Mülteci kadınların değişmeyeni: Şiddet, sömürü, ayrımcılık
Esenyalı Kadın Dayanışma Derneğine başvuran mülteci kadınlar ya da mülteci Fatma ve ailesinin yaşadıkları ile başka bir şehirde başka bir mülteci ailenin yaşadığı birbirinden hiç farklı değil.

Her gün sosyal medyada yeni bir şiddet haberi ile karşılaşıyoruz. Ekonomik krizin ve yoksulluğun derinleştirdiği şiddetin, adeta yayından fırlamış bir ok gibi kadınları ve çocukları vurduğunu görüyoruz. Savaşla birlikte daha da ölümcül hale gelen şiddet ortamından can havliyle kaçıp ülkelerini terk etmek zorunda kalan mülteci kadınları, sığındıkları ülkelerde de zorlu bir yaşam mücadelesi bekliyor. Kadınlara yönelik şiddetin daha da vahşi bir hal aldığı bu süreçte hem de sığındığı ülkelerdeki insanların her türlü ön yargısı ve öfkesi ile karşılaşıyor bu kadınlar. Derneğimize başvuran mülteci kadınları ve evine konuk olduğumuz tekstil işçisi Fatma ve ailesinin anlattıklarını sizlerle paylaşmak istedik.

Fatma, dernekten bir arkadaşımızla aynı atölyede çalışıyor. 2014’te ailesiyle birlikte İstanbul’a gelmiş. Arkadaşımız aracılığıyla haber gönderdiğimiz Fatma ve ailesi sıcak bir şekilde karşılıyor bizleri. Savaşla birlikte her şeyin çok hızlı değiştiğini “Ya Suriye’de kalıp korku içerisinde ölümü bekleyecektik ya da başka bir ülkeye göç edecektik, bizde Türkiye'ye geldik” diyerek anlatıyor milyonlarca mülteci ile ortak kaderlerini. Hem mahalle de hem çalıştıkları atölyelerde tekrar tekrar yaşadıkları ayrımcılığı, onlara yöneltilen öfkeyi, duydukları korkuyu ifade ediyor.

KOMŞULUK DEĞİL, HAKARET VE AYRIMCILIK GÖRMÜŞLER

Fatma’nın annesi Selva, “Buraya geldiğimizde hiçbir şeyimiz yoktu, bir ev tuttuk ve tutunmaya çalıştık” diyerek sohbete katılıyor. Etrafın yardımıyla evlerini düzenlemişler. Bahçede semaver yakıp çay hazırlamış belki gören komşuları gelir, oturur, sohbet ederler diye. Ama hiç kimse kapısını çalmamış. O günleri anlatırken yeniden hüzünleniyor, “Çok yalnızdım çocuklarım çok küçüktü belki arkadaşım olur dedim olmayınca çok üzüldüm”. Komşuluk yapmadıkları gibi hareket etmiş, sokakta olan her şeyden de onları sorumlu tutmuşlar. Selva, “Birinin arabası çizilse hemen benim çocuklarıma kızarlardı. Sokakta herkes o duvara halısını kurutmak için seriyordu bir şey demiyorlardı. Ama ben halımı serdiğimde bir adam öfkeyle bağırıp hakaret etti çok zoruma gitti ve ağlayarak eve kaçtım” diyor.

Dil bilmedikleri için çok zorluk yaşamış Selva ve Fatma. Ama yılmamış uğraşmışlar ve kendi çabalarıyla kursa yazılıp Türkçe öğrenmişler. Ayağa kalkıp bize sertifikasını gururla gösteriyor Selva. Dil bilmediği için sorun yaşayan derdini anlatamayan başka mültecilere yardımcı olmak için tercümanlık yapmak istediğini söylüyor.

AYNI İŞ DAHA DÜŞÜK ÜCRET…

Fatma’nın babası şeker ve tansiyon hastası olduğu için çalışamıyor. Evin geçimini, Fatma ve 18 yaşındaki kardeşi Halil birlikte sağlıyor. İki kişi çalıştıkları halde kazandıkları asgari ücrete bile denk değil. Fatma 18 yaşındayken dayısının oğlu ile evlenmiş. Evliliğin ilk günlerinden itibaren şiddet gördüğü için ayrılmış. 1 yaşında bir çocuğu var ama onu göremiyor. Esenyalı’ya geldikleri ilk dönem küçük bir tekstil atölyesinde 2 ay çalışmış ama maaşını alamamış. “Türk işçilere para veriyorlardı ama bize gelince yok diyorlardı” diye anlatıyor. Pandemi döneminde uzun süre işsiz kalmış. Şimdi çalıştığı atölyede de bir tanıdığı aracılığıyla girmiş. Bu atölyede de Türkiyeli işçilerden çok daha düşük bir ücrete alıyor. Geçici kimlik kartı olduğu halde sigortasını yapmamışlar.

“Bu kadar ücretle geçinmeniz çok zor yardım alıyor musunuz?” diye sorduğumuzda “3 ayda bir gıda ve ekmek kartından başka hiçbir yardım alamadık” diyorlar. Yardım için birçok yere başvurmuşlar ama alamamışlar. “Bir ara gelip evimize baktılar ama, ev düzenli olduğu için ‘Yaşamınız iyi’ dediler. Beş aydır kirayı ödeyemiyorum. Kirayı faturaları ödemeye kalksam çocuklarım aç kalır." diyor Selva.

Yanlarından anlattıklarının ağırlığı ile ayrılıyoruz.

‘DERNEK OLARAK DAYANIŞMA VE MÜCADELE AĞIMIZI SÜRECEK’
Derneğimize başvuran 30 yaşında, 7 çocuğu olan genç bir mülteci kadın, kocası tarafından şiddet gördüğü ve sokağa atıldığı için gözyaşları içerisinde iki küçük bebeğini de alarak kapımızı çaldı. Dili döndüğünce ne kadar zor durumda olduğunu, ülkesine geri dönmesinin imkansız olduğunu orada onu koruyacak, güvende hissettirecek bir bağının kalmadığını anlatmaya çalıştı. Biz şiddete uğradığı ve sığınmaevine gitmek istediği için haklarını anlattık ona. Dilini konuşmakta zorlandığı bir ülkede başına gelenlerin ağırlığını yaşarken, iki çocuğu ile sığınmaevine gitmesi için destek olduk.
Bir başka hikâye ise aynı aile içinde iki erkek tarafından farklı zamanlarda tacize uğrayan başka bir mülteci kadının hikayesiydi. Ona da derneğimiz aracılığıyla destek oldu.
Derneğimiz üyelerinden bir kadın arkadaşımızın bir başka mülteci aile ile ilgili paylaştığı da yaşadıkları korkuyu ve ayrımcılığı gözler önüne seriyordu. Hiç kimseye zararları olmadığı halde komşuları onlarla görüşmezken, küçük kızları sırf arkadaşları onu dışlamasın diye “Ben Arapça bilmiyorum, buralıyım. Türkçe konuşuyorum” diyordu. Pastane işleten başka bir Suriyeli mülteci ailenin de çok dikkatli ve kibar olduklarını, komşuları ile iyi geçinmek için de zaman zaman onlara yiyecekler verdiğini anlatıyor.
Ülkenin içinde bulunduğu işsizliği, yoksulluğu, hukuksuzluğu savaşla yüz yüze kalmış insanlara mal etmenin yerine bunun sorumluluğunu bu savaşı başlatan ülkelerde aramak gerektiğini biliyoruz. Esenyalı Kadın Dayanışma Derneği olarak savaşların ve yoksulluğun önce kadınları, çocukları vurduğunun bilinciyle dayanışma ve mücadele ağımızı ayrımcılığın, savaşın yoksulluğun, işsizliğin, eşitsizliğin bittiği günlere kadar sürdüreceğiz.

Görsel: Freepik

İlgili haberler
Cinsel şiddete maruz kalan mülteci kadınlar kuruml...

Mülteci kadınlar, ayrımcılığın ve cinsel şiddetin en ağırına maruz kalırken resmi kurumların kendile...

Mültecilik ömrümü ‘ah’ etti

İkitelli’den mülteci Mizgin anlatıyor: ‘Eğer evde yiyecek salça var ise ekmeğe sürüp çocuğumun eline...

Kadınım, mülteciyim, hayat hakkımın peşindeyim…

‘Çocuklarıma sarılıp her defasında yeniden kalktım ve yılmadan saatlerce yürüyerek sesimi duyurmaya...