GÜNÜN ÖYKÜSÜ: Yangın
Onu son gördüğümüzde bir kâğıdın üstüne ev çiziyordu. O evin önünden sahile uzanan kısacık bir yol. Denizin üstünde bir kayık... Kayığın gölgesi dağınkine karışmış...

Zehra utangaç çocukluğun duvarından atlarken kırdı kalbini. İsteseydi eğer, bir göl kenarında ayaklarını ıslatabilir, ağaç diplerinde gizli gizli sevişebilir, okul sıralarına kalp çizip ok geçirebilirdi içinden. Biri Z olan iki harf yazabilirdi uçlarına. Sığmadı doğduğu yere... Her şeyi geride bıraktı sanarak, başka bir şehirde kaybetti kendini.

Onu son gördüğümüzde bir kâğıdın üstüne ev çiziyordu. O evin önünden sahile uzanan kısacık bir yol. Denizin üstünde bir kayık... Kayığın gölgesi dağınkine karışmış. Dağ denizi kollarcasına yükseldikçe yükseliyor. Tepelerini sivri çizdi, sildi yumuşattı sonra. Başı dumanlı. Güneşi unutmadı.

Siyah kurşun kalemin beyaz kâğıda dokunuşu büyülüydü. Bir yandan konuşuyordu Zehra. Bir kaç gündür canını sıkan ne varsa anlattı... “Beynim durdu” dedi, “düşünemiyorum artık!” Bir ağaç belirdi, resmin sol başında. Aslında hep oradaymış da, biz görmemişiz gibi alay etti bizimle. Dalların bir kısmı evin üstüne döküldü.

Bahçesi deniz olan bir evdi bu. Zehra durdu. Elindeki kalemi masaya bıraktı, gözlerimizin içine bakıp “Ne iyi yaptınız da geldiniz,” dedi. Biz resimle Zehra’nın söyledikleri arasında bağ kurmaya çalışıyorduk ama beceremiyorduk. Elin oyunuyla dilin söylemini ayırmaktan başka bir yol bulamadık.

Kısa süreli suskunluktan sonra Zehra kalemi yeniden eline aldı. Bu defa evin çatısına bir baca çizdi. Şaşırdık kendimize. Bu eksikliği nasıl da fark edememiştik. Sonra bacadan duman çıkmaya başladı. Ev ıssız değildi, içinde yaşayanlar vardı ya da yaşayan, her neyse... Evin pencerelerine geldi sıra. Çok değil. Ön cepheye çizilen bir çift göz gibi, iki tane. Birinde yanlara doğru kıvrılmış perdeler, diğerinde bir kadın belirdi yavaş yavaş. Saçları kısa, Zehra’nınkiler gibi. Kadının elleri pencereden dışarı uzandı. Bir anda ev dalgalanmaya başladı. Duman her yanını sardı. Az önce özenle çizilen perde tutuştu. Zehra ağlamaya başladı. Saatlerdir çizdiği resmi bozduğu için ağlamadı tabii. Kadının eline kondurduğu bir şeydi onu ağlatan. Kalpti bu. Ucu tutuşmuş bir kalp.

“Kadın o kalbi denize mi fırlatmak istiyor Zehra?”

Zehra, Tahsin’in sorusuna cevap vermedi. Kalemi kayığın üstüne doğru götürdü, bir balıkçı çizdi. Adamın yüzünde haddinden fazla çizgi yerleşince, yaşlı biri dedik. Evet, yaşlı bir balıkçı. Serap, “Zehra’nın babası balıkçıydı” diye fısıldadı kulağıma.

Hepimiz aynı anda Zehra’nın duran eline, çözülen yüzüne baktık.

Öykünün yazarı Arzu Eylem:
1980 yılında Ankara’da doğdu. 1996 yılında İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İktisat Bölümü’nü kazandı. 2011 yılına kadar İstanbul’da yaşadıktan sonra Ankara’ya döndü. On üç yıl eğitim kurumlarında İktisat, Matematik ve İstatistik dersleri verdikten sonra aşçılık ve editörlük gibi birbirini tamamlayan mesleklere yöneldi. 2008 yılından bu yana öyküleri ve inceleme yazıları Notos, Sözcükler, İzafi, Sarnıç, Dünyanın Öyküsü, Öykülem, Cin Ayşe Fanzin, Sıcak Nal, Akköy, Galapera Fanzin, Radikal Kitap, Cumhuriyet Kitap, Birikim, Lacivert, Japonya, Edebiyat Haber, Düşünbil vs. dergi ve eklerde yayımlandı.
Soma’nın Öyküsü: Ölüm Vardiyası, Kızlı Erkekli seçkilerinin editörlüğünü yaptı. Öyküden Çıktım Yola seçkisinde yer aldı.
İlk öykü kitabı Sabır Ağacı 2013 Mart ayında, ikinci öykü kitabı İpek Gönül 2017 Şubat ayında yayımlandı.

İlgili haberler
GÜNÜN ÖYKÜSÜ: Mecalim Yetmedi

Şimdi benim kızım kapalı bir odada adamın tekiyle uzun süre yalnız kalsa huylanırım, aynı adamla ayn...

GÜNÜN ÖYKÜSÜ: Kendine ait bir oda ve daha başka şe...

Mutfak masasında yazı yazan, başka gezegenden gelen birine bir gazete sayfasından dünyayı anlatan ka...

GÜNÜN ÖYKÜSÜ: Kandırmaca

Aynur öfkeden kulaklarına kadar kızarmış, terden avuçları bile ıslak. Ellerinin titremesi yüzünden h...

GÜNÜN ÖYKÜSÜ: Yalancı dut

“Bekâr olduğunu sanıyordum, çocuğun varmış” dedi. “Evli değilim” dedim, kadın kadına olmanın huzuruy...

GÜNÜN ÖYKÜSÜ: İçi acıdı

Çiçeğin yaşamak için verdiği savaşa saygısızlık etmekten korkup, hemen caydı. Bu onun mücadelesiydi,...

GÜNÜN ÖYKÜSÜ: Basma donlu mavi fil

Kapıya dayanmış kamyon, bir yolcu eksik gitti gideceği yere. Basma donlu mavi fil evi terk etmedi...