Kadınların iş güvencesine daha çok ihtiyacı var
Kamu emekçilerinin iş güvencesi tartışılıyor. Kadınların en fazla çalışabildikleri alan kamu. Yani iş güvencesinin kaldırılmak istenmesi kadınlar için varlık meselesi.

İş güvencesi en basit tanımıyla işçilerin işten çıkarılma ve çalışma koşullarını işverene karşı koruyan düzenlemelerdir. Bu düzenlemeler aynı zamanda işçilerin sorumluklarını da içerir. Kamu emekçileri açısından ise iş güvencesi; emeklilik ve sosyal güvenlik hakkı, çalışma saatlerinin düzenlenmesi, iş ve ücret düzenlemesi, sendikal hak ve özgürlükler olarak sıralanabilir. Bu haklar hükümetin anlattığı gibi sınırsız değildir ve işe giren memur hiçbir koşulda işten çıkartılamaz da değildir. Hükümetin medya desteği ile yarattığı bu algının tersine memurların disiplin yönetmeliği çok katı hükümler içerir ve bu hükümler çoğunlukla sendikal mücadele veren kamu emekçilerine karşı baskı unsuru olarak kullanılır. En son OHAL KHK’leri ile binlerce kamu emekçisinin sorgusuz sualsiz bir gecede işten çıkarılmasını ve binlercesinin de görevden uzaklaştırılmasını birlikte yaşadık.
Uzun süreden beri kamu emekçilerinin iş güvencesi tartışma konusu ve maalesef tartışma pek de sağlıklı bir eksende yürümüyor. Öne çıkan kavramlar ise şunlar: Devlete sırtını dayamak, performansına göre ücret, çok çalışana çok ücret, kariyer basamakları, esnek çalışma, evde çalışma ve sözleşmeli çalışma... Bu maddeleri daha da çoğaltabiliriz.
Öncelikle; evet kamu alanı görece güvencelidir, eksiklerine rağmen iş güvencesi kamu emekçilerinin kalesidir ve bu güvence kadın emekçiler için varlık meselesidir. Şöyle ki kamuda çalışan memurlar içinde kadın oranı yüzde 40 iken geçici kamu işçisi kadrosunda bu oran yüzde 12.50’dir. Kadınların en yoğun çalıştığı alanlar ise eğitim ve sağlık sektörüdür. Bu durumun sosyal ve kültürel birçok nedeni var. Özellikle toplumsal cinsiyet rollerine göre meslek seçimi yapılan ülkemizde hakim-savcı kadın oranı ise yüzde 25’lerde kalmaktadır. Aynı oran kadın öğretim elemanlarında yüzde 42’yi bulur ve Avrupa’daki çoğu ülkeden fazladır. İstatistikler soğuk olmakla birlikte bize özüyle şunu söyler: Kadınlar görece güvenli kamu alanında diğer tüm alanlara göre daha fazla ve uzun süre çalışma olanağı bulur.

İŞ, ÜCRET, EMEKLİLİK, TACİZ, MOBBİNG...
Peki, iş güvencesinin kaybedilmesi ya da var olanların kısıtlanması kadınlar için neleri değiştirecek?
* Tüm toplumsal ilişkilerin ataerkil koşullarda düzenlendiği, rekabetçi bir çalışma ortamı öncelikle en dezavantajlı olan kadın emekçileri etkileyecek ve çalışma alanından uzaklaşmaları daha kolay olacaktır.
* Kamuda mobbing uygulamalarına en fazla uğrayan kesimin kadınlar olduğunu biliyoruz. Güvencesiz, esnek ve performansa dayalı çalışma ilişkileri içinde kadınların üzerindeki baskının daha da aratacağını söylemek kehanet olmayacaktır.
* Kamuda kadınlar yoğun çalışmakla birlikte yönetim alanlarında aynı durumu görmek maalesef imkansız. Örneğin okul öncesi ve sınıf öğretmenliğinde kadın çalışan oranı yüzde 70’lerde iken idareci kadrosunda yüzde 10’u bile bulmamaktadır. Aynı duruma sağlık alanı da örnek verilebilir. Görevde yükselmenin rekabetçi koşullarda şekillendiği ve liyakatın yerini iktidara yakınlığın aldığı güvencesiz koşullarda kadın emekçilerin işi iki kat zorlaşacaktır.
* Kadınların özel sektöre göre kamuda yer edinebilmeleri ve uzun çalışmalarındaki en büyük etken doğum izninin yasal olarak düzenlenmiş olmasıdır. Esnek ve evden çalışma ise kadınlara bir müjde gibi sunulmaktadır. Oysaki bunlar kadınların emeklilik ve sosyal güvence gibi birçok hakkını kaybetmesine sebep olacaktır. Aynı zamanda kadınların iş yaşamından uzaklaşması toplumsal yaşamda kazandığımız birçok hakkı kaybetmemize sebep olabilir. Yapılması gereken tüm işyerlerinde yeterli sayıda kreşin açılması ve kadınların iş yaşamına daha rahat katılmasının koşullarının yaratılmasıdır. İktidar ise uzun süredir kadınları toplumsal yaşamın dışına itecek uygulamaları hayata geçirmektedir.
* Ülkemizde kadınlara yönelik şiddet, taciz ve tecavüz haberlerini duymadığımız bir gün geçmemektedir. Var olan görece güvenli koşullarda bile kadın emekçilerin psikolojik şiddete, tacize uğraması olağanlaşmış iken güvencesiz-sözleşmeli koşullarda kadınların daha korunmasız olacağı aşikardır.
* Ücret belirlenmesinde performansa dayalı çalışma “çok çalışana çok ücret olarak” sunulmakta ve görevini layıkıyla yapanların endişe etmemesi gerektiği anlatılmaktadır. Eğitimde performans değerlendirmenin nasıl uygulandığını yönetici atamalarından deneyimledik. Her görüşten ve sendikadan eğitim emekçisi atamaların liyakatla yapılmadığını siyasi iktidara yakınlığın belirleyici olduğunu biliyor. Yine geçen yıldan beri öğretmenlere verilen performans notu için adil uygulandı diyebilir misiniz? Tüm çalışanlar için bireysel rekabete dayalı, bilimselliği olmayan performans değerlendirme yerine bilimsel ve objektif değerlendirmeler uygulanmalıdır. Ancak durum kadınlar için yine iki kat problemlidir ve ezici çoğunlukla erkeklerden oluşan idari kadroların erkek dayanışması içinde olduğu da gerçektir.
Ücret belirlenmesinde ise savunmamız gereken gerçek bir toplusözleşme sürecidir. Emekçiler için performans değerlendirme ayrıştırıcı iken toplusözleşme emekçileri ortak talepler etrafında birleştirir. Toplusözleşme başta kadınlar olmak üzere tüm emekçilerin gerçek güvencesidir.
* Kamuda iş güvencesinin savunulması aslında kamusal hizmetin savunulmasıdır. Biliyoruz ki kamusal hizmetlerin özel sektöre aktarılması amaçlanmakta ve bu alanda epey bir yol da kat edilmiş durumda. Sağlık alanındaki özelleştirmelerin sonuçlarını hep birlikte yaşıyoruz. Eğitim ise hâlâ büyük oranda kamu eliyle yürütülmektedir. Eğitim ve tüm kamusal alan özel sektöre açılırken güvenceli çalışan memurlar istenmemektedir. İş güvencesini savunurken aslında nitelikli kamusal hizmet ile kız çocukları başta olmak üzere tüm emekçi çocukları için parasız eğitim ve sağlık hakkını savunuyoruz.
* Yoksul ve orta sınıf kadınlar için kamusal alan (çoğunlukla akademik yollarla işe girildiği için) okuyarak yaşamını değiştirme olanağı sunmuştur. Annelerimizin kaderini yaşamamak, ayaklarımız üzerinde durmak ve kendi yaşamımızı kurabilmek için okumak çoğu kadın için tek yol olmuştur. Şimdi güvencesizliğe, sözleşmeli ve esnek çalışmaya itilen aynı zamanda kadınların varlığıdır. Bu nedenle biz kamu emekçisi kadınların iş güvencemizi ve haklarımızı korumak için daha çok sebebi var.
Bizler iş güvencemizle birlikte toplumsal yaşamda var olmamızı da savunuyoruz. Bu varlık her siyasal görüşten, her sendikadan kadın için ortaktır. Bu nedenle sendika ve konfederasyon ayırımı yapmaksızın iş güvencemiz etrafında birleşmeliyiz. Ancak bu birleşme ile haklarımızı koruyabilir ve yeni haklar kazanabiliriz.

* Evrensel Gazetesinin 15 Haziran 2017 tarihli İş Güvencesi özel ekinden alınmıştır.


İlgili haberler
Kamu emekçisi kadınların hayır'ı iş güvencesinin y...

"Çalışma Bakanlığının iş güvencesini kaldırmaya yönelik yoğun çalışmalar yaptığı haberleri çıkıyor b...

Kıdemde fon: Tazminat hakkı ve güvenceye son!

Kadın işçilerin çoğunluğu küçük işyerlerinde çalışıyor ve çoğunun tek güvencesi kıdem tazminatı. İşt...

İş güvencesi bizim için çok şey ifade ediyor

Kamu emekçilerinin iş güvencesinin kaldırılması sıradan bir yasal değişiklik değil! Amaç kadın emekç...