Yalnız Bir Kadının Denge Arayışları
Tülin Tankut’un otuz yıl önce yazdığı “Yalnız Bir Kadının Denge Arayışları” adlı romanı, aralık ayında Yazılama Yayınevinden çıktı.

1983- 1984 yılları arasında İstanbul’da geçen ve Zeynep öğretmenin bakış açısından yansıtılan romanın temel izleklerinden biri, yalnızlık. Zeynep daha çocukken tanışıyor yalnızlıkla. Çocukluğu, aile içinde yaşadığı sorunların açmazında, ne yapacağını bilmeden geçmiş. Evliliği sırasında cinsel rolünü içselleştirmiş ama yine yalnızlıktan kurtulamamış. Derken boşanmasına neden olan sol politik çevrelere giriyor. Toplumda başat olan bireycilik ideolojisinin kendisini yalnızlaştırmasının kaçınılmaz olduğunu kavrıyor. Toplumcu ilkeleri öğrenip kendine mal etmeye çalışıyor. Bu ilkeler onun yaşamında kalıcı bir etki yaratıyor.
Buna karşın romandan güçlü bir kadın sesi yükselmiyor. Neden? Elbette ki, politik gruplarda yer alan kişilerin motivasyonları aynı değildir; bağları zayıf ya da güçlü olabilir. Zeynep de sosyalizme siyasi açıdan çok, insanın ideallerini ancak sosyalist bir düzende gerçekleştirebileceği düşüncesiyle bağlanıyor.
Devrimci öğretmen arkadaşlarıyla birlikteyken mutluluğu tadar; toplumun baskılarından kurtularak kendini bulur. Ancak 12 Eylül askeri darbesiyle onlardan ayrı düşer; her biri bir yana savrulunca, yeni çevresinde onların yerine koyacağı kişileri boşuna arar. Dershanedeki öğretmenler, yeni komşuları, ucu kendilerine dokunmadıkça askeri rejimi dert etmeyen, gündelik yaşamın dağdağası içinde kaybolmuş kişilerdir. Zeynep böyle bir ortamda yeni bir benlik oluşturmaya çabalamaktadır. Ama onun ‘devrimciliğinin’ içinde bulunduğu ortam ve koşullarla sınırlı kalmasının en önemli nedeni kadın kimliğidir. Yazar karakterler aracılığıyla buna vurgu yapar: Bu kimlik, erkeklerle ilişkilerde tanımlanmak üzere toplumsallaşır; çocuk yaştan itibaren aile içinde oluştuğu için de kadının toplumsal yaşamı ve kararları üzerinde belirleyici etkileri olmaktadır.

HİKAYESİ BİRBİRİNE BAĞLI KADINLAR
Zeynep’in toplumcu ilkelere bağlılığı körü körüne değildir. Örneğin, sosyalist ülke yapımı filmlerde kadınların suratında patlayan tokatlara duyduğu öfkeyi gizlemez. Kapitalizmi bencillik, rekabet, şiddet gibi eşitsizliğe dayanan ilkeleriyle eril bireyciliği körüklediği için eleştirir. Sosyalizminse eşitlik, özgürlük idealleri olduğundan dönüşüme açık olduğu düşüncesini benimsemiştir. Devrimci öğretmen, evli, dört çocuklu Hasan’ın eril bireycilikten nasibini almamış olmasına karşın onu hayalinde fetişleştirdiğini, onunla özdeşleştiğini fark edince aşkla da hesaplaşır.
Romanın diğer karakterlerinden Yaşar ise kadın kimliği kalıbına sığamamaktadır. Birlikte oturdukları anneannesi ve teyzesi, ‘koruma’ adına genç kızın öz güçlerini geliştirme potansiyelini yok etmişlerdir. Dolayısıyla evde hır gürün sonu gelmemekte, kendini işe yaramaz biri olarak hisseden Yaşar’ın tepkisi ağır olmakta, saldırganlaşmaktadır. Zeynep’in Yaşar’ın sorunlarına kayıtsız kalması eleştirilebilir. Ama o, eğer müdahale ederse kızda bir kimlik bunalımı yaratabileceği kaygısı taşır; çünkü yıkılanın yerine başka bir şey konulmadığında bu kaçınılmazdır. Yaşar eğitimsizdir ama duyarlı ve yüreklidir. Geçmişini unutup geleceğe umutla bakmayı istediğinden değişim ve dönüşüme hazır olduğunu hissettirir. Dahası işçi kimliğini sahiplenmesiyle sınıfının direnişçisi olacağı umudunu verir.
Sumru ise yaşamıyla romanda genişçe yer tutan çocuklu, ev kadını bir karakter. Kadın sorunlarını Zeynep’e oranla hem çeşitliği içinde hem de daha yoğun yaşamaktadır. Sumru’nun evliliğinin aşk değil, iş ilişkisi olduğunu anlıyoruz. Baskılar onun kendine ait duyguları hissetmesine ket vurmaktadır. (Bu onun Zeynep’le ve pek çok kadınla ortak yönü) Eşinin Aynur’la ilişkisi ortaya çıkınca Sumru da bir dönüşüm geçiriyor, ama evliliğin sınırları içinde kalarak. Yazar, Sumru’nun dönüşümü için ilginç ipuçları verirken yorumu okura bırakıyor.
Sonuç olarak, ele aldığı izleklerle ve onları işleyiş tarzıyla hem kadın hem de erkek okurların kayıtsız kalamayacağı bir kitap var karşımızda. İyi okumalar...

İlgili haberler
Bu damızlık kızın öyküsü çok tanıdık!

Sıkıyönetim ilan ediliyor; anayasa askıya alınıyor, gazeteler kapatılıyor. Kadınların okuması, eğlen...

Sennur Sezer Emek- Direniş Öykü ve Şiir Ödülleri s...

Gıda İş Sendikasının düzenlediği Sennur Sezer Emek-Direniş Öykü ve Şiir Ödülleri’nin bu yıl ikincisi...

Kendimiz için söylüyoruz

Kayseri Kadın Dayanışma Derneğinde bir araya gelen kadınlar düzenledikleri pek çok etkinliğin yanı s...