Ağzımızı açmayalım da taşa mı dönelim?
Allem edip kallem edip vardiya zamanlarını uydurup beş çayında buluşan işçi kadınlar birlikte kaleme alıyorlar bu yazıyı. Toplu iş sözleşmesi taleplerinden yaşadıkları geçim sıkıntısına anlatıyorlar.

Biz aynı fabrika çatısı altında, aynı bantta çalışan kadın işçileriz. Ama ne gariptir ki birbirimizin yüzüne hasret kalıyoruz. 3 vardiya çalışırken, pazar günü yan yana gelip iki sohbet edebilmek için vardiyalarımızın denk gelmesini için gün sayıyoruz.

Ama bu pazar kimimiz işlerimizi evde yarım bırakıp, kimimiz de erkenden ışık hızıyla işlerimizi kolaylaştırıp bir 5 çayında buluşabildik sonunda. Çünkü buna ihtiyacımız vardı. Sohbetimiz sırasında bir kadın arkadaşımız misafirlik hikayesini bizimle paylaştı: “Geçen gün üçümüz birlikte yemek yiyelim dedik. Dışarıda yemeyelim, evde kendimize bir şeyler hazırlayalım diye marketin yolunu tuttuk. 3 kişi boşalttık cüzdanları. Tek bir öğünümüzü çözmek için sıvadık kolları. Taneyle aldığımız malzemelere 100 küsur lira ödeyip eve geçtik. Ev sahibi arkadaşımız sitem etti ‘'Eskiden 20 tane misafir ağırlardık. Şimdi evime gelecek 2 arkadaşım için üçümüz birlikte karnımızı doyurmaya çalışıyoruz. Nasıl dokunuyor insana...” Bu hikayeler sohbet koyulaştıkça çoğala çoğala devam etti.

BİRBİRİMİZE GÜVENMEK ZORUNDAYIZ

Geçim derdinin bu kadar zorlaştığı bir dönemde, dermanın kimde olduğunu da arar vaziyetteyiz artık. Ekonomik olarak da gözlerimiz tabii fabrikamızdaki sözleşme sürecinde. Hepimiz iyi bir sözleşme imzalanmasını istiyoruz. Ama bu süreç bizler için o kadar kolay geçmiyor. Eleman eksikliği ve sayı baskısı bizlerin yaşadığı en büyük sorunlar arasında. Az işçiyle çok işi yaptırmaya çalışıyorlar. 2 kişinin işi 1 kişiye verilince de günlük çıkarmamız gereken sayının yükü sırtımızdan inmiyor. Sözleşme süreçleri fabrikalarda keyfi tutanaklar zamanı olarak geçer. Bizde de durum tam olarak öyle. Yeter ki ağzımızı açalım. Peki biz işçiler bu haksızlıklara karşı ağzımızı açmayalım da taşa mı dönelim?

Sözleşme sürecinde biz işçilerin talepleri olan bütün maddeler hayat bulmalı artık. Bu hayat pahalılığı karşısında işten çıkarılma tehditleri son bulmalı. Sendikalarımız ise bunları teminat altına almalı. Biz kadın işçiler evde ve fabrikamızda, yaşamın her alanında kadın cinayetlerine, güvencesiz ve eşitsiz çalışmaya karşı mücadele etmek zorundayız. Ve bunu bütün kadınlar olarak yapmamız gerekiyor. Aynı bantta çalışan biz işçiler birbirimize güvenmek zorundayız. Güvenmeliyiz ki bu mücadele ağlarını örebilelim. Aramızda çürükler de çıkacak tabi. Ama biz birlikte olmayı başardıkça sorunlarımızın üstesinden geldiğimizi de hatırlamak zorundayız. Mücadele örneklerimizin, taleplerimizle yeniden hayat bulduğu bir 8 Mart için haydi kadınlar bulunduğumuz her alanda birlikte mücadeleye!

Fotoğraf: Freepik

İlgili haberler
Düşlerinde daha iyi bir dünya var

Ankara Yenimahalle’de yaşayan kadınlara umutlarını, hayallerini sorduk. Kimi aşk diledi, kimi kadınl...

Erkekler oyunla ‘kafa dağıtırken’ kafayı yiyen kad...

Sorumlulukların kadınlara yıkılıp, iletişimin sıfıra düştüğü evliliklerde ‘oyun bağımlısı’ kocaların...

İş başvurusunda ‘yaşım büyük’, emeklilik için ‘yaş...

Tek yapabildiğimiz günü kurtarmak oluyor. Bir peçeteyi bile ikiye bölüp kullanıyoruz artık. Yeri gel...