Geçen haftadan bu yana ülkede otuz yaşını geçmiş ve evlenmemiş kadınlar konuşuluyor. Evde kalma vergisi üzerine sosyal medyada hesaplar açılıp, esprili yazılar yazılıyor. Cumhurbaşkanının geçen hafta herkese erkenden evlenme konusunda verdiği talimatlar elbette yandaş basında takdirlerle karşılandı. Evlenmeme söz konusu olunca da doğaldır ki kadınlar konuşuldu, hâlâ da konuşuluyor.
Kadınları hayatlarında bir erkek olup olmamasına göre konumlandırma işi bu noktaya kadar geldi işte. İsteyerek ya da istemeyerek tek başına yaşayan kadınlar toplumun ikinci sınıf yurttaşları ilan ediliverdiler. Kendilerini nasıl hissettikleri bir yana yapılacak muamele de bundan sonra çok itibarlı olmayacak elbette.
Kocaman bir devlet, işi gücü bıraktı bununla uğraşıyor ciddi ciddi. Hepimize kendi istedikleri ve inandıkları yaşam biçimini empoze etmek yaptıkları. Öyle yaşamak durumunda bırakırken, dünyanın en normal şeyi evli olmamak milyonlarca kadının kendisini kötü hissetmesine neden olacak bir şeye dönüştü işte.
KİMSE AŞKTAN SÖZ ETMİYOR
Oysa kimse aşktan söz etmiyor. Bir evlilik ya da birliktelik için olmazsa olmaz şeyden. Duygulardan, birlikte bir hayatı geçirmek için en gerekli olan şeyden. Hani yasak gibi sanki, evlilik devletin bize emrettiği bir şey, otuz yaşına gelmeden iyi kötü birini bulup evleneceksin.Ama flört etmeyeceksin, sevgili olmayacaksın, birbirini tanıyacak kadar bile zaman geçirmeyeceksin. Devletin bekası ve neslimizin devamı için evlenip, üç çocuk -ki bu da şart biliyorsunuz- doğurup evde oturacaksın diyor işte devlet bize.
Neden bu her şeyimizle çok ilgilenen devlet, kız çocuklarının eğitimi ile ilgilenmiyor ki acaba? Neden kadın bilim insanları yetişmesini dert etmiyor mesela? Kadınların sosyal hayatta rahat etmeleri gibi gündem neden asla yok? Neden bize sunulan hayat bu. Neden evlilik ve annelik ötesinde bir hayat tercihi sunulmuyor? Bu soruları bu ülkedeki kadınların hepsi sormalı, çünkü durum kritik.
MEGHAN MASALIN SONUNU DEĞİŞTİRİYOR
Aslıda ben İngiltere Kraliyet ailesindeki krizi yazmak niyetiyle başladım bu yazıya. Bir haftadır dünyanın en temel gündemlerinden biri Prens Harry ile Meghan’ın kraliyetten ayrılmalarına ilişkin karardı.Düşünsenize çocukluktan itibaren dünyadaki her kadının hayal etmesini istediği bir hayattı Meghan’ınki. Bildiğiniz gerçek bir prensle evlenmiş, soylu olmayan, boşanmış, kocasından yaşça büyük bir kadın, prenses olup, gerçek bir sarayda yaşamaya başlamıştı. Bir kadın başka ne isterdi ki hayatta(!) Masallardaki gibi sonsuza kadar o sarayda mutlu yaşamaları gerekirdi.
Ama bir şey oldu işte. O soylu olmadığı, boşanmış ve yaşça büyük olduğu için evlendikleri günden bu yana tartışılan ve aslında “istenmeyen gelin” ilan edilen, eltisi!!! Kate gibi uyumlu, alımlı, güzel giyinmediği için ötekileştirilen kadın, kraliyetin hiçbir şeyini istemediği ilan etti kocasıyla birlikte.
Bütün dünya şok içinde tabii. Şan, şöhret, zenginlik, şatafat, saray, imtiyazlar, içinde bulunduğumuz zaman diliminde reddedilmesi gereken değil, ulaşılması ve asla kaybedilmemesi gereken şeyler. Bizim ülkemizde de Buckingham Sarayından daha da gösterişli olduğu belli olan bir saray var sonuçta.
Elbette Meghan ve Harry’nin geçim sıkıntısı içinde yaşayıp, ayın sonunu nasıl getireceklerini kara kara düşünecekleri bir hayatları olmayacak, içinde olsalar da olmasalar da kraliyetin imtiyazları onlarla birlikte olacak mutlaka ki. Ama peri masalının sonunu değiştirdiler işte birlikte. Bütün dünyaya saraylar, saltanatlar fani boş verelim bunları mesajı verdiler.
Kararı birlikte aldıklarını ilan etmiş olmalarına karşın, uyumsuz ve istenmeyen geline faturanın kalmış olması ise tüm dünyada kadın olmanın ne demek olduğunu bir kez daha gösterdi hepimize. Meghan dünyanın her yerinde “daha ne ister bir insan hayattan, olacak şey mi, kadın kocasına ne isterse yaptırıyormuş vay be” cümleleri ile tartışılıyor işte.
Aynı bu ülkede evlenmeyen, boşanan “aykırı” kadınların konuşulması gibi. Aynı kadınlara tek tip, sistemin istediği hayatın giydirilmek istenmesi gibi. Sistemin tarif ettiği gibi yaşamayan kadınların makbul olmadığının ilanı gibi.
Gene de kendisine çizilen sınırın dışında yaşamak için bir adım atan kadınlar var işte. Meghan da bunlardan biri anlaşılan. Bu ülke o sınırlarla dolu olduğu için anlıyoruz kendisini…
İlgili haberler
25 Kasım’da erkekler ekrana çıkmış ‘yarım kalma’ d...
Kadınlar erkeklerle eşit haklara sahip bireylerdir mesele bu kadar basit, açık ve bilimsel aslında....
Şiddete karşı merhamet değil, eşitlik lazım
Aile ve evlilikte ısrar sürdükçe, kadınlara boşanmayacaksınız dendikçe, kadınlar insan değil; eş, an...
Erdoğan’ın ‘evlenin’ buyruğu karşılık bulamaz, çün...
Asgari ücretin açlık sınırından biraz fazla olduğu, 4 gençten 1'inin işsiz olduğu, enflasyonun %30’l...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.