Geçtiğimiz gün Düzce’de Yeniden Refah Partisinin milletvekili adaylarının tanıtımı için hazırlanan minibüsün üstündeki görsellerde erkek adayların fotoğraflarının yanında, ikinci sıradan milletvekili adayı gösterdiği Çiğdem Kulalı Seçkin’in sadece “gölgesine” yer verdiği görüldü. İlk başlarda “Kadın adayımız kendi öyle istedi” denilse de daha sonra bu durumun, ilgili seçim arabasının giydirmesini yapan firmanın hatasından kaynaklandığı açıklandı.
Bu durumun firmanın hatasından mı kaynaklandığını bilemeyiz ancak, Yeniden Refah Partisinin sadece seçim arabasında değil, seçim beyannamesine baktığımız zaman da aynı şeyi gördüğümüzü söyleyebiliriz: Kadının sadece gölgesi var.
“Çevre ve Şehircilik Politikamız", “Ekonomi Politikamız", "Ziraat ve Hayvancılık Politikamız" gibi çeşitli başlıklar altında ele alınan genel başlıklar içinde ise kadının adı yok. Kadın, "Aile ve Sosyal Hizmetler Politikamız" başlığı altında, “Aile” içinde bir unsur olarak yer alıyor. Ancak, Yeniden Refah Partisinin kadını yerleştirdiği, aile politikasına geçmeden önce, hukuk politikasına da değinmek gerekir. Zira, "Hukuk Politikası" başlığı altında yer alanları okuduğumuzda, görüyoruz ki Yeniden Refah Partisinin Cumhur İttifakında yer alması için yapılan pazarlıkların nasıl hayat bulacağı yer alıyor.
Özellikle son yıllarda yaşanan hak ihlalleri ve yargılama süreçlerinde yaşanan olumsuzluklar, vatandaşların yargı organının adalet dağıtma işlevine duydukları güvenin azalmasına neden olmaktadır. İki yıl süren OHAL süreci sonrasında yüksek yargı organlarında yapılan değişiklikler ve Başkanlık sistemine geçiş için yapılan uyum düzenlemeleri sonucunda, yargı üzerindeki yürütme etkisinin arttığını, yargı kurumlarının bağımsızlığı ve hukukun üstünlüğü ilkesinin geçerliliğinin sorgulanır hale geldiğini görüyoruz. Son dönemde kamuoyuna yansıyan ceza yargılamalarında yaşanan sorunlar, özellikle toplumun vicdanını derinden yaralayan dava süreçlerinde yaşanan belirsizlik ve öngörülemezlikler, toplumun adalet duygusuna zarar vermekte, yargı erkine duyulan güveni ciddi bir şekilde zayıflatmaktadır.”
Bu giriş ile başlayan hukuk politikası başlığı altında yer alan düzenlemeler ile bağlanan nokta, Yeniden Refah Partisinin öncelikli olarak üzerine odaklanacağı hususları şu şekilde sıralıyor (Sıralama seçim beyannamesinde yer alan sıralamaya göredir.) :
“Süresiz nafaka mağduriyetinin giderilmesi”,
“6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’un aile bütünlüğünü bozucu maddelerinin ayıklanması”,
“Başıboş sokak köpeklerinin yaşam şartlarının düzenlenmesi”,
“Sağlıkta şiddet yasasının yeniden düzenlenmesi”
Yeniden Refah Partisinin (YRP), Cumhur İttifakına katılmak için öne sürdüğü hususların başında gelen 6284 sayılı Kanun’un kaldırılması, süresiz nafakanın kaldırılması gibi şartların kabul edilmesinin pazarlığı, AKP tarafından da “Bizim Yeniden Refah Partisi ile çatışacak hiçbir konumuz olmaz” denilerek kurulan ittifakın, “çatışmasız” olarak nasıl bir kadın politikası izleyeceğini de görüyoruz bu metnin içinde. Zira, İstanbul Sözleşmesi’nden bir gecede çıkan bir iktidar açısından bu metin adeta “Yaptıklarımız, yapacaklarımızın garantisidir” denilerek kadınlar açısından var olan kanuni kazanımların ortadan kaldıracağını söylüyor.
YRP, seçim beyannamesinde, “Mevcut durumda evlilik birliğinin sona ermesinden sonra eşlerin ödedikleri yoksulluk nafakası süresizdir” diyerek yanıltıcı bilgi de veriyor. Değil Medeni Kanun’un ilgili kanun maddesini okumak, Google’da “yoksulluk nafakasının kaldırılması” diye arama yapmanızda dahi karşınıza çıkacak olan bilgilerle bile öğrenebilirsiniz yoksulluk nafakasının süresiz olmadığını. Yoksulluk nafakasının kaldırılması herhangi bir süre olmadan talep edilebileceği açık bir kanun hükmü iken, bunun aksini söylemek, kanun maddesinin değişmesi için YRP açısından her yolun mübah sayılacağına da bir gösterge.
6284 sayılı Kanun’un kaldırılması da YRP’nin öncelikli ele alacağı hukuk düzenlemelerinin başında geliyor. Ancak, kadına yönelik şiddetin geldiği korkunç durumun karşısında YRP dahi, kanunun tamamen kaldırılmasını değil, “6284 sayılı Kanun’un aile bütünlüğünü bozucu maddelerinin ayıklanacağını” belirtmek durumunda kalıyor. Ancak, “aile bütünlüğünü bozan” bu maddelerin neler olduğu beyannamede belirtilmiyor. Örneğin, aile içinde kadının yaşadığı şiddetin hemen önlenmesini sağlayan kanunda düzenlenen şiddet uygulayan tarafın uzaklaştırılması veya şiddet gören kadının evden ayrılarak sığınmaevine yerleştirilmesine dair düzenlemeler “ailenin bütünlüğünü bozan maddeler” olarak mı ele alınıyor? Üstelik bunu, “kadın ve erkek için hak ayrı ayrı aranmaz, hak insan için aranır” gibi büyük lafların arkasına sığınarak yapmak istemek ise şiddete uğrayan kadınların, giderek vahşice öldürülen kadınların yaşam haklarının nasıl korunacağına ise gözünü kapamaktır.
Kadınların konumu aile içinde belirlendikten sonra, yapılacağı belirtilen tüm icraatlar ise, aileyi korumaya yönelik olarak düzenleniyor beyannameye göre. “Ailenin ihtiyaçlarını giderecek noktada düzenli gelir imkânlarını sağlayan ekonomik tedbirleri alacağız... Aile kurumunun devamlılığına tehdit oluşturan borçluluk, işsizlik ve her çeşit ekonomik sıkıntıları ortadan kaldıracağız... Evlilik kurumunun en sağlıklı şekilde kurulmasını her bakımdan destekleyeceğiz, özendireceğiz ve maddi yönden teşvik edeceğiz... Aileyi geliştirecek ve güçlendirecek kültürel, eğitsel ve danışmanlık hizmetlerini ücretsiz olarak sağlayacağız” gibi devam eden listede kadınlara yönelik yapılacaklar listesi ise ancak “Aile müessesesinin korunması ve güçlendirilmesi için aile yapısını tehdit eden her türlü yıkıcı maddi ve manevi tesirlerin önlenmesi yönünde” oluyor. Böyle olunca kadına karşı şiddetin kaynağı olarak medya işaret ediliyor ve “Medyanın aile yapısı ve evlilik üzerinde olumsuz etkiler oluşturacak yayınlardan arındırılması için gereken tedbirler” de bu kapsamda alınıyor. Bu politikanın ise basın özgürlüğünün kısıtlanacağının açıktan ilanı olduğunu söylemek mümkün.
Elbette bu bölümde kadına yönelik şiddetin önlenmesi için alınacak tedbirlerden, “kadınların siyasete katılması için gerekli tedbirlerin de alınacağı” yer almış. Ancak, tüm bu sayılanların adeta bir şarta bağlanması ise kadınlara yönelik toplumda bağımsız bir birey olarak kendini var edebilecek mekanizmaların zorlaşacağını da gösteriyor. Kadınların, “Siyasette ve karar alma mekanizmalarında etkin rol almaları ve bu bilince ulaşmaları yönünde teşvik edici gereken adımları atacağız” ancak bu, “Ülkemizin 'Yeniden Büyük Türkiye' idealine ulaşması için kadınların bu büyük ideal uğrunda siyaset yapmaları” nedeni ile olacak.
“Kadınların temel hak ve hürriyetlerinin korunması, kadına yönelik şiddet, taciz ve her türlü istismarın önlenebilmesi için gerekli hukuki düzenlemeler yapılacak.” Ancak, bu düzenlemeler, “aile kurumunun bütünlüğünü tehdit eden unsurlar yerine, ahlak, adalet ve ilme dayalı gerekli hukuki düzenlemeler” olacak.
“Türkiye toplumunun kadın ve aileye yönelik yerel problemlerine” çözümler üretilecek, ancak bu çözümler, “Batı merkezli ithal edilen çözümler yerine doğrudan yerel unsur ve potansiyelin varlığını göz ardı etmeden ve kültürümüze uygun bir anlayış ile” olacak. Yerli ve milli kadın politikasının ne getireceğini ise, AKP iktidarının uygulamaları biz kadınlara yeteri kadar örnek veriyor.
Hemen her gün, bir cemaat örgütlenmesi içinde istismar vakalarının gerçekleştiği haberlerinin çıktığı ülkemizde, buna yönelik alınacak tedbirlerden de bahseden seçim beyannamesi, bu istismar nedenlerini ise şu şekilde tespit ediyor: “Kültür emperyalizminin meydana getirdiği özellikle kadın ve çocuk istismarına yönelik tutumları.” Oysa kadına ve çocuğa yönelik istismarın sadece kültür emperyalizmin bir tutumu olmadığını, bunun aksine kapalı dini cemaatlerde ortaya çıkmasına yönelik ise söylenen bir şey yok.
“Boşanan kadınlara iş imkanı sağlanacağını” yer alırken şöyle gerekçelendiriliyor: “...nafakalarının temini husussunda gerekli adımları atacağız ve erkeğin üzerinden mevcut süresiz nafaka borcunu böylece kaldırmış olacağız.” Bu, boşanarak “aile dışına çıkan” kadınların “aman erkeğe yük olmasın” görüşünün yansıması.
YRP, seçim beyannamesinde evli kadınların çalışma hayatına katılımı ile ilgili olarak pek bir şey söylemiyor. “Ekonomi politikamız” başlığı altında yer alan, “Herkesin isteyerek çalıştığı saygın bir işi olacak, herkesin insanlık onuruna yakışır bir ücreti olacak ve herkes emeğinin karşılığını tam olarak alacaktır” ifadesinden bu “herkes” içine kadınların da girdiğini düşünerek, evli kadınlara yönelik çalışma hayatına katılabilmelerini sağlayabilmek için kreşler açılması ile ilgili düzenleme de “Eğitim Politikamız” başlığı altında, “0-5 yaş grubu çocuklarımızın bu dönemde özellikle annesi ile olmak üzere ailesiyle bağlarının güçlendirilmesi amacıyla annelere yerinde eğitim verilecek ve çocuk bakım maaşı bağlanacaktır. Bu imkâna rağmen çalışma hayatına devam etmek isteyen anneler çocuklarını MEB tarafından denetlenen okul öncesi eğitim kurumlarına gönderebilecektir” şeklinde yer alıyor.
Yeniden Refah Partisinin gerek Cumhur İttifakına katılma tartışmalarında şart koyduğu, gerekse seçim beyannamesinde yer alan kadınların Medeni Kanun’da, 6284 sayılı Kanun’daki yasal kazanımlara saldırıların varlığını sürdürebilmesinin garantisi görülüyor ki kadınların mücadelesi olacak. Aksi durum, AKP, MHP, YRP, HÜDA PAR gibi bir ittifakın bu seçim beyannamesinde yer alan “öncelikli” ele alınacağı belirtilen hususların kadınların haklarını geriye götüreceği su götürmez bir gerçek.
İlgili haberler
AKP seçim beyannamesinde kadınlar-1 | ‘Aile bütünl...
AKP'nin seçim beyannamesi kadınlara ne söylüyor? Beyannamede kadınlar ve kadın hakları nasıl yer alı...
AKP seçim beyannamesinde kadınlar-2 | Kendi kendin...
AKP'nin seçim beyannamesinde veriler, ifadeler kendi içlerinde birbirini yalanlıyor. Peki bu beyanna...
AKP seçim beyannamesinde kadınlar-3 | Yaptıkları y...
AKP seçim beyannamesi, kadınları güvencesizleştiren, kız çocuklarını eğitimden koparan, kadına tüm b...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.