve kurnazlığıyla, çaresizliği ve ihtiraslarıyla, zayıflığı ve hırslarıyla düpedüz insanlar yaratan üstad, tam da bu nedenle her dönemin insani durumlarını kavramak için başvurulan bir kaynak aynı zamanda.
Yine keskin çelişkilerin iyice sivrildiği, insani değerlerin yerle bir edildiği, Avrupa’nın ortasında kanlı bir savaşın gözlerimizin önüne serildiği, ekonomik sorunların, toplumsal yıkımların, insanı insanlıktan uzaklaştıran yokluğun ete kemiğe büründüğü, adalet duygusunun sınandığı; eskinin kabuğunu çatlatıp yeninin doğmak için sancılandığını düşündürecek kadar emarelerin belirdiği bu günlerde; yeniden onun metinlerine dönmek de oldukça sağaltıcı.
VEBA’NIN HENRY’SİNDEN, COVID’İN ELIZABETH’İNE
Tiyatro Nükte’nin oyuncu ve yönetmeni Özlem Özkoşar da bu sağaltım halini kolektifleştirmek için çok değerli bir işe imza atmış, Shakespeare’in 11 oyununu ve sonelerini süzerek tek kişilik oyun “Kraliçe Shakespeare”i, Yaşar Can Bağatırlar’la yönetmenliği paylaşarak sahneye taşımış.
Shakespeare’in farklı yapıtlarını muazzam bir kurguyla aksamayan bir bütün olarak karşımıza çıkaran ve Kraliçe Elizabeth’e sahnede can veren Özlem Özkoşar bu çalışmaya pandemi döneminde hepimizin hissettiği o iç sıkıntısı ve belirsizliğin yarattığı ruh haline ilaç niyetine başlamış. Shakespeare’in VI. Henry’yi tam da tiyatroların veba nedeniyle kapandığı dönemde çıldırmamak için yazdığını düşündüğümüzde, Özlem Özkoşar’ın da pandemi döneminin en ağır yükünü üstlenen kadınları merkeze koyarak Hamlet’ten Ophelia’ya, Üçüncü Richard’dan, Leydi Macbeth’e neredeyse tüm Shakespeare karakterlerinden bir Elizabeth ortaya çıkarması oldukça çarpıcı bir “insanlık” çabası.
Tiyatro Nükte’nin Kraliçe Shakespeare’i; hem kullanılan metinlerin ve şiirlerin iyi kolajı hem de oyuncu ve yönetmenin beraberce dönemi ve Shakespeare metinlerini iyi analiz etmesi, hem de Özlem Özkoşar’ın oyunculuk başarısıyla oldukça başarılı bir çalışma.
Yaşar Can Bağatırlar // Özlem Özkoşar
İKTİDARIN DAYATTIĞI ZORUNLU DÖNÜŞÜM
Ortaya çıkan Elizabeth, Shaskespeare’e yakışır bir biçimde, canlı kanlı bir kadının tüm ruhsal iniş ve çıkışlarının her zerresini izleyicinin hissedebileceği biçimde işlenmiş. Bu Elizabeth tarihi bir kişilik değil sadece. İradesinin talep ettiği barış, huzur, esenlik ve özgürlüğü; içinde yaşadığı koşulların ona dayattığı “zalim olma zorunluluğu” ile çarpıştıran, kadın cinsinin “yenilgisinin” rastlantısal değil, toplumsal ve tarihsel olanın bir parçası olduğunu gösteren bir günümüz karakteri de aynı zamanda.
Anne Boleyn’in kızı Elizabeth; savaşın cehennemin önümüze gelmesi, en büyük acıların gündeliğe dönmesi, yeni dulların ahı, yeni yetimlerin ağıtları anlamına geldiğini bilen bir kadın olarak, kibirli egemenlerin hayatları darmaduman eden budalaca işlerinin sonuçlarına hep ezilenlerin katlandığını görüyor. Buna isyan ediyor. İkiyüzlü din simsarlarına, silahı yapan ve ona tapanlara, kendinden olmayana kolayca hain damgası vuranlara karşı “insan” olma çabasını izliyoruz önce Elizabeth’in.
Oyunun dramatik yükü yükselirken, Henry’nin kızı Elizabeth’e, zalim bir yöneticiye, zulme kalkan olan kadından, zulmün imzasını taşıyan kadına dönüşüşünü izliyoruz.
İşte bu dönüşümün “erk” olmakla erkeklere atfedilen “hırs, kin, ayak oyunu, kibir, egemenliğini korumak için hiç düşünmeden milyonları ateşe atma gözü karalığı” arasında, bir kadının “erkekleşmeden” yönetip yönetemeyeceği sorunsalına bağlandığını görüyoruz.
Yüzyılların kadınlar için değiştirdiği ve değiştirmediği şeyleri görmek, anlamak, tartışmak, hep birlikte konuşmak için belki siz de bir kadın arkadaşınızı yanınıza alarak bu oyunu seyretmeye gidersiniz. Hatta belki de çok kadının oyunu seyretmesine imkân yaratmak için Tiyatro Nükte’yi ilinize davet etmek istersiniz… Ne iyi edersiniz…
OYUN PROGRAMI
09 Mart 2022 İstanbul Kadıköy Nazım Hikmet Kültür Merkezi
10 Mart 2022 Antalya Devlet Tiyatrosu Haşim İçcan Sahnesi
12 Mart 2022 Antalya Baküs Sahne
14 Mart 2022 Mudanya Uğur Mumcu Sahnesi
18 Mart 2022 İstanbul Devlet Tiyatrosu Mecidiyeköy Büyük Sahne
KÜNYE
Tiyatro Nükte
Oyunun Adı: Kraliçe Shakespeare
Süre: 60 dk, Tek perde
Yönetmen: Yaşar Can Bağatırlar / Özlem Özkoşar
Yazar: William Shakespeare
Oyunlaştıran/Oynayan: Özlem Özkoşar
İlgili haberler
Tarihimiz mücadele, mücadelemiz umut dolu!
Kazandıklarımız, kazanacaklarımızın ‘nasıl’ını da gösterdiğinden; tarih boyunca biriktirdiklerimize,...
Erkekler oyunla ‘kafa dağıtırken’ kafayı yiyen kad...
Sorumlulukların kadınlara yıkılıp, iletişimin sıfıra düştüğü evliliklerde ‘oyun bağımlısı’ kocaların...
Ağzımızı açmayalım da taşa mı dönelim?
Allem edip kallem edip vardiya zamanlarını uydurup beş çayında buluşan işçi kadınlar birlikte kaleme...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.