2024-2025 eğitim öğretim yılı başlayalı daha birkaç hafta olmuşken birçok yoksul ve emekçi semtte mağduriyetler göz önüne serildi. Eğitimde mağduriyet yaşayanlar sadece öğrenciler ve veliler değil. Ataması yapılmayan binlerce öğretmen ve düşük ücrete çalıştırılan ücretli öğretmenler, okulların temizliğini ve güvenliğini sağlamak için karın tokluğuna çalıştırılan emekçiler de oldukça zor koşullarda çalışmaya mecbur bırakılıyorlar.
Yeni eğitim öğretim yılı başlamışken biz de Esenyalı Kadın Dayanışma Derneği’nde Eğitim-Sen Genel Örgütlenme Sekreteri İzzet İldeş ile "Türkiye’de eğitim sistemi sorunları neler? Çözüm için neler yapılabilir?" sorularına cevap aramaya çalıştık.
İzzet İldeş, hükümetin eğitimde üç ayaklı bir model oluşturmak istediğini, bu modelin de “Yapılandırıcı bir eğitim modeli, konuların azaltılması ve milli değerlere sahip; milli şuuru yüksek bir nesil yetiştirmek” olduğunu vurguladı. İldeş "İlk iki maddenin bağlamını üçüncüsü ile kurmadığımız sürece her biri havada kalan bir şey haline geliyor. Üçüncüsü diye bahsettiğimiz şey, mukaddesatçı diye tarif ettiğimiz bir içerik. Aslında ismi güzel, ‘değerlerine sahip çıkan öğrenci’ modeli. Fakat değerler eğitiminin altından Diyanet'in atadığı din adamlarından oluşan bir topluluk karşımıza çıkıyor. Hadi, buraya kadar da itiraz etmeyelim. Ama eğitimin içeriğini bizim için çok önemli. Pedagojik eğitim almamış, Diyanet'in atadığı öğretmenler, öğrencilerde ciddi sorunlar oluşturabilir” dedi.
“Din eğitimlerinde genellikle hep korkuya yer verilir ama pedagojik eğitimlerde korkuya yer yoktur” diyen İldeş, “Öğrenci korku üzerinden eğitim görmeye başladığı anda özgür ve yaratıcı düşünce ortadan kalkar ve öğrenci sorgulamadan her şeyi kabul etmek zorunda kalır. Değerler eğitimi diye bahsedilen uygulamada böyle bir durum mevcut. Aslında itiraz etmeyen bir nesil yetiştirmeyi amaçlıyorlar. Özellikle mevcut hükümetin ayakta ve hayatta kalmasının temel koşullarından birini yaratmaya çalışıyorlar” diye vurguladı.
1., 5. ve 9. sınıfların kitaplarını değiştirdiklerini ve kademenin burada çok önemli olduğunu söyleyen İldeş, 9. sınıfların hükümet için en yakın hedef olduğunu çünkü 4 sene sonra oy potansiyeli taşıdıklarını hatırlattı.
Eğitimin bilimsel ve evrensel olmak zorunda olduğunu, dünyanın her yerinde de aynı geçerliliğe sahip olması gerektiğini belirten İldeş, “Daha önce Nazım'dan, Yaşar Kemal'den en azından bir paragraf da olsa bir şeyler alıntılanırdı. Şimdi ise Nurettin Topçular, Nihal Atsızlardan örnekler verilmiş. Bahsetmeye çalıştığım şu; çocukları ciddi anlamda -karikatürize ederek söylersek- zombileştirmeye çalıştıkları bir program aslında. Bu yüzden biz bu programa itiraz ediyoruz. Eğitim-Sen'in eğitime dair basit ve yalın bir şiarı vardır. Eğitim, bilimsel olmak zorundadır” dedi.
'EĞİTİM BİLİMSEL VE KAMUSAL OLMALI'
Eğitimin laik olması gerektiğini vurgulayan İldeş, “Din eğitime girdiği anda iki alan çarpışır. Bir tarafta dogma vardır, bir tarafta da bilim vardır. Bilim kuşkucudur, şüphecidir; öyle olmak zorundadır. Bu yüzden birini, diğerinin alanının içine soktuğumuz zaman bunlar kapışır ve çarpışır; çocukların kafasını karıştırır” dedi.
Çocukların eğitim sürecinde yaşadığı sorunlara dikkat çeken İldeş, “Eğitim kamusal olmalı diyoruz. Ama en ciddi sıkıntıyı da okulların hijyen ve temizlik sorunları ile yaşıyoruz. Eğitimde bütçe, kasım ayında gündemimize gelecek” dedi.
Eğitimde bütçe meselesine değinen İldeş, “Geçen sene eğitime bütçe ayırdıklarını fakat bunun neredeyse yüzde 90’ının personel harcamalarına gittiğini; okulların temizlik ve güvenlik, boya gibi birçok işlerinin olduğunu ve devletin buraya ödenek vermediğini gördük” dedi.
“Geçen sene TYP diye bahsettiğimiz Toplum Yararına Programla okullara temizlik görevlisi görevlendiriliyordu İŞKUR üzerinden. Bunun bütçesi ne yazık ki işsizlik fonundan karşılanıyordu. Bu sene onu değiştirdiler. İş Gücü Uyum Programı diye bahsettiğimiz programda da ücretler yine devletten değil. Avrupa Birliği fonlarından gelecek” diyen İldeş, “Ülkemizde 243 bin okul, 16 milyon 800 bin öğrencimiz ve yaklaşık 7 milyon üniversite öğrencisi var. Hükümet bu sayıya 120 bin kişi personel görevlendirdiğini söylüyor ki oldukça yetersiz. Bu durumda veliler için de iki şık kalıyor; veliler ya okullara gidip eline kovayı, bezi alacak kendi temizleyecek ya da okulun istediği ücreti verecek” dedi.
Çocukların beslenme sorunlarına da değinen İldeş, “26 milyon öğrenciye her gün bir öğün sağlıklı ücretsiz yemek ve temiz su verilse milli hasıla üzerinden toplam ücrete yansıtılması bin de beş olur. Bin de beşlik bir masrafla öğrencilere her gün yemek ve su verebiliyorsunuz. Geçen sene sermaye diye bahsettiğimiz gruplara, şirketlere, holdinglere milli hasıladan aktarılan teşvik ve vergi afları yüzde 12’dir. Yani milli hasılanın binde beşini bu ülkenin çocuklarına reva görmeyenler, sermaye için yüzde 12’yi gözlerini kırpmadan veriyorlar" dedi.
ÇOCUKLAR TUVALETİNİ TUTUYOR
Esenyalı Kadın Dayanışma Derneği Başkanı Adile Doğan ise “Her sene okul açılmadan önce kırtasiye başvuruları alıyoruz. Bu son başvurularda 850 kişi ağustosta gelmiş. Eylül verilerini de çıkaracağız. Anasınıfı öğrencisi yok. Çünkü birçok insan zorunlu değil diyerek göndermedi. En kabarık liste ana sınıflarının listesi. Anasınıfları okuldan okula değişse de Pendik bölgesinde ortalama yıllık 6 bin lira istiyorlar ve bunu peşin istiyorlar.” dedi.
Etkinlikte konuşan, üç çocuğu olan bir veli, okullarında bir şubenin kapatıldığını ve çocuğunun sınıfında 47 kişiyle beraber ders gördüğünü hatta okullarında 60 kişilik sınıfların olduğunu söyledi; “1. sınıf öğrencileri dersi nasıl anlayacak, nasıl yapacak? Çocuklar bu şekilde hiçbir şey öğrenemiyor. Sınıfta 47 öğrenci var. Beslenmesiz gelen çocuklarımız var. Kıyafet alamayan öğrencilerimiz var. Bir okul kıyafeti bin, 2 bin lira olabilir mi ya? Belki ben almış olabilirim ama hiç durumu olmayan insanlar var, içimiz rahat etmiyor" dedi. Diğer bir veli ise sadece tuvalet kâğıdı, ıslak mendil gibi ürünlerin istenmediğini; demirbaş olan bilgisayar, yazıcı gibi ürünlerin de istendiğini söyledi.
Bir diğer veli ise okullarından bin lira aidat istediklerini, peşin zorunluluğu olmadan taksitle yıl sonuna kadar ödeyebileceklerini ifade ederek “Bize öğretmenlerimiz ‘Sizin çocuklarınız eğitim görüyor’ diye ajitasyon çekiyorlar. Oğlumun sınıfı rezalet durumdaydı ve temizliğini de ben yaptım. Çocuklarım asla okullarda lavaboya gitmiyorlar. Ama ne zamana kadar tuvalet kullanmayacak? Kaç saat okulda kalıyorlar” dedi.
Diğer bir veli de velilere zorla sınıfı temizletmek istediklerini, "Bu hafta 3-4 kişi sınıfı temizlediyse bir sonraki hafta velilerden 3-4 kişi yine sınıfı temizleyecek" denildiğini, ardından "Bu bizim sorunumuz değil" diye tepki verildiğini söyledi. Veli, “Benim bile okula gitmeye hevesim kalmadı. Çocuklar ne yapsın? Bir şey yapalım. Ses çıkaralım” dedi.
GÜCÜMÜZÜN FARKINA VARMALIYIZ
Son olarak söz alan İldeş velilerin ve öğretmenlerin, duyarlı bütün kesimlerin bu konuyla ilgili cümlesini büyütmediği sürece ve birleşmediği sürece sorunların devam edeceğini söyledi; “Asla içimizi karartmayacağız, kendi gücümüzün farkına varacağız ve örgütlenerek hareket edeceğiz.”
Fotoğraf: Ekmek ve Gül
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.