İzmir'in Narlıdere ilçesinde yaşayan kadınlar, okullarda verilecek yüz yüze eğitim için salgına karşı gerekli önlemlerin yeterince sağlanmadığını düşünüyor. Diğer yandan da online eğitimlerin çocukların eğitim alma, bilgilenme süreçlerine yeterince etki etmediğini savunuyor. Çocuklarının eğitimden kaynaklı kaygılı olduğunu aktaran velilerin de çocukları için kaygılı olduğu görülüyor.  

'UZAKTAN EĞİTİM GÜCÜMÜZÜ AŞTI'

Eşi inşaatta çalışan, kendisi ise evde hasta bakan Gülten, eğitimin bu dönem ailelere yüklediği ekonomik sorunlarla boğuştuğunu anlatarak başlıyor sözlerine. "Evde ikimiz de gündelik işlerle para kazanıyoruz. Yani çalışmadığımızda açız, ne kirayı ne de faturaları ödeyebiliyoruz" diyen Gülten, iki çocuğunun ilkokulda okuduğunu belirtti. Salgın öncesinde de eğitimin pahalı olduğunu söyleyen Gülten, "Salgın sonrasında getirilen online eğitim ile ekonomik yükümüz daha da arttı. Evde tek bilgisayar vardı, ucuz olduğu için tablet alabildik. Geçinemezken, milyarlar verip nasıl bilgisayar alalım? Uzaktan eğitim gücümüzü aştı. Buna rağmen ne EBA'da ne de online eğitimlerde çocuklarımız gereken eğitimi alamadı. Bu yıl çocuklar için gerçekten kayıp bir yıl oldu. Çocuklar da bunun farkında ve kaygılılar" diye konuştu.

'ÇOCUĞUM KOMŞUNUN EVİNDE EBA'YA GİREBİLDİ'

Şiddet gördüğü eşinden boşandıktan sonra kiraladığı gecekonduda 9 yaşındaki çocuğuyla yaşamaya başlayan Züheyla, salgın süreciyle de böyle bir dönemde karşılaştığını şu sözlerle anlattı: "Çok az bir para buluşturarak ucuz olsun diye evi kiralamıştım. İşim olmadığı için Ocak ayında evi ısıtmak için odunu bile borçla alıyordum. Çocuğumu okula neredeyse aç gönderiyordum. Komşumun aracılığıyla bir AVM'de iş buldum. Kocaman bir marketi günün her anı temizliyordum. 12 saate yakın çalışıyordum. Salgının ardından çalıştığım AVM kapatılınca yeniden işsiz kaldım. O dönemde online eğitime geçildi fakat evde ne internet ne de bilgisayar yoktu. EBA'ya bile bağlanamadık. Komşumun evinde eğitim görmek zorunda kaldı çocuğum."

'OKULLAR TEDBİRLER ALINARAK AÇILMALI'

Mayıs ayında bir dayanışma grubunun yardımıyla internet bağlatabildiğini ve bilgisayar getirildiğini aktaran Züheyla, "Çocuğum, mahalledeki öğrencilerin yardımıyla online eğitime başlayabildi. Bana çok anlatmıyor ama ne verilen eğitimden ne de yardım istediği öğretmenden gerekli etkiyi alamadığını düşünüyorum. Çocuklar online eğitimlerle verimli bir eğitim alamıyor, bu yüzden okulların gerekli tedbirler alınarak açılmasını istiyorum" dedi.

'EN BÜYÜK KAYGIM EVE BULAŞ TAŞIMAK'

Narlıdere'de bulunan bir sağlık kurumunda çalışan Mine'nin biri lise diğeri ise ilköğretim eğitimi alan iki çocuğu var. Sağlık çalışanı olduğu için salgının başlarında eve bulaş taşımaktan hayli kaygılandığını söyleyen Mine, yaşadıklarını "Salgın hızla artıyordu. Üst üste nöbetlerde kaldık. En çok eve bulaş taşımaktan korktum. Oğlum büyük anlıyor izalosyon zorunluluğunu ama küçük kızım bana çok düşkün, ona sarılamadığımdan çok üzülüyordu" diye anlattı.

'ÇOCUKLAR AYAK UYDURMAKTA ZORLANIYORLAR'

Salgına karşı korunmanın, bulaş korkusunu aşmanın kendisi için hiç kolay olmadığını, hala en büyük kaygısının bunlar olduğunu belirten Mine, bu dönemde çocukların eğitiminin de anneye yüklendiğini söyledi. "Daha önce elbette eğitimi ile yakından ilgileniyordum. Ama danıştığım, görüştüğüm öğretmenlerin yardımı bunu kolaylaştırıyordu" diyen Mine, sözlerini şöyle sürdürdü: "Şimdi ise evden çalışıyor çocuklar. Geçen dönem son derece verimsiz bir eğitim yaşadık. Çocuklar EBA'yı anlamakta, aniden değişen bu öğrenme biçimine ayak uydurmakta epey zorlandı. Üstüne bir de salgın psikolojisini yaşadılar. Bakan'ın açıklamalarını takip ediyorum. 21 Eylül'de yüz yüze eğitimin başlanacağı söyleniyor. Açıkçası okulların salgını önleme koşullarına sahip olduğunu düşünmüyorum. EBA'nın geliştirildiği yönündeki açıklamalarına ise sıcak bakmıyorum. Görüştüğüm öğretmenler de aksini söylemiyor ne yazık ki."