GÜNÜN FİLMİ: Savaşın Fotoğrafçıları
Gerçek bir hikayeden esinlenen The Bang Bang Club savaş fotoğrafçılarının çatışmaların ortasında yaşadıklarını anlatırken aslında savaştan halkın nasıl etkilendiğini de gözler önüne seriyor.

Yönetmenliğini Steven Silver’ın yaptığı gerçek bir hikayeden esinlenilmiş olan The Bang Bang Club (Savaşın Fotoğrafçıları) filmi, Güney Afrika’da savaşın, şiddetin, ırkçılığın, vahşice katliamların had safhada olduğu bir dönemde, savaş fotoğrafçıları Greg Marinovich, Joao Silva, Kevin Carter ve Ken Osterbroek’un yaşadıkları zorlu mücadeleyi anlatıyor.

Güney Afrika’da geçen bu engebeli sürecin yakından takipçileri olan savaş fotoğrafçıları, onca korkuya, zulme, vahşete rağmen işlerini cesaretle yapıyor ve yılmadan mücadelelerini sürdürüyorlar. Bu da izleyiciyi filmin içine çeken sürükleyici bir etken oluyor.

1990-1994 yılları arasında etkisini sürdüren bu vahşet, birçok masum insanın katline sebep oluyor. Buna kayıtsız kalamayan dört fotoğrafçı, kendi yaşamlarını tehlikeye attıklarını düşünmeksizin işlerini başarıyla ortaya koyuyorlar. Yine 1990 ve 1994 yılları arasında hükümet Mandela’nın ANC adlı partisine ve destekçilerine karşı kendine güçlü bir müttefik olan İnkahta savaşçılarını buluyor. İnkathalar ve ANC arasında kanlı bir süreç başlıyor. Bu süreçte binlerce insan hayatını kaybedip ciddi hasarlar alırken,bir yandan da mücadele etmekten vazgeçmiyorlar. Savaşın kanlı,öldürücü etkisi yine bir halkın üzerine karanlığını bastırıyor. Meydanlarda ‘‘özgürlük istiyoruz’’sesleri yankılanırken öte yandan silah sesleri diğer tüm sesleri bastırıyor. Bu süreç içerisinde işlerini yapmakta olan dört savaş fotoğrafçısı korkularının üstüne gidip çektikleri fotoğraflarla bu kanlı sürecin neredeyse tüm ayrıntılarını halka duyuruyorlar. Bu kan donduran dönemden fotoğrafçılar psikolojik olarakta etkileniyor. Örneğin Kevin Carter, zayıflıktan eriyen bir kız çocuğunun yakınında tüneyen akbabayı fotoğraflıyor ve bu fotoğraf ona Pulitzer ödülünü kazandırıyor. Ancak oradaki kız çocuğuna yardım etmediğinden ağır eleştiriler alan Carter,depresyona girip intihar ediyor. Fotoğrafçı arkadaşına söylediği ‘‘Hepsi haklıydı. İşimiz gereği insanların ölümünü izlediğimizi söyleyen insanlar, onlar haklı’’ sözü yapılan eleştirileri haklı bulduğunu gösteriyor.

Bunun yanı sıra, bir adamın canlı canlı yakılıp kafasına bıçak darbesi almasına yakından şahit olan ve bunu fotoğraflayan Greg Marinovich, bu fotoğraftan ödül kazanıyor, ancak çektiği fotoğraftan çok etkilenen Marinovich savaşın acımasızlığını içinde hissederek aldığı ödülden pekte memnun olmuyor. Savaşın en kritik dönemlerinde hayatlarını tehlikeye atarak savaşın ne denli acımasız olduğunu halka duyuran dört fotoğrafçı arkadaşlarından birini kaybetmek gibi ağır bedeller ödüyor. Dolayısıyla savaşın acımasızlığı birçok hayatı derinden etkilemiş oluyor. Bombaların patladığı, evlerin, işyerlerinin yağmalandığı, birçok insanın ölümünü izlediğimiz bu film, izleyiciyi oldukça etkiliyor.

Maalesef tek bir kurşun bile bir halkı yalnızca bir kez değil, binlerce kez etkiliyor.


İlgili haberler
GÜNÜN FİLMİ: Bar Bahr/In Between

Tel Aviv’de yaşayan üç Filistinli kadının aileleri ile yaşadıkları sorunlar, ortaklaşan hayatları v...

GÜNÜN FİLMİ: Kahire 678

Gerçek hikayelerden yola çıkan film Mısır'da birbirinden farklı üç kadının ortaklaştığı cinsel şidde...

GÜNÜN FİLMİ: Norma Rae

Gerçek bir olaydan uyarlanan film, küçük bir kasabadaki bir tekstil fabrikasında işçi olan Norma Rae...