Özgürlük için işçiler el ele vermeli…
‘Bizim sağlığımızın onlar açısında hiçbir önemi yok. Yeter ki fason ürünler hazır olsun, anlaştığı fabrikaların siparişleri zamanında yetişsin…’

Ben Ümraniye İhlamurkuyu Mahallesi’nde bulunan İstanbul Tekstil Çarşısında 7 yıldır çalışan bir kadın işçiyim. Yıllar önce burada 6-7 bin işçi çalışıyordu. Şimdilerde ise yüzlerce işçi var. Bir kısım iş yerleri “merdiven altı” olarak tabir edilen yerlere taşındılar, bazıları işleri büyütüp başka sanayi bölgelerinde iş yerleri açtılar. Genel olarak Ümraniye, Çekmeköy, Sancaktepe, Samandra bölgelerinde binlerce tekstil işçisi çok kötü koşullarda çalışıyor. Kuralsız ve güvencesiz çalışma, taciz ve mobbingin hadsafhada olduğu bu sektörde bize adeta kapalı cezaevi hayatı yaşatılıyor.

Fazla mesai yaparsan biraz şanslısın. Asgari ücrete tabiyiz. Bayramlarda bazen çalışmak zorunda bırakılıyoruz. “Şu sipariş yetişecek o yüzden bayram izni yok” sözlerini çok duyduk. Tek keyifli anımız bir gün dinlenebilirsek uyumak ve ailemizle sabah kahvaltısı yapmak oluyor. Çocuğum var. İki gün boyunca sadece uyurken görebiliyorum.

Her tarafımız işyerleriyle çevrili olduğu için kapalı bir alanda çalışmaya devam ediyoruz. Kapalı cezaevinden farkı yok. Nasıl kapalı cezaevinde sadece havalandırmaya çıkınca gökyüzünü ve en azından insanları, yıldızları görüyorsan biz de ancak eve gidince insanları görüyoruz.

BİZİM SAĞLIĞIMIZ PATRONUN UMRUNDA DEĞİL

Yediğimiz yemek, ortak kullanım alanı, yemekhane, tuvalet ve soyunma kabini insani koşullarda değil. Kumaş tozları yutmak, hastalık üreten ortak tuvalete gitmek insanlık dışı bir şey. İdrar yolu enfeksiyonu olmamak için çırpınıyoruz. Yediğimiz yemeklerden dolayı mide ve sindirim rahatsızlığı yaşamayan işçi yok. Patron maliyet hesabı yaparak en ucuza mal olan catering firmalarıyla anlaşıyor. Bizim sağlığımızın onlar açısında hiçbir önemi yok. Yeter ki fason ürünler hazır olsun, anlaştığı fabrikaların siparişleri zamanında yetişsin.

120 kişi çalışıyoruz. Erkeklerin ağza alınmayacak bel altı sohbetlerinin ve mesajla tacizlerin ardı arkası kesilmiyor. Ustabaşıların mobbingleri bitmek bilmiyor. Hele mülteci kadın işçilere köle muamelesi yapılıyor. Onlara ahlaksız teklifler yapılıyor, sigortaları yatırılmıyor, ücretleri eksik ödeniyor. Oturma ve çalışma izni de yoksa vah onların haline. Savaşları çıkarıp, insanları vatanlarından eden, onların ölümüne sebep olanlardan nefret ediyorum.

Bir araya gelip çay ve yemek molasında gruplar halinde oturmak yasak. Yemek ve çay molaları 20 dakikayla sınırlı. Onun dışında dinlenme yok. Kuralsız çalışmanın, vahşi sömürünün adresi tekstil sektörü.

Eskiden İstanbul çarşısında direniş ve eylemler olurdu. İşçilerin birbirinden haberi olur, bir işten atma olunca herkes kapı önüne yığılır ve eylem yapardı. Bu birlik dağıtıldı. Bunu yeniden oluşturmamız gerek. Bunu yapacak biziz. Kapalı cezaevi hayatı yaşamamak için, özgürlüğe doğru adım atmalıyız.

Fotoğraf: Evrensel

İlgili haberler
Gebze’de işçi kadınların talebi: İnsanca yaşamak

Gebze’de 1 Mayıs alanlarında buluşan kadınlar herkes için insanca bir yaşam istiyor...

Gece vardiyasında çalışan işçi kadınlar anlatıyor

Gece vardiyası uykusuzluk demek, yorgunluk demek! Vardiyalı çalışan işçilerin en büyük isteklerinden...

Hayatımız hep böyle mi olacak?

“Bizler her gün başka bir dertle yüz yüze kalırken, bazıları da bize yaşamı dar ederek konforlu bir...