Açlar ordusu derin uykularından uyanır ayağa kalkarsa ne olur? İnsanlık tarihi upuzun yıllar açların sessizliğini biriktirmesine tanıklık etmiştir. Uysaldır açlar, daima bakarlar, itaatkârlıklarına şükrü eklerler. Gözleri karanlıktır, tıpkı yürekleri gibi. Ölülerine üzülemezler, tıpkı doğan çocuklarına sevinemedikleri gibi. Sevinçleri, umutları yoktur, gülümsemeleri donuktur. Hafızaları güçlüdür. İlmek ilmek örerler acıyı da sadakati de ihaneti de. Açlar cahildir, soğuktur, ‘pisliktir’ ve bir o kadar da öfkeleri büyüktür. Ayağa kalkmadan ölürlerse eğer kendileriyle toprağa gömdürmezler kızgınlıklarını. Öfkeyle mayalanmış yaşanmamışlıklarını özenle paketlerler, hesap günü açılması için bir sonraki kuşağa miras olarak bırakırlar.
Bugün işimiz zor, yolculuğumuz tarihe: Londra ve Paris arasında Fransız Devrimi’ne. Asla unutamayacağımız olaylar zincirinin orta yerine. Açların sefaletine, aristokratların şatafatına ve giyotinin gölgesinde yaşanan aşklara, dayanışmaya, dostluklara. Bir yanda çikolatalı sütünü içmek için bile dört kişinin servisine ihtiyaç duyan, bolluk ve israf içinde yaşayan aristokratlar. Açlıktan anasının kuruyan memesinden süt içemeyen bebeğe “ot yesin” diyen aristokratlar. Öte yanda kırılan küpten dökülen şarapları yerden yalayarak, sokaktaki taş aralarından avuçlayarak içen açlar ordusu. Sefaletin, savaşın, kanın arasında, giyotinin yanında amasız fakatsız vericilikte sınır tanımayan sevgi, aşk. Sevgi nedir? Sevdiğiniz insan için azami yapabilecekleriniz nelerdir? Onun için nelerden vazgeçersiniz? Aşk adına yaşanmışları sorgulatan eşi benzeri görülmemiş bir aşk…
Charles Dickens, İki Şehrin Hikayesi’nde bir tarihi sürece, biriken öfkenin patladığı, kölelerin zincirlerini kırdığı, açların ayaklanıp ‘intikam’ çığlıklarıyla yargıyı ve gücü ele geçirdikleri bir döneme ışık tutar. Yazar okuyucuya bir toplumda güç, adalet ve yargının aynı elde toplanmasının o toplumda açacağı onarılmaz yaraları ve sonuçlarını gösterir. Alkışların nasıl yanıltıcı olabileceğini, rüzgârın yön değiştirme hızına şakşakçı dalkavukların nasıl uyum sağlayabileceğini hatırlatır. Yazar okuyucuya herkes için adalet ve mutlak bağımsız yargı gerçeğini anımsatır. Bugün ve gelecekte bağımsız yargı, herkes için adalet dileği ile…
Fotoğraf: Ekmek ve Gül
İlgili haberler
GÜNÜN KİTABI: Körlük
José Saramago, körlük metaforu üzerinden sistemi eleştirir. İnsanı, dünyayı, değerleri, ahlakı sorgu...
Bir kitap: Ana
Sarhoş baba çürümeye yüz tutmuş kapitalizmi, ana emeği, Pavel ise uğruna mücadele ettikleri geleceği...
GÜNÜN KİTABI: Yılanı Öldürseler
Yaşar Kemal, Yılanı Öldürseler’de kadın cinayetleriyle ataerkil sistemin çürümüşlüğünü sorgular... N...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.