25 Kasım tüm dünyada kadına yönelik şiddetle mücadele günü, dayanışma günü. Ülkenin dört bir yanında kadınlar sokaklara çıktılar, şiddetin bilançosundan söz ettiler ve bazı yerlerde sadece çok basit bir şey söylediler; “Yaşamak İstiyoruz”.
Çok acı bir tablo söz konusu olan. Kadınların “yaşamak istiyoruz” çığlıklarını attığı ülkenin dört bir yanından kadın cinayetleri haberleri gelmeye devam ediyor çünkü. Eskişehir’de eski eşi tarafından yaralanan Ayşe Tuba Arslan, 25 Kasım günü kadınların omuzlarında toprağa verildi. 19 Yaşındaki Güleda Cankel’in yaşadıkları türlü ayrıntılarıyla yer aldı medyada.
Bitmiyor kadına yönelik şiddet; artıyor, sistematik olarak devam ediyor. Ülkedeki hiç bir kadın güvende değil, her birimizin peşinde adeta bir gölge gibi ölüm dolaşıyor. Sevgiliden, eşten ayrılmak, ayrılmak istemek, bir erkeğe hayır demek ölüm nedeni. Erkeğe kayıtsız şartsız itaat dışındaki bütün seçenekler çok tehlikeli.
Peki bu tabloyu kim yaratıyor? “Hasta, sapık erkeklerin işi” diye sıyrılıp çıkılacak bir şey midir bu? Diyanet İşleri Başkanı’nın 25 Kasım açıklamasında söylediği gibi mesela. Sapık erkeklere topu atıp, erkeklerden kadınlara merhamet rica ederek mi kurtarılacak kadınların hayatları?
Emine Erdoğan, “kadınlar artık haklarını daha kolay arıyorlar” diye uzun konuşmasını yaparken İstanbul’da 25 Kasım eyleminin yasağının kaldırılması için uğraşıyordu kadınlar, buna ne diyeceksiniz? Şiddete uğramak hayatın kendisi olmuşken, 25 Kasım günü şiddetsiz bir hayat için kadınların yan yana gelmesini engellemeye çalışan devletin kadına yönelik şiddeti çözme iradesinden söz edebilir miyiz acaba?
İçinde aile de geçen uzun isimli bakanlık, pek çok kamu kuruluşu 25 Kasım’da çok duyarlı(!) davranarak çeşitli çalışmalar yapmışlar. Videolar, görseller, sloganlar var gün boyunca gezindi ortalıklarda.
Bakanlığın sloganı “yarım kalma” idi. Bu slogan çerçevesinde erkeklerden alınmış görüntülerin yer aldığı bir görsel yayımlandı. Görselde özetle, erkekler erkekleri kadınlara şiddet uygulamamaları için ikna etmeye çalışıyorlar. “Kadınlara acıyın, yazıktır, yapmayın” minvalinde devam eden görsel “yarım kalma” sloganına bağlanıyor.
Yarım kalma... Kadınları yine erkeklerin bir şeyi olarak tanımlayan, tek başına bir birey olarak tarif etmeyen slogan, erkeklere “senin yarımın olan kadına kötü davranma, sonra sen de üzülürsün” diyor aslında. Hem “kadınlara merhamet edin, erkekler, yazıktır, ayıptır, günahtır” diyor, hem de “bu kadınlar size lazım olacak, bir sürü işinize yarıyor, öyle kötü davranıp, gereksiz davranışlar içine girmeyin” demeye getiriyor.
Nereden baksanız olmayacak bir tanımlama ve slogan. Kadını ısrarla erkeğin bir şeyi olarak tarif ettiğiniz için şiddet yaşanıyor zaten. Erkeğin o korkunç özgüveni, bu kadın benim ona istediğim her şeyi yaparım, bana karşı çıkamazlar” duygusu arttırıyor kadınların yaşadığı kabusu.
Şimdi siz “kadına yönelik şiddet suçtur, bunun cezası vardır, yapmayın, yapmaya yeltenmeyin bile, devlet olarak gözünüzün yaşına bakmayız” deyin illa erkeklere bir şey diyecekseniz. Onun dışında erkeklere seslenmenin şiddete devam edin demekten başka bir anlamı yok.
Şiddetin bu kadar kadınların gerçeği haline gelmiş bu ülkede, şiddeti önlemeyen devletin sorumluluğu olduğu tartışmasız bir gerçek. Bundan kaçmaya çalışmanın, “benimle ilgisi yok manyak adamların suçu” demeye çalışmanın inandırıcı bir tarafı da yok kaldı ki.
Erkeklerin giderek daha çok, kolay ve aleni şekilde şiddette ve hatta cinayetlere başvuruyor olması bir rastlantı falan değil. Bir devlet her açıdan, her kurumuyla, tüm gövdesiyle cinsiyetçi ise, kadın ve erkek arasında eşitliğin söz konusu olmadığı sürekli ilan ediliyorsa, kadınlar eğitimden, sağlığa, sosyal güvenlikten, sosyal hayata kadar hayata dair ne varsa eşit faydalanma olanağından yoksunsa, kadınları şiddetten koruyacak bütün mekanizmalarda çok ciddi sorunlar varsa kadına yönelik şiddet artar elbette. Bu ülkede yaşadığımız tam olarak budur işte.
Erkekler yarım kalmamak için değil, şiddet bir suç olduğu için, insanlık dışı bir davranış olduğu için şiddet uygulamamalı. Kadınlar erkeklerle eşit haklara sahip bireylerdir mesele bu kadar basit, açık ve bilimsel aslında. Ama bunu görmemekte direnenler her bir kadının da faili işte.
25 Kasım günü ülkenin dört bir yanında kadınlar şiddete, cinayetlere karşı seslerini yükselttiler. El ele verip her türlü zorluğa rağmen sokaklara çıktılar. Bu dayanışma, bu mücadele kadınları güçlendirirken, şiddeti engellemesi gerekenler öyle rahat koltuklarında daha ne kadar oturacaklar hep birlikte göreceğiz.
İlgili haberler
25 Kasım 2019 || Birlikteyiz, değiştireceğiz!
Dünyada olduğu gibi Türkiye’nin dört bir yanında da kadınlar 25 Kasım’da şiddete, ayrımcılığa, eşits...
Görükle’de kadınlardan 25 Kasım buluşması
Uludağ Üniversitesi’nde öğrencilerin kurduğu Görükle Kültür Sanat Platformunun kadın çalışmaları atö...
Petrol-İş üyesi kadınlar 25 Kasım’da bir araya gel...
Petrol İş üyesi kadınlar, kadına yönelik şiddetin, çifte ezilmişliğin, sömürünün son bulması için mü...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.